[2SOO's Home] Kedi kız ve Sıkı popo yeni vücutlarını buldu.

Üzerindeki ince ve beyazın en göz alıcı tonundaki yorganı hafifçe kaldırdı ve gülümsemesine engel olmadan ayak parmaklarını parkeye değdirdi. Büyük camdan giren güneş ışığı ayaklarına ve parkeye vuruyordu. Elini dudaklarına götürdü ve kıkırdadı. Dün gece... Hayatımın en mükemmel gecesiydi. Sıkı popolum artık tamamen benimsin. Agioo! Diğer elini de dudaklarına bastırdı ve gülmeyi kesmeye çalıştı. Ama başaramıyordu. Dün gece sevgilisi ile ilk kez birlikte olmuştu. Ayrıca yeni evlerinde. Bu eve taşınalı bir hafta olmuştu ve dün akşam güzel bir yemek ve ardından yatakta güzel vakit... Kollarını öne uzattı ve "Hiçbir yerimde bir değişiklik yok değil mi? O kadar mutluluk sonrası vücudum şaşırmış olmalı." Ayağa kalktı ve pencerenin önündeki bütün perdeyi çekti ve camı açtı. Temiz havayı içine çektikten sonra kapının yanındaki boy aynasının önüne geçti. Altında minik baksırı ve göbeğini gösteren minik atletinden başka bir şey yoktu. Vücudunu yan çevirdi ve kendisini aynada süzdü. Dudağını şişirdi ve herkes ilk görüşte anlar mı ki,diye düşündü. O sırada kapının hafifçe aralandığını ve aradan bir kafanın uzandığını görünce hafif korktu ama onun Hyuk Soo olduğunu anlayınca kıkırdayıp arkasındaki yataktaki yorganı çekti ve kendine sardı. Sevgilisinin kıkırdaması üzerine çocuksu tavırlarla "Ne?! Utanıyoruuuum." dedi ve dilini çıkardı. Aslında pek utanmıyordu ama yinede utanmıştı. Sonuçta dün gece birbirlerini çıplakta görmüşlerdi, şimdiki pek bir şey değildi.

Sevgilisinin bu şekilde romantik tavırları onu o kadar mutlu ediyordu ki sanki dünyadaki bu mutlu aşkı yaşayan tek kadındı. Sevgilisinin dudakları hala boynundaydı ve gözlerini kapattı. Hyuk Soo. Peşinden koştuğum o zamanlara bakınca... İyi ki seni elde etmişim. Sensiz ben ne yapardım? Sıkı popolum benim. Gözlerini açtı ve dilini dişleri arasına aldı. Derin bir nefes bıraktıktan sonra sevgilisine doğru döndü. Kollarını adamın boynuna sardı ve alınlarını birleştirdi. Hyuk Soo'ın bıraktığı nefesi içine çekiyordu. "O kadar mükemmelsin ki. İlk zamanlar asla bana bakmayacağını düşünmüştüm. Ama şimdi seni böyle yanı başımda gördükçe ne kadar iyi biriymişim de Tanrı Hyuk Soo'ı bana verdi diyorum." dedi. Dudağını uzatıp sevgilisinin doyamadığı dudaklara ulaştı. O dudaklar Soo Min için yaşam kaynağı gibiydiler, asla doyamayacağı bir kaynak.

Şirince gülümseyip elini çenesinin altına koydu ve yüzünü sevgilisinin yüzüne yaklaştırdı. Bir konuyu dile getirmek için tam bir haftadır -evet eve taşındıklarından beri- kıvranıyordu, yani bilemiyordu Hyuk Soo'ın ne tepki vereceğini. Minik bir kedi gibi mırladı ve elini sevgilisinin yüzünde gezdirirken "Ben sana şey diyecektim. Biliyorsun minik kediciklerim büyükannelerim evinde, yani bu eve taşınmadan önce yaşadığım evde. Ve dün büyükannem aradı, çok mutsuzlarmış bensiz. Çok yemek yemeyi seven Midesi Büyük bile yemek yemiyormuş. Diyorum kiiii." Elini çocuğun dudağına götürdü ve gözleri de o dudaklardayken "Kedilerimi bu eve alsak, yanımızda kalsalar nasıl olur? Hıııı?" diyiverdi bir çırpıda, hemen gözlerini sevgilisinin iri siyah gözlerine çevirdi. Onu gözlerinden anlayabiliyor ve okuyabiliyordu. Biliyorum çok sevmesen de sende seviyorsun kediciklerimi, hadi sevgilim izin ver.

