Ryu Kin'i kucağında taşıyan Jin Ho'ya kaçamak bakışlar atıyordu. Bugün gerçekten beklemediği kadar sıra dışı geçmişti. Teyzesi Soo Hee trafik kazası geçirip, ameliyat ihtiyacı duyarken doktorların 'Para Para Para' diye diretmelerinden bitap düşmüşken hiç beklemediği birinden yardım gelmişti. Jin Ho'dan. Hayat rutini o kadar hızlı değişiyordu ki. Dün Jin Ho kafede yüzüne bakmazken ve halen kızgın olduğunu ifadeleri ile beyan ederken, dünün akşamında teyzesinin yüklüce olan ameliyat masraflarını karşılaşmıştı. Belki de onu yakalamasa o yardımın Jin Ho'dan geldiğini ebediyen bilmeyecekti. 'Çok teşekkür ederim. Sana borcunu ödeyecem...Zamanla. Bana banka numaranı ver?' 'Borcunu ödemene gerek yok. O para benim sakız paramdı. Sadece bağış olarak düşün.' Sakız parası mı?... Jin Ho-sshi. Bunu aklına koymuştu. Elbet o hesap numarasını alacaktı ve kazandığı her parayı o hesaba aktaracaktı. Borçlu kalmak istemiyordu. Zaten bir dolu borcu vardı. Jin Ho-sshi bunu borç olarak algılama diyordu ama yapamazdı. Hayatta değer verdiği en önemli kişi teyzesiydi. Onu kaybetmesine engel olmuştu. Annesi ve babasının ölümünden sonra teyzesi onu sahiplenmişti. Küçük iki çocuğuna ve hayırsız kocasına karşın. Ryu Kin ve Ryu Su annelerinin kaza haberlerini dolaylı yoldan öğrenmişlerdi. Korkuyorlardı ve umutsuzlardı. Ta ki Nana onları hastaneden dışarıya çıkmaya ikna edip onu Kore'de eşi benzeri olmayan fıskiyelere götürünceye kadar... Aslında gene Jin Ho bu işe ön ayak olmuştu. Mesaj atıp fıskiyelere çocuklar ile beraber gelmesini söylemişti. Fıskiyelere gidene kadar bir dolu komplo teorisi oluşturmuştu. Diğer taraftan fıskiyeler ve bu... meydan ona Jin Ho ile ilk karşılaşmasını bariz şekilde hatırlatıyordu. Sadece beş gün içerisinde bir dolu şey gerçekleşmişti. Fıskiyelerin arasında sırılsıklam halde tebessüm eden Jin Ho'u fark ettiğinde bunun bir rüya olduğunu bile düşünmüştü. Jin Ho böyle görmek şok edici bir etki bırakmıştı. İlk olarak çocuk gibi... diye düşünmüştü. Sonra tabi bunu 'Islak Narsist Züppe Süper Kahraman' düşüncesine de çevirmişti. 'Hey çocuklar! Gelin buraya! Birlikte oynayalım! Çok eğlenceli.' Sessizca Jin Ho'nun halini izlemişti. Her ne hikmetse bu hali yüzünde sönmeyecek bir tebessüm oluşturmasına neden oluyordu. 'Oyun oynayacak havada değilim. Nasıl oynayabilirim? Annem... Annem hastanede ve doktorların düşündüğü tek şey para.' Ryu Su'nun omzunu sıvazladı. Çocuklar gerçekten kötü hissediyorlardı. Özellikle doktorun karşısında kendisini ameliyat için yalvarırken gördüklerinden beri. 'Bana bak genç bayan? Sen hep böyle kötümser misin? Neşelen biraz.' Jin Ho'nun farklı bir halini mi görünüyordu yoksa bunlar sadece rolden mi ibaretti bilmiyordu ama hep böyle biri olsa daha kolay olacağını düşünüyordu. Kolay? Neyin kolay olacağını? 'Lee Jin Ho-sshi. Onu rahat bırak. Havasında değil.' Çocukların bu halde olmalarına fazla içerliyordu ama... 'Gerçekten mi? Amerika'da böyle bir fıskiye hiç görmedim. Bu gerçekten mükemmel ve eğlenceli. Aısh. Beni kötümser havaya sokacaksınız. Hem burası yıkanmak için mükemmel. HADİ! HADİ! HADİ!' Neşeli Jin Ho. İlk kez kendisinden başka bir şeyi övüyordu ve daha ne olduğunu anlayamadan Jin Ho tarafından çocuklar ile beraber fıskiyelere sürüklenmişti. Çocuklar sadece etkiyi bekliyormuş gibi ikisi de fıskiyelere doğru koşmuşlardı. Kendisi de Jin Ho tarafından alı konularak fıskiyelere sürüklenmişti. Hatta bir ara Jin Ho'nun elini tuttuğunu fark ettiğinde eli ateş topuna dönmüş gibiydi. Bir dolu itirazda bulunmuştu tabi. 'Eylül'ün soğuk ayazlarından haberiniz var mı? Hasta olacağız!' Tabi itirazları ne çocuklar tarafından ne de Jin Ho tarafından dinlenmişti. Hoş itirazları pek kayda değer değildi. Yaz daha yeni bitmişti ve güneş halen kavuruyordu. Ya kendisi Jin Ho'u fıskiyelere doğru sürüklemiş ya Jin Ho kendisini. Sonunda hepsi sırımsıklak halde öylece kalmışlardı. Jin Ho'ya ve kendisine kahve alıp halen oynamaya devam eden çocukları izlerken mutlu hissediyordu. 'Çocukları mutlu görmek beni de mutlu etti. Teşekkürler Jin Ho-sshi.'
Ve şimdi oturduğu eski apartmana giden yokuştan çıkarlarken halen şüpheli gözler ile Jin Ho'u süzüyordu. Çocukların ikisi de yorulmuşlardı ama mutluydular. Oturduğu apartman fazla eskiydi. Gerçekten eski. Neredeyse yıkılacak halde gibiydi. Üstelik oturduğu en üst kat -toplam üç kat vardı zaten- yağmur yağdığında su sızdırıyordu, döşemeleri çürüktü, kapı ve pencereleri örten demirler eskiydi, tesisat sistemi her saniye bozuluyordu. Ama... Annesinin ve babasının hatıraları ile doluydu. Apartmanın açık merdivenlerine geldiklerinde Ryu Kin'i Jin Ho'nun omzundan indirdi ve ablası ile yavaşça merdivenleri çıkmaya başladılar. "Jin Ho-sshi bugün için teşekkürler. Çocuklar gerçekten neşelendiler. En azından son olanlardan sonra... İyi gece-... NEREYE GİDİYORSUN?" Jin Ho merdivenlere doğru yönelmişti. 'Soğuktan donmak üzereyim ve halime bak. Halen ıslak kıyafetler içerisindeyim. Ayrıca karnım aç.' İtiraz etmesine fırsat kalmadan Jin Ho uzun bacakları ile birkaç basamağı daha hızla çıktı. JIN HO! BENİM-EVİME-Mİ-GİDİYOR!? Evet. Artık bunun bir rüya olduğundan kesinlikle eminim. Rahat bir şekilde ıslak montunu ve gömleğini sıyırıp, tenini parmaklarının arasında acı verici şekilde çıktı. "AISH!" GERÇEK!
- Jınho Going Into A Nana's Home: