Pencereyi sonuna kadar açtı ve içeri küçük bir çocuğun masumiyeti gibi giren güneş ışığına yol açtı. Dudaklarına kocaman bir gülümseme yayılmıştı, kollarını yukarı kaldırdı ve gerdi. "Tanrııım! Sonbaharın ortasında böyle güzel güneş! Ne kadar mutlu oldum." Kesinlikle soğuktan, kıştan nefret eden biriydi. Ona güneş ve gökyüzünde salınan bembeyaz bulutlar lazımdı, ancak o zaman mutlu oluyordu. Kollarını indirdi ve camı açtı, sonbaharın rüzgarı yüzünü yalamıştı ve hafif ürpertmişti ama yinede gökyüzünde güneş Min Jae'e gülümsüyordu. Pencereye arkasını döndü ve çıplak ayakları koyu renk parke üzerinde ilerlerken eliyle önüne düşmüş kısa kahküllerini düzeltti. Yılın Çaylağı seçilip şirketin onlara yeni bir ev vermesi BanG grubunu çok rahat ve mutlu etmişti. Eski kaldıkları yurtta koltukları yoktu ve hep yerde otururlardı, bir de çalışmalardan geldiklerinde daha çok acırdı bir yanları. Artık iyi bir gruptular ve çaylaklar arasında iyi bir popülerite yakalamışlardı. Şimdi yeni evleri onlara cennet gibi geliyordu ve bu cennete daha dün taşınmışlardı. Neredeyse her şeyi yerlerine yerleştirmişlerdi. Aralık kapıyı iyice açtı ve bedenini salona geçirip kapıyı yavaşça kendine çekti. Dong Woo ortalıklarda yoktu, minik bir daireleri vardı ama iki kişiye yetiyor ve hatta lüks bile geliyordu. Dilini dudaklarında gezdirirken salonla arasında duvar olmayan mutfağa geçti ve masada kalmış bir kaç bardağı yerine özenle yerleştirdi. Kesinlikle titiz biriydi, hatta annesinden bile daha iyi temizlik yaptığı için çoğu zaman ailesinin yanındayken evi o temizlerdi. "Yobo!"Min Jae, Dong Woo'a bayanların eşlerine kullandığı canım, balım tarzında olan bu kelimeyi kullanırdı. "Efendim yogi?" Dong Woo'da Min Jae'e erkekler eşleri için kullandığı tatlım, canım anlamına gelen kelimeyi kullanırdı. Seviyordu ona bu şekilde hitap etmeyi ve geri dönüş almayı. Dilini dişleri arasında hafifçe ezdi. Dong Woo banyodan sesleniyordu ona, Islak saçlarındaki damlacıklar yüzünden aşağı kayarken banyo kapısından kafasını uzatmıştı. Onu bu şekilde görünce kalbi birdne hızlı atmaya başladı Min Jae'in. Hızla buzdolabını açtı ve başını içine gömerek "Banyoda olduğunu bilmiyordum. Şeyy.. Diyecektim ki, kahvaltıda. Yani ne istersin?" Soğuk buzdolabının ağzında terliyordu, sıcaktan. Evet çok beğeniyordu DongWoo'ı ama bunu belli etmek istemiyordu. Söylemeye cesaret edemiyordu, hiçbir zaman bir erkeği beğendiğini söylemeye cesaret edememişti ve kendisiyle sevgili olmak kızları da reddememiş biriydi, midesi bulansa bile onlarla birlikte olmuştu. İnsanların duygularıyla oynamayı seven biri değildi, onların reddedilip üzülmesini istememişti ama artık ünlüydü ve öyle herkesle çıkamazdı. Ama gay olduğunu da kimseye söyleyemezdi. Derince yutkundu. Aklından kahvaltı için yapacağı her şey gitmişti.
2 posters
[BanG's Home] Beautiful Day, Beautiful Smile.
