Kabalık olduğunun farkındayım ama... Karnım gerçekten fazla acıktı. Ara ara bakışları eşsiz yemek kokularının yayıldığı lokantanın kapısına kayıyordu. Her an gelebilirdi ve kendisini bu halde aç bir varlık olarak fark edebilirdi. Bacaklarının üzerinde yumuşak yastığa oturmuş, alçak masaya fazla karnının açlığından dolayı fazla pişirmediği etleri eğilerek gümüş çubuklar ile hızla ağzına dolduruyordu. Spor merkezinden yarım saat önce çıkmıştı ve açlığını dizginlemek konusunda oldukça zorlanmıştı. Gün boyunca yerden yere attığı Jin Ho onu fazla yormuştu. Üstelik hesap numarasını vermeyeceğini kesinlikle belirtip, sadece kahve ve kimchi ile borcunu ödeyebileceğini söylediği için de düşünceliydi. Tabi bunların yanında bir de dün teyzesi Soo Hea'nın durumu hakkında Savcılık Bürosunu ziyaret etmişti ve DAN! Hiç ummadığı bir şekilde çocukluk arkadaşı -bir zamanlar çocukluk aşkıydı- Kim Young Joo ile karşılaşmıştı. Aralarında altı yaş fark olmasına karşın çocukluk döneminin en iyi arkadaşıydı. Özellikle de kazadan sonra... Ama bir süre sonra kopmuşlardı. Nana Ryekong'ta sanat derslerine yoğunlaşıp, Görsel Sanatlar bölümünü kazanmak için başını kaldırmamıştı. Bunun yanında ek işlerde çalışmıştı. Teyzesi Soo Hea'ya yardım etmişti vs. vs. Young Joo'da savcı olmuştu. Üstelik rastlantının bu kadarı olduğunu düşünerek Seul Savcılık Bürosunda çalışmaya başlamıştı. Çocukça bir şekilde heyecanlıydı. Uzun zaman geçmişti. Ara ara elbet konuşmuşlukları olmuştu ama... Pek tatmin edici değillerdi. Ve şimdi dün sözleştikleri gibi hem spor merkezine hem de savcılık bürosuna yakın bir lokantada buluşacaklardı. Tabi Nana kendisini tutamayıp çoktan yemeklere dalmıştı. Hem Jin Ho'dan kaçması içinde bir fırsattı. Jin Ho her dakika yanında gibiydi ve... Ne düşüneceğini ne hissedeceğini bilmezken bu buluşma iyi fikir gibi gelmişti. Üstelik eski dostuyla.. eski aşkıyla. Çok aptalca. Neden bu kadar heyecanlanıyorum ki? Jin Ho-sshi bu halimi görse benimle gün boyu alay ederdi. Acaba şimdi ne yapıyor? Mesaj falan mı atmalıyım acaba? Saçmalama. Boşver. Ne yapıyorsa yapsın. Muhtemelen kadın tatlarına bakıyordur... Bunu söylediğime inanamıyorum. Küçük bir kızarmış et parçasını daha ağzına atarken keyfi kaçmış gibi hissediyordu. Mutlu olmalısın Nana. Mutlu görün. Jin Ho yanında değil diye surat asacak değilsin? Hem... Kim ki o?
2 posters
It's A Long Time Ago
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°1
It's A Long Time Ago
Kabalık olduğunun farkındayım ama... Karnım gerçekten fazla acıktı. Ara ara bakışları eşsiz yemek kokularının yayıldığı lokantanın kapısına kayıyordu. Her an gelebilirdi ve kendisini bu halde aç bir varlık olarak fark edebilirdi. Bacaklarının üzerinde yumuşak yastığa oturmuş, alçak masaya fazla karnının açlığından dolayı fazla pişirmediği etleri eğilerek gümüş çubuklar ile hızla ağzına dolduruyordu. Spor merkezinden yarım saat önce çıkmıştı ve açlığını dizginlemek konusunda oldukça zorlanmıştı. Gün boyunca yerden yere attığı Jin Ho onu fazla yormuştu. Üstelik hesap numarasını vermeyeceğini kesinlikle belirtip, sadece kahve ve kimchi ile borcunu ödeyebileceğini söylediği için de düşünceliydi. Tabi bunların yanında bir de dün teyzesi Soo Hea'nın durumu hakkında Savcılık Bürosunu ziyaret etmişti ve DAN! Hiç ummadığı bir şekilde çocukluk arkadaşı -bir zamanlar çocukluk aşkıydı- Kim Young Joo ile karşılaşmıştı. Aralarında altı yaş fark olmasına karşın çocukluk döneminin en iyi arkadaşıydı. Özellikle de kazadan sonra... Ama bir süre sonra kopmuşlardı. Nana Ryekong'ta sanat derslerine yoğunlaşıp, Görsel Sanatlar bölümünü kazanmak için başını kaldırmamıştı. Bunun yanında ek işlerde çalışmıştı. Teyzesi Soo Hea'ya yardım etmişti vs. vs. Young Joo'da savcı olmuştu. Üstelik rastlantının bu kadarı olduğunu düşünerek Seul Savcılık Bürosunda çalışmaya başlamıştı. Çocukça bir şekilde heyecanlıydı. Uzun zaman geçmişti. Ara ara elbet konuşmuşlukları olmuştu ama... Pek tatmin edici değillerdi. Ve şimdi dün sözleştikleri gibi hem spor merkezine hem de savcılık bürosuna yakın bir lokantada buluşacaklardı. Tabi Nana kendisini tutamayıp çoktan yemeklere dalmıştı. Hem Jin Ho'dan kaçması içinde bir fırsattı. Jin Ho her dakika yanında gibiydi ve... Ne düşüneceğini ne hissedeceğini bilmezken bu buluşma iyi fikir gibi gelmişti. Üstelik eski dostuyla.. eski aşkıyla. Çok aptalca. Neden bu kadar heyecanlanıyorum ki? Jin Ho-sshi bu halimi görse benimle gün boyu alay ederdi. Acaba şimdi ne yapıyor? Mesaj falan mı atmalıyım acaba? Saçmalama. Boşver. Ne yapıyorsa yapsın. Muhtemelen kadın tatlarına bakıyordur... Bunu söylediğime inanamıyorum. Küçük bir kızarmış et parçasını daha ağzına atarken keyfi kaçmış gibi hissediyordu. Mutlu olmalısın Nana. Mutlu görün. Jin Ho yanında değil diye surat asacak değilsin? Hem... Kim ki o?
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°2
Geri: It's A Long Time Ago
Heyecandan kurumuş olan dudaklarını masasının köşesinde bulunan suyu içerek gidermeye çalıştı. Ama ne yaparsa yapsın bu duyguyu bastıramıyor ve kendini savcılık bürosunun koridorlarında buluyordu. Bir gün önce onunla yani Nana'ya karşılaşmıştı. Aslında onunla bu şekilde karşılaşmayı planlamıyordu. An azından bu kadar ani bir şekilde. Her şey biran da gerçekleşmişti. Onu savcılık bürosunda birileriyle konuşurken görmüş ve zor tanımıştı. En son 2 yıl önce bir alışveriş merkezinde karşılaşmışlardı. Onun bu kadar kısa bir zamanda bu denli değişeceğini düşünememişti. Heyecanını zorla da olsa bir kenara atıp kıza selam verebilmişti. Bir şekilde konuşup ertesi gün buluşmak için sözlermişlerdi. Bütün gece heyecandan gözüne bir damla uyku girmemişti. Sonuçta Nana onun çocukluk aşkıydı. Aslında Nana Young Joo'nun yıllardır platonik olarak sürdürdüğü tek aşkıydı. Zaman geçmez bilmezken bileğinde ki saatine baktığında saatin öğleye doğru geldiğini gördü. Buluşma yerleri büro ya biraz uzak olduğu için arabasıyla gitmeyi tercih etti ve montunu alıp arabasını park ettiği alana gitti. Pahalı oyuncakları sevmezdi ama altında ki Bmw onu mutlu eden nadir şeylerdendi. Arabayı çalıştırıp bir kaç dakika içinde buluşma yerlerine gelebilmişti. Bmw'sini park ettikten sonra biraz sonra Nana'yı göreceği düşüncesi tekrar heyecanlanmasina neden olmuştu. Lokanta'ya girdiğinde bu his biraz daha artmıştı. Gözleri Nana'yı aramaya başlamıştı ki onu ilerde ki bir masada yemek yerken görmüştü. Bu kız hiç değişmiyor mu? Dedi içinden. Yüzüne yerleşen kocaman bir gülümsemeyle nana'nin bulunduğu masaya yaklaştı. Kız kendimi o kadar yemeğe kaptırmıştı ki verdiği ilk selami bile duymamıştı. Nana'nin tam karşısında bulunan mindere oturup bu sefer daha dikkat çekici bir tonda konuşmaya başladı "Merhaba Nana'sshi"
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°3
Geri: It's A Long Time Ago