Bu kadar sevimli olma Hyuk Soo! Yemek istiyorum seniiii!!! Dudağını ısırdı ve kıkırdadı. Onun bu sevimli hallerine bayılıyordu. İlk zamanlardaki havalı çocuktan eser kalmıyordu yataktaki Hyuk Soo'da. Sevgilisine sıkıca sarıldı ve yanağını onun çıplak bağrına yasladı. Kalp atışlarını duyuyordu. Parmak uçlarını sevgilisinin boynunda, yanağında gezdiriyordu. Ara ara kalp atışları hızlandıkça kıkırdıyordu. Sevgilisinin karın gurultusunu duyduğunda kocaman bir kahkaha patlattı. Başını kaldırıp Hyuk Soo'ın yüzüne bakarken eliyle de sevgilisinin karnını okşadı. "Bence ilgiyi karnın istiyor. Acıkmış!"dedi ve yatakta ayağa kalkıp iki kere zıpladıktan sonra yataktan yere atladı. Kapıya yaslanıp "Şimdi tüm ilgimi ona vereceğim. Zehirlenmek istemiyorsan yardıma gelebilirsin."dedi ve poposunu sevgilisine dönüp kıvırta kıvırta yatak odasından çıktı. Yemek konusunda pek iyi değildi ama Amerikan usulu bir kahvaltı hazırlayabilirdi.

Senin öğretişini yerim. Seni bu tavanın içinde döndürür kızarta kızarta yerrim. Taenrııııım! Ne tatlı bir sevgilim var! Çok thanks. Kıkırdadı. Bu çılgın tarafını daha Hyuk Soo'a göstermemişti. Çocuğun korkmasını istemiyordu. Yüzünü yana doğru çevirdi ve hemen yanındaki sevgilisinin yanağına kocaman bir öpücük bıraktı. Kollarını arkaya doğru uzattı ve arkasındaki sevgilisinin beline bağladı. Şimdi Hyuk Soo'ın kolları kendi kollarıydı ve yemek yapıyorlardı. Tavayı ocağa koydular ve paytak paytak yürüyerek yumurta için malzemeler çıkardılar. Böyle şapşal hallerini çok seviyordu. Bir keresinde de alışveriş arabasına binmiş ve Hyuk Soo arabayı itikleyerek güzel bir alışveriş keyfi yaşamışlardı. Kimseyi düşünmeden, yalnızca anın tadına vararak.

Kahvaltıyı mükemmel bir şekilde yemişlerdi ve öyle aylak aylak masada oturup sohbet ediyorlardı. Hyuk Soo hareretli bir şekilde bir şeyler anlatırken onu izledi. Konuşurken kıvrılan dudakları, büyüyen gözleri, oynayan minik şişik burnu, arada bir başını hafif oynatıp alnına düşen kahküllerini oynatışı... O kadar mükemmelsin ki Hyuk Soo. Bazen sana layık olmadığımı düşünüyorum. Kıkırdadı, onu dinliyordu ama izlemekten de kendini alıkoyamıyordu. Sevgilisinin ayaklanması ve "Hadi temizlik zamanı" demesiyle, çay kaşığını aldı ve reçelden aldı. Onu ağzına yayarken kalktı ve tezgaha oturdu. "Sen masayı topla, ben kirlileri makineye yerleştireyim. Ha?!" dedi ve ayaklarını sallamaya başladı. Kesinlikle tembel biriydi.