Nam Min Jae- BanG | Vocal
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 30/03/13
Pencereyi sonuna kadar açtı ve içeri küçük bir çocuğun masumiyeti gibi giren güneş ışığına yol açtı. Dudaklarına kocaman bir gülümseme yayılmıştı, kollarını yukarı kaldırdı ve gerdi. "Tanrııım! Sonbaharın ortasında böyle güzel güneş! Ne kadar mutlu oldum." Kesinlikle soğuktan, kıştan nefret eden biriydi. Ona güneş ve gökyüzünde salınan bembeyaz bulutlar lazımdı, ancak o zaman mutlu oluyordu. Kollarını indirdi ve camı açtı, sonbaharın rüzgarı yüzünü yalamıştı ve hafif ürpertmişti ama yinede gökyüzünde güneş Min Jae'e gülümsüyordu. Pencereye arkasını döndü ve çıplak ayakları koyu renk parke üzerinde ilerlerken eliyle önüne düşmüş kısa kahküllerini düzeltti. Yılın Çaylağı seçilip şirketin onlara yeni bir ev vermesi BanG grubunu çok rahat ve mutlu etmişti. Eski kaldıkları yurtta koltukları yoktu ve hep yerde otururlardı, bir de çalışmalardan geldiklerinde daha çok acırdı bir yanları. Artık iyi bir gruptular ve çaylaklar arasında iyi bir popülerite yakalamışlardı. Şimdi yeni evleri onlara cennet gibi geliyordu ve bu cennete daha dün taşınmışlardı. Neredeyse her şeyi yerlerine yerleştirmişlerdi. Aralık kapıyı iyice açtı ve bedenini salona geçirip kapıyı yavaşça kendine çekti. Dong Woo ortalıklarda yoktu, minik bir daireleri vardı ama iki kişiye yetiyor ve hatta lüks bile geliyordu. Dilini dudaklarında gezdirirken salonla arasında duvar olmayan mutfağa geçti ve masada kalmış bir kaç bardağı yerine özenle yerleştirdi. Kesinlikle titiz biriydi, hatta annesinden bile daha iyi temizlik yaptığı için çoğu zaman ailesinin yanındayken evi o temizlerdi. "Yobo!"Min Jae, Dong Woo'a bayanların eşlerine kullandığı canım, balım tarzında olan bu kelimeyi kullanırdı. "Efendim yogi?" Dong Woo'da Min Jae'e erkekler eşleri için kullandığı tatlım, canım anlamına gelen kelimeyi kullanırdı. Seviyordu ona bu şekilde hitap etmeyi ve geri dönüş almayı. Dilini dişleri arasında hafifçe ezdi. Dong Woo banyodan sesleniyordu ona, Islak saçlarındaki damlacıklar yüzünden aşağı kayarken banyo kapısından kafasını uzatmıştı. Onu bu şekilde görünce kalbi birdne hızlı atmaya başladı Min Jae'in. Hızla buzdolabını açtı ve başını içine gömerek "Banyoda olduğunu bilmiyordum. Şeyy.. Diyecektim ki, kahvaltıda. Yani ne istersin?" Soğuk buzdolabının ağzında terliyordu, sıcaktan. Evet çok beğeniyordu DongWoo'ı ama bunu belli etmek istemiyordu. Söylemeye cesaret edemiyordu, hiçbir zaman bir erkeği beğendiğini söylemeye cesaret edememişti ve kendisiyle sevgili olmak kızları da reddememiş biriydi, midesi bulansa bile onlarla birlikte olmuştu. İnsanların duygularıyla oynamayı seven biri değildi, onların reddedilip üzülmesini istememişti ama artık ünlüydü ve öyle herkesle çıkamazdı. Ama gay olduğunu da kimseye söyleyemezdi. Derince yutkundu. Aklından kahvaltı için yapacağı her şey gitmişti.
