[Soon Hee's Home] Just Friend.

Sıcak. İlkbaharın başlarında bile sıcaktı. Oda sıcaktı. Yatak sıcaktı. Soon Hee sıcaktı. Kızın sıkıca boynuna sarmış olduğu kollarını araladı ve hafifçe başını kaldırdı. Tek gözü hala kapalıydı. Nefesini hışırtılı bir şekilde dışarı verdi ve başını tekrar yastığa bıraktı. Ellerinde hala kızın kolları vardı. Soon Hee'in kollarını bıraktı ve bu sefer kız Junky'in beline sarıldı. Bebek gibisin Heidi. Dudaklarına minik bir gülümseme kondu ve yavaşça kıza doğru döndü. Ne zaman Jun Ki yatakta hareket etse Soon Hee uykuda bile olsa kaşları hafifçe çatılıyordu. Rahatınızı bozuyorum hanımefendi kusura bakmayın. Burnu kızın burnuna değiyordu ama bunu bilerek yapmamıştı, zaten tek kişilik yatakta yatıyorlardı ve dip dibelerdi. Kızı izlemeye başladı. Çatılan kaşları normale dönmüştü. Yine bebek gibi uyuyordu. Dudaklarını uzattı kızın ördek dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. Bu kızda diğer kızlar gibi geliyordu ama tek bir farkla. Jun Ki bu kıza bir duygu besliyordu, yani arkadaşlık gibi bir şey. Oysa diğer kızlara karşı hiçbir şey hissetmezdi, sadece zevk. Burnunu oynatarak Soon hee'i uyandırmaya çalıştı. Normalde kendisi de bu kadar erken kalkmazdı ama uyanmıştı işte. Sıcaktan pek haz etmezdi ve artık yaz yavaşça geliyordu, sıcaklıklar kendisini hissettirmeye başlamıştı. Kapı açılmak için hamle yapıldığında direk -her zaman ki gibi- kendini yere attı ve yatağın altına girdi Jun Ki. Zaten Soon Hee'de direk uyanmıştı. Kızın ayaklarını gördü yatağın altındayken ve kapıya ilerledi o ayaklar kilidin açılma sesi geldi. Soon Hee'in odasında Soon Hee ile kalıyordu bazen Jun Ki. -Daha doğrusu çoğu zaman, çünkü çoğu zaman kalacak yer bulamıyordu- Tabi bu durumu Soon Hee'in ev halkı bilmiyordu ve gizlice kalıyordu burada Junky. Kapıyı kilitliyordu Soon Hee'de. Soon Hee'in erkek kardeşinin ayaklarını görüyordu kapı eşiğinde duran. Dudağını ısırdı ve yatağın altında biraz daha geri gitti. Buraya alışmıştı artık. Ne zaman odaya biri gelse ya yatağın altına saklanıyordu ya balkona ya da dolabın içine. Karnı birden guruldamıştı ve odaki bütün sesler kesildi. Konuşan erkek kardeşte sustu, Soon Hee'de sustu ama Junky içinden kendine küfür ediyordu. Aç olduğunu şimdi mi fark etmesi gerekiyordu midesinin?!