Sesin etkisi ile yavaşça başını kaldırdı. Komik bir görüntü çiziyor olduğunu düşünmeye başlamıştı. Yanakları ağzında ki etlerden dolayı şişmişti ve gümüş çubuklarda halen ağzındaydı. Zorlukla yutkundu ve çubukları elinde sallayarak ayaklandı ve birkaç kez doksan derecelik açı ile eğildi. "Annyeonghaseyo! Annyeonghaseyo Young Joo-sshi!" Paytak adımları ile alçak masanın etrafında hızla döndü ve minderin üzerinde oturmaya devam eden Young Joo'ya gelişi güzel sarıldı. Neredeyse elinde çubukları adamın gözlerine sokacaktı. Geri çekildi ve yeniden minderinin üzerine kuruldu. Birkaç et parçasını daha kızartmak için yerleştirirken üzgün bakışlar le baktı. "Judodan sonra karnım fazla acıkıyor o yüzden seni beklemeden yemeğe başladığım için özür dillerim Young Joo-sshi." Arada da kaçamak bakışlar atıyordu. Dün fazla dikkat etmemişim ama oldukça değişmiş. Son gördüğümde üzerinde deri ve motosiklet sürücüsünü andıran kıyafetleri vardı ama şimdi bir takım elbisenin içinde fazla ciddi duruşlu. Savcı olmak bu olsa gerek. Jin Ho'da hukuk okuduğundan falan bahsetmişti sanırım. Jin Ho'u takım elbise için görmek... Eşek şakası olur. Kızaran etlerin kokusu etrafa dağılırken ellerini birbirlerine vurdu. Uzun süredir ilk kez rahat bir şekilde gününü geçiriyordu. Kısmen. Büyükçe olan etleri Young Joo'nun karşısında ki tabağa aktardı. Birkaç tanesini de kendi tabağına aktardı. "Young Joo-sshi uzun zaman oldu. Bana anlatmak istediğin hiç bir şey yok mu? Bana savcı olacağından hiç bahsetmemiştin. Seni böyle takım elbise içinde görmek çok ilginç. Sanki karşımda benim tanıdığım haşarı çocuk Young Joo-sshi yok." Aralarında altı yaş fark vardı ama resmi konuştuğu pek söylenemezdi zaten birbirlerini tanıyorlardı. Fazla resmiyet söz konusu olduğunda Nana her zaman gergin hissederdi ve ne yapıp, ne yapmayacağını karıştırırdı. Gümüş çubukları Young Joo'ya doğru salladı. "Yoksa sende o kasıntı tiplere mi dönüştün?" Gözlerini kısarak şüpheli şüpheli baktı. Sadece içinde ki o garip heyecan -aslında şu anda içinde heyecandan pek eser kalmamıştı- yatıştırmaya çalışıyordu ve yıllar sonra karşılaşmalarından dolayı ortamı ısıtmaya çalışıyordu. Hem evet. Yıllar geçmişti ve... Anılar değişmese de insanlar değişirdi.
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°4
Geri: It's A Long Time Ago
Uzun bir zaman geçmesine rağmen karşısında ki kızın hala bir çocuk gibi olduğunu görmek Young Joo'nun gözlerinin yaşarmasına neden olmuştu. Başını dışarıyı gösteren cama doğru dönüp göz yaşlarını saklamaya çalıştı. Sanki onunla hiç ayrılmamış gibi hissediyordu. Sanki araya yıllar girmemiş ve zaman Nana'yı değiştirmemiş gibi. Ama biliyordu ki hiç bir şey dışarıdan bakıldığı gibi değildi. Kazadan sonra Nana'nın ne kadar çok acı çektiğini görmüştü. Onu hiç istemediği bir şekilde ağlarken görmüştü. Şimdi yıllar geçmişti ve onunla tekrar bir araya gelmesi Young Joo'yu derinden mutlu etmişti. Kızın karşısında heyecanını saklamaya çalışmak gerçekten zordu. Onu en son gördüğünde ağlıyordu. Birbirlerinden ayrıldıkları gün Young Joo'nun hiç aklından çıkmıyordu. Teyzesi Nana'yı zorla kucaklayıp kendisinden uzaklaştırmıştı. Nana ise teyzesinin kucağında delikler gibi çırpınsa da ve ağlasa da hiç bir şey fayda etmemişti. Evet, o zamanlar ikisi de çocuktu ve bir şeyle elbette değişecekti. Şimdi her ikiside birer yetişkin olmuşlardı. Nana'nın artık ağlamadığını görmek mutluluk vericiydi. Karşısında ki kızın iştahla tabağını silip süpürmesi üzerine garsona seslenip bir porsiyon daha et getirmesini söyledi. "Yapma. Benim nasıl biri olduğumu biliyorsun. Yani ben değişmedim. Kesinlikle o gördüğün züppe heriflerden değilim" dedi önünde ki pişen etleri Nana'nın tabağına koyarken. "Hem kimseye söyleme ama bu takım elbiseler gerçekten sıkıcı. Hiçte bana göre değil" Aslında mesleğini seviyordu. Bunu esprisine söylemiş olsada. Savcı olmak belki hayali değildi. Aslında hep bir yazar olmayı istemişti. Ama babası zorbanın tekiydi onu sevmezdi. Bir şekilde üniversite seçimini hukuktan yöne yapıp bu alanda yükselmişti. Şimdi ise daha çiçeği burnunda olan bir savcıydı. Bir kaç dakika önce verdiği siparişler geldiğinde etleri pişirmek için sıraladı. Bu sırada heyecandan olsa gerek kendini konuşma yönünde kasıyordu. Etleri koyar koymaz tekrar bir şeyler hakkında konu açmaya çalışsa da bunu yapamamıştı. Konu açmada hiçte iyi olmadığı her halinden belli oluyordu. "Peki ben savcı oldum ama sen neler yapıyorsun? Bir işte çalışıyor musun?" dedi kıza gülümseyerek. "Üzgünüm, konu açmada pek iyi değilimdir."