Jang Dong Woo- BanG | Rapper
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 30/03/13
Sabah güneş doğmadan önce kalkmıştı. Bir önce ki günün yorgunluğunu atmak için biraz spora ihtiyacı olduğunu düşünmüş ve kendini sokaklara atmıştı. Yeni bir eve taşınmışlardı. Şirketin hediyesiydi ve kesinlikle iki kişiye yetecek kadar büyük bir evdi. En azından Dong Woo'nun standartlarının üzerinde olduğu kesindi. Spora ilk önce yavaş bir tempolu yürüyüşle başladıktan sonra hızını arttırıp koşturmaya başlamıştı. Daha sonrasında evlerinin bulunduğu küçük sitede ki spor salonuna gitmiş ve biraz vücut çalıştıktan kendini yeniden yeni ama bir önceki yaşadıkları yer olan yurda göre kat be kat büyük evlerine atmıştı. İçeri sessizce girmişti. Yüksek ihtimal Min Jae daha uyuyordu. Uykusunu bölmemek için kapının deliğine anahtarı yavaşça sokmuş ve çıt bile çıkarmadan parmak ucunda içeri girmişti. Sessizce salondan doğruca banyoya yöneldi. Feci bir şekilde terlemişti ve en iyisi güzel bir banyo yapmak olacaktı. Uzunca bir köpüklü banyodan sonra kendini fazlasıyla rahat hissetmişti. Çıkış yapacakları dönemde oldukça çok yorulmuşlardı ve bu banyo kesinle uzun zamandır yaptığının en iyisiydi. Min Jae'in kendisine "Yobo" diye seslenmesi üzerine "Yogi" diye cevap verdi. Bu aralarında küçük bir şakalaşmaydı. Oda arkadaşıyla kısa bir süre önce çıkış yapmışlardı. Arkadaşlıkları stajerlik dönemine dayandığı için anlaşma sorunları ortaya çıkmamıştı. Suyu üzerinde son kez dolaştırdıktan sonra beline doladığı havluyla salona çıktı. Sonuçta biz bizelerdi. Min Jae çekinmesi gereken biri olmadığı için evin içersinde rahat hareketlerde bulunabiliyorlardı. Min Jae'in kendisine doğrulttuğu soru üzerine gülümseyerek karşılık verdi. "Şöyle iyi pişmiş bir omlet süper olurdu doğrusu." dedi ve boynunda ki havluyu saçına götürüp kurulamaya başladı. Omzunnun üzerinden Min Jae'e bakıp "Üzerime bir şeyler geçirip geri dönerim" dedi ve göz kırpıp odadan uzaklaştı.
Nam Min Jae- BanG | Vocal
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 30/03/13
Buzdolabındaki soğuk su şişesini aldı ve yüzüne bastırdı, doğruldu ve omzuyla buzdolabı kapağını kapattı. Adımlarını ağır bir şekilde atarak bar sandalyesine geldi ve oturdu. Kollarını tezgah-masaya dayadı ve suyu bıraktı. Bu durum gittikçe zorlaşıyor, onu böyle her gördüğümde zevkten çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum. Çok mükemmel. Suyu açtı ve hızlıca kafasına dikti. Buz gibi su boğazından kaydı ve onu bütün hücrelerinde hissediyordu, soğuk su diriltir. Beyni zonklamıştı, boşalmış şişeyi masaya bıraktı. Ellerini yavaşça yüzüne vurdu, "Tamam sorun yok. İyi olacağım. Sabredeceğim." kendini telkin ediyordu. Ayağa kalktı ve bir kaç kez olduğu yerde zıpladı. Nefesini hızla dışarı verip alıyor ve az önceki görüntüyü gözü önünden götürmeye çalışıyordu. O benim grup arkadaşım, kendini frenlemelisin MJ. Bunu kim bilir kaç defa söylemiştir kendine ama olmuyordu. Boş şişeyi aldı ve çöpe attı. Buz dolabına dönüp dört tane yumurta çıkardı. Çıkış yapmadan önce tam dört yıl.. Kendisi şirkette beş yıldır tranieelik dönemi geçirmişti ama hiç kimseye Dong Woo'a olduğu kadar yakın olmamıştı, ve bu kadar sevmemişti. Yumurtaları ocağın yanına tezgaha bıraktı ve bunları koymak için kap aramaya başladı. Dong Woo'ın odadan dolapları kapatma sesi geliyordu. Onu dinlemeyi bıraktı ve işine yoğunlaştı. Diline belli belirsiz bir melodi takıldı ve onunla birlikte yumurtayı yavaşça kırdı. Kabukları arasından akan yumurtaya bakarken beline sarılan kollarla dona kaldı. "Aigoo senin gibi bi arkadaşım olmasa aç kalırdım beeen." Dong Woo'ın kulağı dibinden gelen sesi. Yutkundu Min Jae. Hareket edemiyordu, hazırsız yakalanmıştı. Ağzını açtı ama heyecandan ne diyeceğini bilemiyordu. Elleri arasındaki yumurta kaydı ve sıvı bulunan kabın içinde yüzmeye başladı.