Anlık bir duraksamanın ardından kahkaha attı ve elini midesinde gezdirdi. " Ah!.. Çok açıktım. Soon Jin-sshi Noona ne kadar acıktı bilemezsin. Rüyamda kocaman bir kase dolusu ramen yiyordum. Bu kadar bu kadar büyüktü. " Ellerini yuvarlak olacak şekilde kocaman kocaman açtı. Yatağın üzerinde iki büklüm olmuş sabahlığını üzerine geçirirken esniyordu. Bir taraftan da kaçamak bakışlar ile yatağın altına bakıyordu. Öksürdü ve kollarını açarak gerindi. " Soon Jin neden bana ramen hazırlamıyorsun? Bugün şirkette çalışmam var ve karşısında gördüğün kişi bir - iki ay sonra çıkış yapacak bir idol. " Elleri belinde döndü Soon Jin ise gözlerini devirdi ve elini umursamazca havada sallayıp kapıdan dışarıya çıktı. Hemen o anda adeta uçarak kapıya gitti ve hızla kapattı ve kilitledi. Gene aynı hızla yatağa yöneldi ve dizlerinin üzerine eğilip yatağın altına baktı. " Soon Jin gitti ama bence sende gitmelisin. " Yeniden ayaklandı. Jun Ki mi? Geçen yıl o bar vakasında ilk kez karşılaşmışlardı. Sonra mı? Aylarca bir daha karşılaşmadılar. Ne bir büfede ne bir parkta ya da herhangi bir yerde. Ama. Evet. Elbette Tanrı'nın bir oyunu olarak Soon Hee'nin traniee olarak çalıştığı şirkette karşılaştılar. Jun Ki'de bir traniee olmuştu her ne kadar aptalca geliyor olmasına karşın. Ama garipti. Gerçekten. Saçma olduğunu düşünmüştü ilk. Bazen saçmalık olduğunu düşünmeye devam ediyordu. Ama her traniee çalışmasının sonunda sanki garip bir yakınlık oluştu aralarında. Elbette arkadaşça. Onun aslında o kadar da ot kafa olmadığını anlamıştı. Byung Jin'in aksine. Star Wars yıldızı. Kendisini Comic Con Korea merkezinde bir Padma ile aldattığında ayrılmışlardı. Teknik açıdan bir aldatma değildi. Sadece Byung Jin o Padma kızı kendisini öptüğü zamanlardan daha farklı öperken yakalamıştı. Jun Kin'de sırdaşı ve dostu olmuştu. Ya da ağlayabileceği bir omuz. Birçok insana saçma geliyordu elbette. Aslında o birçok insan ilişkilerinin farkında değildi. Sadece öğrenirlerse şayet saçma olduğunu düşünürlerdi. Öpüşmeleri. Sadece tensel bir temas. Normal arkadaşlar sarılır veya yanaktan öper ama Jun Ki dudaktan öpmeyi tercih ediyordu ve Byung Jin'in öpüşmelerine karşı ki onlara öpüşme denemezdi, Jun Ki'nin öpüşlerinden hoşlanıyordu. Çünkü o kadar iyi öpüşüyordu ki kendisini o filmlerde ki yıldızlar gibi hissediyordu. Evet. Filmlerde ki gibi. Oyuncularda birbirlerine karşı bir şeyler hissetmiyordu ama delicesine öpüşüyorlardı değil mi? Jun Ki ve Soon Hee'de aynı durumdaydı.

Yatağın hafif tozlu ortamından Soon Hee'in yüzüne doğru sürünerek çıktı. Kız ile birleşmesine çok az kala kız kafasını çekmişti. Gülümsedi Jun Ki ve yatağın altından çıktı. Kendini halının güneşle ısınmış köşesine bıraktı ve çıplak sırtı -yatağın altındayken üşümüştü- ısındı. Yüzüne bahah güneşi vururken bir kolunu alnına dayadı ve göz kısımları gölgeleşti. Diğer kolunu da başının altına yastık niyetine koyarak yatağında oturmuş ve üzerindeki geceliğin ucuyla oynayan Soon Hee'e baktı. "İyi kurtardın, OBUR!" dedi ve minik bir kahkaha attı. "Demek rüyanda ramen görüyordun, hmm