Jang Dong Woo- BanG | Rapper
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 30/03/13
“Pardon” dedi ve kollarını arkadaşının belinden uzaklaştırdı. Tabağın içine düşün yumurtayı kenarına getirip çıkardı. Yavaş ve narin bir hareketle bangonun kenarına vurup yumurtayı kırdı. Bunu öyle özenle yapmıştı ki bir an kendini usta bir aşçı gibi hissetmesine neden olmuştu. Yumurtayı tabağın içine akıttıktan sonra Min Jae’e dönüp sırıttı. “Bu işte iyiyim ha?” dedi ve elinde ki tabağı ocakta ısınmakta olan tavanın içine döktü. Yumurtaları ustalıkla kızartırken Min Jae’le de iletişimi kesmemeye çalışıyordu. “Bugün hava iyi gibi. Sence de öyle değil mi? Sanki sonbahar değilde ilkbahar gibi” dedi ve tavadaki omleti çevirdi. Kızarmış omlet kokusu karnındaki canavarı uyandırmış gibiydi. Çünkü açlığı biraz öncekine göre daha da artmıştı. Omletlerle uğraşırken Min Jae de masanın üzerine yeni dolaplarında ki birkaç kahvaltı malzemesini yerleştiriyordu. Onunla tanışalı dört yıl olmuştu ama sanki bu süre düşündüğünden daha fazla gibiydi. Kesinlikle en değer verdiği arkadaşıydı. Ne zaman bir sıkıntısı olsa hemen Min Jae’e anlatır onunla dertleşirdi. Kısaca birine ihtiyaç duyduğunda o kişi hep Min Jae olurdu. Bu dört yıldır böyleydi ve bunun değişeceğini zannetmiyordu. Onu kaybetme düşüncesi bile oldukça üzülmesine neden oluyordu. Omletler piştiğinde dolaptan yeni bir tabak çıkardı ve içine boşalttı. Hazırlamış olduğu tabağı masanın üzerine koyarken Min Jae’in bakışları dikkatini çekmişti. Gözleri dalmış gibiydi. İşi şakasına vurarak “Çok yakışıklıyım değil mi?” dedi ve arkadaşına omuz attı. Kahvaltı hazır olduğuna göre artık yemek vaktiydi. Min Jae’e doğru dönüp gülümsedi. “Yogi hadi kahvaltı hazır!”