o yüzden uyku arasında inliyordun zevkle. Anlaşıldı." dedi ve kıkırdadı. Çocuk gibi kıkırdadı. Ne kadar piç, seksi ve gıcık olsa bile kıkırdaması her zaman çocuk sevimliliğinde olurdu. Kızın kendisine fırlattığı yastığı yüzüne çarpmadan yakaladı ve başının altına koyarken kıza öpücük attı. Starlight şirketine traniee olarak gireli çok olmamıştı ama şimdiden sıkı çalışmalardan bıkmıştı ve tek eğlencesi ya Soon hee'e takılmak ya da oradaki kızlardan bir kaçını tavlamak oluyordu. Breakout adı altında bir grubun parçası olması söz konusuydu ve onun çalışmalarını yapıyordu. Eğer o grubun projesi altına girebilirse belki de bu yaza ya da sonbahara çıkış yapabilirdi. Bakışlarını tavandan çekip Soon Hee'e odaklayacaktı ama yatak boştu. Yan tarafına baktığında kızın minik koltuğundaki Jun Ki'in eşyalarını aldığını gördü ve sesi şimdi anca ulaşıyordu ona. Gitmesiyle alakalı bir şeyler söylüyordu. Demek ki az önce yine kızı dinlemiyordu. Yüzüne düşmek için bırakılan tişörtü ve deri ceketinin acısını son anda başını yan tarafa çekerek atlatmıştı. Sırıttı. "Bu aralar hep kaçırıyorsun Heidi." dedi. Ama kızın ayağının omzuna basmasından kaçamadı ve yüzüne acı kondu. Elini kaldırıp omzundaki minik ayağın bileğinden yakaladı ve yukarı çekti tabi böyle olunca Soon Hee popo üstü yere düştü. Kızın ayak bileğini hala sıkıca tutuyordu. Başını kaldırdı ve kızın bileğine minik bir öpücük bıraktı.

Yüzünü buruşturdu ve ayağını Jun Ki'nin yüzüne yapıştırıp geri çekti. Ayaklandı hemen. " Ne oluyor sana? Sen böyle davranmazdın. Ne oldu yoksa rüyanda beni mi gördün sabaha kadar? Ah hadi şefkatinle sar beni. " Sesi öyle alaycıydı ki kendisine bile inanamadı. Şirin bir kız gibi parmaklarını birbirlerine geçirdi ve göğsüne bastırıp yatağın çevresinde kendi etrafında dönerek tur attı. Bir taraftan da ' La La La La ' diyerek melodik şekilde sözlerini hatırlayamadığı şarkıyı söylüyordu. Balkon kapısına geldiğinde durdu ve işaret parmağını Jun Ki'ye salladı. Bazen gerçekten orta yaş sendromunda ki kadınları andırıyordu. En azından halen anime karakteri çizgisi de karakterinde mevcuttu. " Üstelik gözümden kaçtığını düşünme son hatırladığımda yanımda siyah tişörtünle yatıyordun. BİR DAHA YANIMDA YARI ÇIPLAK YATARSAN SENİ ÖLDÜRÜRÜM! Tamam mı?.. " Tık tık. Aslında duymamıştı kapının tıklatıldığını. Jun Ki'nin aniden eşyaları ile yataktan jet hızı ile fırladığını fark edene kadar. Geniş dolabının içine öyle hızlı girdi ki kendisi sadece bakakalmıştı. Dolabın kapısını kapatmadan önce kapıyı işaret etti ve o anda jeton düştü." İçeride kiminle konuşuyorsun? Aç kapıyı. " Koşarak kapıya yöneldi ve açtı. Yüzünde bir sırıtış ile erkek kardeşine bakarken, Soon Jin şüpheli gözler ile odaya baktı. Sanki bir erkeğin odanın ortasında dikilmesini bekliyordu. Ya da küçük bir gürültü ve filmlerde ki gibi dolabın içinde saklanan adamın hapşırmasını. " Kiminle konuşuyordun? " Karnını kaşıyarak " Kendi kendime. " dedi. Soon Jin'in elinde ki kaseyi aldı ve ramenin kokusunu içine çekti. Erkek kardeşinin üzerine doğru yürüyerek odanın kapısına yeniden dönmesini sağladı. " Sen çok iyi bir erkek kardeşsin. Hadi şimdi DIŞARI! " Soon Jin'i gülümseyerek odasından çıkardı ve kapıyı bir kez daha kilitledi. Bir süre bekledi. Ardından tahta parkelerde ilerleyen ayak sesleri ve son olarak merdivenlerden aşağı. " Bir şeylerden gerçekten şüphelenmeye başladı. Seni yakalaması an meselesi. " Sesini fazla yüksek tutmaya çalışıyordu. Yatağının üzerine bağdaş kurar oturdu ve tahta çubukların yardımı ile rameni yemeye başladı. O sırada Jun Ki'de dolabın iki kapağını açarak çıktı. Gözlerini ona yönelttiğinde sonunda yarı çıplak halinde değildi. Hoş. Tişörtü yarım yamalak giymişti ve karın kaslarını seçebiliyordu. Kendisini arada sırada bu şekilde avutuyordu. Sonuçta Byung Jin'in karın kasları yoktu. Güzelde öpüşmüyordu. Ve. Çizgi romanları ile uyuyordu. Ama şimdi karşısında karın kasları olan, mükemmel öpüşen ve kendisi ile uyuyan bir erkek vardı. Gerçekten şanslı bir kız olduğunu düşündü. Elinin tersi ile dudağını silerken yatağa oturan Jun Ki'i izlemeye devam etti. " Bugün balkondan çıkmak zorunda kalabilirsin. Muhtemelen... Soon Ji odadan bir erkek çıkmasını bekler halde. " Karın gurultusu. Hayır. Kendisinden gelmiyordu. " Aish. " Yarısı bitmiş rameni Jun Ki'ye uzattı.

Kendisine uzatılan ramene köpek yavrusu gibi bakmayı bıraktı ve şimdi avına yaklaşan bir aslan gibi bakıyordu. Dudaklarını kedi mırıltısında yaladı ve seke seke Soon Hee'in yatağının dibine geldi. Kızın elinden ramen kasesini aldı ve poposunu kızın omzuna sürtüp onu yatakta -zorla da olsa- kaydırarak kendine yer açtı. Çubuğu parmakları arasına iyice yerleştirip sıkı götünü yatağa yerleştirdi. Metal çubuğa rameni dolarken kaçamak bir şekilde yanında oturan ve kendisini seyreden Soon Hee'e baktı. Rameni ağzına atıp yuvarlarken, omzuyla kızın omzuna hafifçe vurdu ve ağzındakileri daha düzgün bitirmemişken "Beni kovmaya çalışıyorsun ama gitmemem içinde yapmadığın şey yok! Kendini ağırdan satan kızlardansın." dedi başını şirin bir şekilde başını iki yana salladı. Soon Hee'in omzuna şaplak attığını hissetti ama tepki vermedi. Kızın kendine vurarak sevgisini belli etmesine alışmıştı yani en azından öyle umuyordu. Vurarak sevgisini gösterenlerden. Boş kasenin dibine baktığında suyunu bile içmiş olmasına şaşırdı, bu kadar acıkmış olabilir miydi? Çubukları kasenin içine koydu ve Soon Hee'in kucağına koydu. Tabi kızın "Sen beni çöp mü sanıyorsun?! Bıktım senin bu tavırlarından. Kaseyi komidine koysan ölür müsün?" diye bağırmalarını bekledi ve hemen geldi zaten. Soon Hee hem sinirle söyleniyor hem de yataktan kalmış kaseyi çalışma masasına doğru götürüyordu.


İşaret parmağını uzattığı dudakları üzerine koyup "Şşşşt!" dedi ve elini başından yukarı kaldırıp hafifçe tamam anlamında salladıktan sonra "Erkek kardeşinin seni yakalamasını istiyorsun herhalde?" dedi ve masasına dayanmış kendisine sinirli bakan Soon Hee'e baktı sırıtarak. Şimdi onun erkek kardeşi öğrense de umursamazdı ki Junky, sadece bir kaç gelemezdi kalmaya ama sonra yine gelirdi bir şekilde. Tabi Soon Hee onu kabul ederse.