Nam Min Jae- BanG | Vocal
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 30/03/13
Dikkatimi kendinde toplanman adaletsizce.. Sen hiçbir zaman bana bakmayacak birisin. Daha dün gece bana idoller arasında ideal tipini gösteriyordun, bense burada sana böyle bakıyorum. Kendime nasıl engel olacağım?![/color] Arkadaşının omzuna vurup şakalaşmasına sahte şekilde güldü ve arkasını dönüp başka şeylerle oyalanmaya başladı. Yemek vakti geldiğini Dong Woon ses tellerinden haber verince arkasını döndü ve DongWoo ile birlikte hazırladıkları masaya baktı. Tezgahın arka tarafı yani salona doğru olan tarafın hemen dibine koydukları, hayranlarının yeni evine taşındıkları için yolladıkları çiçeklere yaklaştı. Bir hayranı [i]siz benim güneşimsiniz, siz nereye giderseniz ben de oraya dönerimmesajıyla gelmiş beyaz vazonun içindeki ay çiçek demetinden iki tane aldı. İki tane sapsarı ayçiçeğini minik bir kavanoza koydu ve masanın ortasına koydu. Tabaklara omlet koyan DongWoo'ın kesik kesik bakışlarını yakaladığında açıklama niyetinde "Masada güzel duracaklarını düşündüm. Çok şeker değiller mi?" dedi ve çiçeklerden elini çekti. Snadalyesine oturup çiçeğin arasından Dong Woo'a baktı, sırıtıyordu. Kendisi de sırıttı. Bazen bir bayan gibi davranıyorsun Min Jae! Dikkat et, erkeksin sen. Dudaklarını yaladı ve pijamasının kollarını yukarı doğru sıyırdı. Eline çatalını alıp Dong Woo'ın düzenlediği tabağını bekler pozisyonuna geçti. Dong Woo'ın gülüp, tabağı masaya bırakması ve kenardkai peçeteyi alıp uzanarak kendi boynuna asmak için hamle yapmasını izledi. Kalbi güm güm atmaya başlamıştı, belli etmese de şuanda bana yaklaşıyor, bana dokunmak için yaklaşıyor!!!! çığlıkları atıyordu. DongWoo uzanıp Min Jae'in pijamasının yakasına peçeteyi açıp astı ve geri çekilirken hala gülüyordu. "İşte şimdi bir bebek gibi oldun." dediğinde yanakları kızardı Min Jae'in. Başını eğdi ve kıkırdadı.
Jang Dong Woo- BanG | Rapper
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 30/03/13
Kahvaltıdan geri kalanları toplarken ortama derin bir sessizlik çökmüştü. Kesinlikle iç karartıcı bir sessizlikti. Biraz önce ki neşeli atmosfer yerini oldukça bulutlu bir havaya bırakmıştı. Omuzlarını silkti ve masanın üzerinde ki kırıkları bir bezle silmekte olan Min Jae'e çocukça omuz attı. "Hey. Bugün bir garipsin. Bu hoşuma gitmedi biraz gülümse dostum" Onun bu sakin hallerine alışık değildi. Sahnede oldukça profesyonel ve hareketli olan Min Jae’de yani değerli arkadaşında bir gariplik vardı ama çözememişti. Ortamı yeniden neşelendirme adına yeni Ipod’unu ses sistemine bağladı ve kendi şarkılarından Special Girl’i açtı. Ses sisteminin sesini yükseltirken masanın yanında kendisine anlamsız bakışlar fırlatan arkadaşına sırıtttı. “Hadi ama hareketlen. Enerji doluyum ve kesinlikle bunu değerlendirmeliyim.” Eliyle arkadaşını yanına çağırdı. “Hadi dans edelim.” Ve birlikte dans etmeye başladılar. Tam olarak kareografiye uydukları söylenemezdi. İkisi de şarkıdan bağımsız bir şekilde dans ediyor ve göz göze geldiklerinde birbirlerine anlamsız bir şekilde gülüyorlardı. Dong Woo’nun keyfi yavaş yavaş yerine gelirken arkadaşına elini uzattı ve uzattığı elini tuttuğunda kendine doğru çekti. Sonra eliyle döndürdükten sonra bıraktı. Min Jae olduğu yerde sendelerken kendine yerlere attı ve kahkahayı patlattı. Kesinlikle ve kesinlikle müthiş bir şekilde eğleniyordu. Uzun zamandır bu kadar keyifli anları olmamıştı. Birlikte de bir türlü vakit geçirememişlerdi. Promosyonlar, konserler, fan buluşmaları, imza günleriydi derken günler günleri kovalamış ve uzunca bir süre geçmişti. Her etkinlik sonrası yorgun argın döndükleri yurtlarında direkt yataklarına girer olmuşlardı. Ama şimdi öyle değildi. Artık onlar parlamıştı. Ne kadar zorlu bir yoldan geçtiklerinin önemi yoktu artık ünlüydüler ve dünya kesinlikle onlara güzel olacaktı. Belki bencilce bir düşünceydi ama bu dünya da Min Jae gibi değer verdiği bir arkadaşı varken zorluk çekeceğini zannetmiyordu.