Dudaklarını büzerek yatağa yeniden kuruldu ve sabahlığın iplerini parmağını doladı. Gergin bir şekilde yatakta oynadı. " Jun Ki birkaç ay sonra çıkış yapacam ve bu evden ayrılıp grupla beraber yaşayacam. Bence son birkaç ayını iyi idare et. Hatta ev al. O kadar para biriktirdim diyordun ya hani. " Bir yıllık çalışmasının meyvelerini almasına az kalmıştı. Çıkış yapacaktı. Twinkle grubu ile. Çoktan grubun yüzü olması hakkında bir dolu fikir ortaya atılmıştı. Memnundu elbette. Ana vokal ya da lider dansçı olamayacağını zaten biliyordu. Rap zaten hiç yapamadı. Ama öte yandan bambaşka bir hayatı olacaktı. Şirketin gözetiminde. Konserlere, programlara çıkacaktı. Dudağının kenarını ısırdı. Öyle heyecan vericiydi ki. Halen gerçek olabileceğine inanamıyordu. Bir yıl önce uzun siyah saçlı ve yeteneksiz bir kızdı ama şimdi. Kısa siyah saçlı ve yetenekli bir kız. Büyük değişim. Tabi çıkış için daha bir dolu iş vardı. Aslında böyle evde pineklememesi gerekiyordu. Stilistler gelmişti ve tanrı bilir kendisine neler yapacaklardı sonra fotoğraf çekimleri, albümün son kayıtları. Başını Jun Ki'nin omzuna yasladı ve ellerini koluna yasladı. " Jun Ki. İdol olacam. Hiç gerçek gibi gelmiyor? " Başını kaldırdı ve çenesini Jun Ki'nin omzuna yerleştirdi. Jun Ki'nin gene kendi aleminde takıldığından emindi. Zaten kendisini pek dinlemezdi ya. Geri çekildi ve kaşlarını çattı. Jun Ki'i omzundan döndürdü ve iki eli ile omuzlarını kavradı. Dizlerinin üzerinde doğrulup dudaklarını Jin Ko'nun dudaklarına bastırdı ve geri çekildi. Bir eliyle Jun Ki'nin kafasına vurdu. " Dikkatini sadece öpüşürken odaklayabiliyorsun. " Homurdanarak elleri ile omuzlarından Jun Ki'i itti ve yatağın diğer tarafına çekilip bacaklarını kendisine doğru çekerek oturdu. Eline geçen yastıklardan birini Jun Ki'nin kafasına attı.

Kafasına gelen yastığı düşmeden tuttu ve arkasına koyarak yatağın ayak ucuna -yani Soon Hee'in tam karşısına- yaslandı. Dudağını sarkıttı. Soon Hee ile arasındaki ilişkinin garip olduğu burada belli olabilirdi çünkü birazdan onunla dertleşecekti. Kimseyle düzgün konuşmazdı, umursamazdı Jin Ki. Bazen Soon Hee'i de umursamıyordu ama onunla konuşabiliyordu en azından, sürekli onu koca göğüslü, sıkı popolu olarak görmüyordu. Öyle gördüğüm zamanlarda var tabi. Ellerini açtığı bacaklarının arasına koydu ve kızın bir kaç dakika önce sorduğu ve havada silikleşmeye başlamış sorusunu yakaladı. Ona cevap verecekti. Şirketteyken iki yöneticiyi konuşurken duymuştu ve şimdi onları Soon Hee'e söyleyecketi, fazla heyecan yapıyordu kız. "Sizin çıkış büyük ihtimalle 2010'da olacak. Öyle duydum. Bir kaç üye değişikliği olacakmış. Yani." dedi ve ayaklarını kendisine doğru uzatmaya çalışan kıza baktı. Bacaklarının arasından ellerini çekti ve Soon Hee'in kısa bacaklarını çekip kendi üzerine koydu. Parmak uçları kızın ince bacağı üzerinde dolanırken bıraktığı cümlesini çekti ve devam ettirdi. "Şuanda içinde bulunmak için çalıştığım Breakout grubu için çalışmalar neredeyse tamamlandı. Üyeler seçimi bittti. Yani benimle bitecek. Bugün ya da yarın beni seçecekler işte. Sonra üç aylık bir birlikte çalışma ve albüm çalışmaları falan. Yani bizim menajer olacak adam da dedi, ilk önce Breakout'ın çıkışı planlanıyormuş." dedi sanki bir suç işlemişte onu açıklıyormuş gibi. Parmak uçları hala kızın pürüzsüz bacakları üzerinde yürürken dudaklarına şirince bir sırıtma yerleştirdi. "Demem o ki fazla havalanma Heidi. Ben senden önce çıkış yapacağım. Daha çalışmalısın yani." dedi ve kızın bacağına iki parmağını birleştirip hafifçe vurdu.

Hızla doğruldu ve kocaman bakışlarını Jun Ki'nin yüzüne sabitledi. " HAYIR ! HAYIR! ÜYE DEĞİŞİKLİĞİ Mİ? AYLARDIR ÇIKIŞI BEKLİYORUM! ÜSTELİK KAYITLARI BİLE BİTİRDİK! YALAN SÖYLÜYORSUN! YALAN SÖYLÜYORSUN! " Yatağın üzerine kıvrıldı ve eline geçirdiği yastık ile Jun Ki'nin yüzüne doğru saldırdı. Yastığı yüzüne gömmek istiyordu. Nefes almasını engellemek, hatta onu öldürmek. " BUNU NEDEN DAHA ÖNCE SÖYLEMEDİN! SENİ ÖLDÜRECEM! BENDEN ÖNCE ÇIKIŞ YAPAMAZSIN! " Jun Ki'nin tamamen üzerine çullandı bir taraftan bağırmaya devam ediyordu. Ve. Erkek kardeşinin odaya gelebilecek olması umurunda bile değildi. Zaten odanın kapısı kilitliydi öyle değil mi? Jun Ki'i öldürür sonra cesedini yatağın altına sıkıştırır, kapıyı açar ve ramen kasesini kardeşinin eline tutuşturup yeniden kapıyı üzerine kapatır ve cesedi bir kez daha hırpalardı. Jun Ki'nin üzerine oturdu ve mücadele etmeye devam etti. Kesinlikle aklına koyduğu tek şey şuan onu öldürmekti. Jun Ki'nin kısa saçlarını çekmesi ile çığlık attı ve yatakta yan yuvarlandı. Ayağıyla bacaklarına tekme attı ve elleri ile boğazını yakalamaya çalıştı. İki yumak gibi birbirleri ile dalaşıyorlardı. Böyle dalaşmaları hafta bir olurdu. Bir sebepten ötürü birbirlerine girerlerdi. Soon Hee bunu çoğunlukla internette izlediği kadın kavgalarına benzetirdi. Birbirlerinin saçlarını çekiştirir, suratlarını tırmalamaya çalışırlardı. Mücadelenin kazananını ise... Hiç belli olmazdı. İkisi de muhtemel bir şekilde yorgunluktan kavga etmeyi bırakırlardı. Ya da Jun Ki onu yakaladığı gibi birkaç dakika kıstırır hareket etmesini engellerdi. Ya da Soon Hee, Jun Ki'nin suratına tekme atıp onu yere yapıştırırdı -hayallerinde-.