Nam Min Jae- BanG | Vocal
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 30/03/13
Dans etmek... Kesinlikle Min Jae'in yaşam kaynağıydı. Ama şimdi karşısında 32 diş gülümseyerek dans eden kişi... O da yavaşça kaynağa doğru yol almıştı, yakında belki de dansın aşkını bile geçebilirdi. Kim bilir? Çıkış parçaları Special Girl bütün odada parfümün yayılan mükemmel kokusu gibi yayılırken aralarında görünmez bir bağla birbirine daha da bağlıyordu bu hayaller içindeki iki genci. Yeni evin kokusu, Dong Woo'ın şampuan kokusu, dans etmekten hızlı atan kalpler, hele Dong Woo kendisine yaklaştıkça Min Jae'in hızlı olan kalbinin daha da hızlanması. Hepsi güzel anılarla birleşiyor ve Min Jae'in dans hareketlerine yansıyordu. Traniee dönemi sıkı çalışmaları, hayal kırıklıkları, hayallerinin güçlenmesi, gurubn oluşması, çalışmalar, çıkış ve mükemmel hayranlar... Traniee dönemindeki çalışmanın iki katı çalışma, türlü programlarda adını duyruma telaşı, piyasadan silinme korkusunun verdiği azim... Sonunda bütün çalışmların karşılığı ödüller ve yeni güzel ev... Hepsini bu iki arkadaş omuz omuza başarmıştı ve ondan asla ayrı kalmayı düşünmüyordu. Çok iyi gruplardaki arkadaşlık gibi değildi, ona hissettikleri. Çok daha farklıydı. Yani şimdilik aşk gibi gözüküyordu, Dong Woo kendisine yaklaştıkça heyecanlanıyordu vs vs. Ama hislerini de açmaktan ölümüne korkuyordu. Ne yapacağına dair en ufak fikri yoktu. Dansla birlikte nefes alan biriydi, ne kadar sesi ön planda olsa da dans onun için daha önemliydi. Dong Woo'da çok önemli. Aish! Dong Woo'ı her şeyime karıştırıyorum. Sakin olmaya bak MJ! Dudaklarını yaladı ve kendini koltuğa attı. Alnındaki terleri pijamasının koluyla sildi ve "Hayranlarımızın bu şekilde görüp ne düşünecekleri çok merak ettim şimdi?" gibi dağınık bir cümle kurdu ve kendine güldü. Her şeyde düzenli olduğu gibi cümle düzeni de vardı ama şimdi dağınık bir cümle kurmuştu.