Boğazına ulaşmaya çalışan kızın ellerini tuttu ve bir eliyle onu sarıp kendine yapıştırırken diğer eliyle de kızın ellerini sıkıca tutmuş vücuduna bastırıyordu. Soon Hee kapana kısılmıştı şimdi. Çırpınmaları ölmek üzere olan balıkların ki gibiydi ama Junky'i etkilemiyordu. Kızı iyice kendine bastırdı ve yüzünü hala kaçmak için çırpınan yüzüne yaklaştırdı. Alnını kızın alnına vurarak kızı durdurdu. Yüzüne minik bir sırıtma koyup kızın yüzünü incelemeye başladı. Bazen kavganın ortasında yapardı bunu. Durup karşısındakinin yüzünü incelerdi, tabi bu karşı tarafı daha da sinirlendiriyordu. Soon Hee ise bu sefer beklediği tepkiyi vermedi, o da durdu ve Junky'i izlemeye başladı. Junky kızın sıkıca tuttuğu ellerini bıraktı ve o eliyle kızı birde üstten sardı. Böylece yatakta kıza sıkıca sarılmış şekilde yanında yatıyordu. Bacaklarının arasında kızın bacakları vardı, ne ara kızın bacaklarını sıkıştırdığını bilmiyordu. Uzun bacakları iki kez dolanmıştı kızın kısa bacaklarına. "Ben hala seni nasıl becermedim buna şaşırıyorum." dedi ve eğilip dilini kızın üst dudağına değdirdi. Soon Hee'in iğrençsin başlıklı bağırmaları ve tepinmeleri geri döndü ve dudaklarını kızın dudakları üzerine örtünce ve bunu hızlı hızlı yapınca kız öylece durdu. Hızlı hızlı kızı öpüp dudaklarını çekiyordu. En sonuncusunda çekmedi dudaklarını ve bu sefer emmeye başladı kızın ördek dudaklarını. Kızda kendisine karşılık vermeye başladığında kızın ince beline sardığı elinin birini kaldırdı ve Soon Hee''in kısa siyah saçları arasında dolaştırmaya çıkardı.

Elini tersiyle dudağını sildi ve yüzünü buruşturdu. Jun Ki'nin karnına tekma attı ve sabahlığını çekiştirip yataktan kalktı. " Şimdi gidip saatlerce dişimi fırçalamam gerekecek. " Dolabın kapağında aynada aksini izledi. Siyah saçlarını düzeltti ve birkaç kez daha özellikle Jun Ki'ye bakarak dudaklarını elinin tersi ile sile sile hırpaladı. Bir eli belinde etrafında döndü ve balkon kapısını işaret etti. " Hadi bakalım. Git artık. " Kışkışlarmış gibi elini salladı. Aynanın karşısında sabahlığının eteklerini tutarak bir süre daha oyalandı ve aksiden Jun Ki'nin eyeliner sürdüğünü gördüğünde hemen yanına gitti. Eğilip dirseklerini masaya dayadı ve küçük aynaya baka baka eyeliner sürmeye devam eden Jun Ki'i izledi. Eyeliner sürmekte ki başarısızlığı dillere destandı. Eli fazla titriyordu ve ve hatalarını kapatmak için bazen kaola moduna bağlayıp simsiyah gezdiği de oluyordu. Tabii sonra Jun Ki'nin yetenek dolu eyeliner sürüşünden dolayı bir daha dokunmamıştı. Jun Ki'nin önünde en azından. Dalga geçmesini istemezdi. Eyelinerı elinden kaptı. " Tamam çok güzelsin sokakta ki tüm erkekler gözlerine aşık olacak. Hadi git şimdi. Şirkette görüşeceğiz zaten. " Eyelinerı sabahlığının cebine attı ve geri çekilip yatağa oturdu. Ayaklarını yere vuruyordu. Soon Hee normal bir kız değildi. Normal bir kızın yapması gerekenleri yapmıyordu veya davranmıyordu. Görünüş itibari ile zaten küçük bir kızı andırıyordu ve bazen gerçekten çocuk gibi davranıyordu. Ve bir erkekle fazla yakın arkadaştı. Onunla birlikte uyuyordu, aynı makyaj malzemelerini (!) kullanıyorlardı, birbirleri ile dalaşıyorlardı. Bazen Jun Ki'nin hayatına nasıl bu şekilde girdiğini merak ediyordu. Jun Ki'ye aşık değildi. O anda cep telefonunun nereden geldiği bilinmeyen melodik sesini duymaya başladı. Yastıkları havaya fırlattı, yorganı kaldırdı ve sonunda yatağın altında telefonu buldu ve hemen açıp kulağına götürdü. " Eveeeettt! Kimsin? " Telefonu açmadan önce kimin aradığına bakmayı akıl edemiyordu. " Merhaba Soon Hee. Benim Joong Kim. " Joong Kim ismini duyduğu gibi toparlandı. Telefonla konuşuyor olmasına karşın saçlarını düzelltti, geleceğini çekiştirdi. " Joong Kim-sshi! Merhaba. " Joong Kim şirkette ki traniee'lerden biriydi ve çalışmalar esnasında hayallerini süsleyen erkek olma yolunda ilerliyordu. Resmen onu izlerken ağzının suyu akıyordu. " Dans çalışmasını saat 2'de yapacağız. Sadece haber vermek istedim. Seni uyandırmadım öyle değil mi? " Bön bön başını salladı ve 'Hayır' gibi bir şeyler geveledi. " Peki o zaman. Sonra görüşürüz. " Telefonu kapattı mayışmış bir şekilde bıraktı. Yoonim haklı. Joong Kim. Mükemmel.