Jang Dong Woo- BanG | Rapper
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 30/03/13
Min Jae’in kendisine yönelttiği soruyla kendini boş olan diğer koltuğa attı. Elini terlemiş alnına götürdü ve gülümsedi. “Ahh, sanırım bizim deli olduğumuzu düşünürler.” Kıkırdadı ve kolunu koltuktan aşağı uzattı. Feci bir şekilde yorulmuştu ama buna değmişti. Enerjisini eğlenerek atmıştı ve eğlendiği kişide grup arkadaşı Min Jae’di. Onunla kesinlikle çok iyi anlaşıyorlardı. Bu herkesin bildiği bir gerçekti. İyi biriydi. Kendisine karşı hep dürüst olmuştu ve onun bu huyunu seviyordu. Dong Woo yalanı sevmezdi. Yalan söyleyenden ise nefret ederdi. Bunun nedeni de babasının annesine yalanlar söyleyip terk etmesiydi. Bu hikayeyi bir tek Min Jae’e anlatmıştı. Ondan başka dertleşebileceği biri yoktu. Bütün zayıf noktaları onda saklıydı ve aynı bir kasa gibiydi. Elini boynuna götürdü. Yine terlemişti ve daha banyo edeli bir saat bile olmamıştı. “Pis pis dolaşmaktan nefret ediyorum. Aisshhh. Daha yeni banyo yapmıştım.” Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve koltukta oturur pozisyona geçti. Min Jae gözlerini yummuştu. Anlaşılan yorgun düşmüştü. Hınzırca yerinden fırladı ve sessizce Min Jae’in baş ucuna geçti. Yüzüne doğru yaklaştı ve “Böö” diye bağırdı. Bundan sonra olanlar resmen trajikomediydi. Min Jae korkuyla kalkmış ve alnı Dong Woo’nun alnına çarpmıştı. Acıyla birlikte Dong Woo kendini yerde bulmuş ve düştüğü duruma gülmeye başlamıştı. Arkadaşı endişeyle yanına geldiğinde kahkahayı patlattı. “Önemli bir şey yok. Ama artık şundan eminim biz kesinlikle deliyiz” dedi arkadaşını boynundan çekip yanına yatırdı.
Nam Min Jae- BanG | Vocal
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 30/03/13
Gözlerini kapatmıştı ve alnındaki terlerin onu gıcık etmesine izin veriyordu. Şuanda kulakları Dong Woo'ın sesini iyice kendine çekip hapsetmekle meşgül oldukları için kolunu kaldırıp saçından yanağına kayan terleri silmekle uğraşmak istemiyordu. Bende sevmiyorum pis pis dolaşmayı. Çok itici. Bunları düşünmesi normaldi, çünkü zaten normalde titiz biriydi Min Jae. Hisleri de kuvvetliydi, hatta yüzüne yaklaşan bir şey hissetmişti ama gözlerini açmadı. O şuanda uykuya dalmak istiyordu. Neden bilmiyordu ama üşengeçlik atlamıştı üstüne. O sırada Dong Woo'ın da nefesi ve sesi atlayınca ruhuna hızla gözlerini açtı ve korkudan titrerken kafası -daha doğrusu alnı- Dong Woo'ın mükemmel -ona göre Dong Woo'ın her şeyi mükemmel- alnıyla tokuştu. Sertçe çarpışmanın etkisiyle Dong Woo'ı yere düşürünce için için kendine küfretti. Hemen koltuktan atladı ve dizlerini büküp kendini arkadaşının yanına attı. Eliyle yerden destek alıp Dong Woo'ın üzerine eğildi, onun rahatlacı sözleri sayesinde derin bir nefes boşalttı. Albüm çalışmaları içindeyken ona zarar gelsin istemezdi, Aish! Ona hiçbir zaman zarar gelsin istemem. Dong Woo'ın elinin kalkışını kısa bir saniye görmüştü ama o eli boynunda hissedip çekilmesi ve birden kendini -daha doğrusu kafasını- Dong Woo'ın boynu arasında hissetmesi bir saniyeden daha kısa olmuştu. Yutkundu sertçe. Şuanda yanağı Dong Woo'ın boynuna, elleri Dong Woo'ın beline değiyor olamazdı değil mi? Neden aniden böyle yakın temas halinde bulunuyorsun Dong Woo?! Ne yapacağımı şaşıyorum, hazırlıksız yakalanmaktan nefret ederim, ama senin en küçük bir hareketinden bile nefret edemiyorum. Başını yavaşça yukarı kaldırdı ve alnı Dong Woo'ın çenesine değiyordu ve bu durum midesindeki kelebekleri harekete geçirmişti. Daha önce hiç kimse bu kadar hızlı şekilde Min Jae'i heyecanlandıramıyordu. Hemen başını eğdi ve kıkırdadı. Bu durum ne kadar inkar etmek istese bile hoşuna gitmişti.