Aynaya bakmaya devam ediyordu ve telefonla konuşan Soon Hee'i aynadan izliyordu. Kızın bir anda masumlaşan ve neredeyse ağzının suyu akan haline birazcık sinirlenmişti. Sonuçta bulunduğu odada Junky gibi Seks Tanrısı dururken Soon Hee'in başka bir erkeğe böyle davranması Junky için katlanılması muhtemel bir şey değildi. Telefonda seks yapan hatunlar gibi. Gıcık. dudağının tek tarafını buruştururcasına yukarı çekti ve bakışlarını aynadaki kendi yansımasına çevirdi. Eyeliner'ı kaymıştı biraz ama o da son anda kalemi çeken Soon Hee'in suçuydu. Eliyle o minik hatayı düzeltti. Gözlerinin çevresi yerine bu sefer uçlarını siyaha boyamıştı. Eyeliner çekmeyi seviyordu, kendini öyle rahat hissediyordu, hem de daha çok yakışıklı. Soon Hee'in yansımasını hemen dibinde görünce ilk başta biraz tırstı ama hemen durumu düzeltip döner sandalyede döndü ve Soon Hee ile burun buruna geldi. Kızın Gerçekten gitmelisin. Çıkacağım. tarzında konuşmalarını yarıda kesip ayağa kalktı ve balkon kapısının yanındaki siyah deri ceketine eğildi. "Pekala defolup gidiyorum ama büyük ihtimalle provalara geç kalırım." dedi ve göz kırptı. Balkona çıkarken Soon Hee'de peşinden balkona çıkmıştı. Bu balkondan ikinci kaçışı olacaktı ve en azından geçenkine göre daha deneyimli olmayı arzuluyordu, yine poposunun morarmasını istemezdi. Parmaklıkladan ayaklarını geçirdi ve balkonun içine doğru dönerek parmaklıklara tutundu. Soon Hee'e gözleriyle gel işareti yapıp kızın gelmesini bekledi. Kız dibine geldiğinde sırıttı ve "Bende sabah seksimi senden alamadığıma göre gider başka kızlardan alırım." dedi ve daha Soon Hee'in vurmasını beklemeden kızın dudaklarına hızlı bir öpücük kondurup kendini aşağı bıraktı. VE YİNE POPO ÜSTÜ DÜŞÜŞ! "Güzel götümün bu asfalttan çektiği nedir bee?!" dedi ve ayağa kalkıp poposunu ovaladı.


Ceketini yerden alırken Soon Hee'in endişeli bir şekilde iyi olup olmadığını sormasına doğruldu ve hızla başını başını sallarken parmaklarını öptü ve kıza onu yolladı. Arkasını kızın güzel evine dönüp ceketini giydi ve yolda seke seke ilerlerken acaba bardaki koca götlü esmeri mi arasam, düşünceleri beyninde fink attı. Bu akşam kalacak yere yine ihtiyacı vardı.


RP SON.