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°5
Geri: It's A Long Time Ago
İç geçirdi. "Aslına bakarsan Seul Sanat Üniversitesinde Görsel Sanatlar bölümündeyim. Ve bir dolu ek işte çalışıyorum. Pek rahat olduğum söylenemez aslında. Oradan oraya koşturmakla geçiyor hayatım. Sonra... Judo eğitmenliği yapıyorum spor merkezinde. Halen birilerini pataklamakta üstüme yok. Sonra Jin Ho var-... Bana-Oldukça-Yardımı-Dokundu. Zaten... Teyzemin durumu biliyorsun." Etler ile oyalanmaya başladı. Her ne hikmetse onca sözün arasından züppe herif sözüne takılmıştı ve aklına Jin Ho geliyordu. Belki de bakmaktan kaçındığı telefonunda kahve getirmesini söyleyen onlarca mesaj vardı. Bugün sana kahve yok. Kendi kendisine gülümsedi. Muhtemelen.. Çıldıracak. "Hey! Young Joo-sshi! Seni takım elbise ile görmek şaşırtıcı ama o kadar da kötü görünmüyorsun. Farklı bir havaya girmişsin. Ama... O züppeler gibi değil. Zengin aptal züppeler. Hem de bazıları fazlasıyla kötü. Hatta narsist. Yüzüne aşık birini hiç gördün mü? Ops. Sanırım farklı farklı konulara atladım." Çok konuştuğundan şüphe ederek dudaklarını birbirlerine bastırdı ve etler ile oyalanmaya devam etti. Aslında etten fazla hoşlanmazdı ama açlık hissi lokantaya girdiği anda et kokusu alması ile daha fazla artmıştı. Daha fazla dayanamayarak etlerden birini çubuklar ile kavradı ve sıcak sıcak ağzına attı. Bir süre ağzına doğru eli ile hava üfledi ve eti çiğnemeye çalıştı. "Sıcak, sıcak, sıcak." Sonunda eti yuttuğunda rahatlamış bir hisle bakındı. "Beni uyarman gerekirdi. Hoş suç bende sıcak sıcak eti ağzına öylece atarsan Nana-sshi olacağı budur." Kendisinden üçüncü bir kişi bahsetmesi komiğine gitti ve tebessüm etti. Young Joo o kaza konusunda gerçekten yardım etmişti. O çocuklukla Nana'yı sakinleştirmeye çalışmıştı. Teyzesi onları birbirlerinden ayırmıştı sonra da görüşememişlerdi ve yıllar sonra teyzesi... Kötü bir olay olsa da onları bir araya getirmişti. Eski dostlar. Tarih tekrarlanırken bu kez Young Joo yerine Jin Ho vardı. Hoş o omzunda ağlanacak biri değildi ama... Parası sayesinde teyzesi ameliyat olmuştu. Hayattaydı. Ona karşı kendimi hep borçlu hissedecem. Peki Young Joo. Ona karşı ne hissediyordu? Sadece çocuksal bir alışkanlık. Her zaman yanında olan bir abi. Evet. Bir zamanlar aşıktı ama... Çocukken yaşanan böyle duygular saf bir özden oluşmaz mıydı? Gerekli olduğu zamanlar konuşabileeği ve kendisini yakın hissedebileceği birine kavuşmuştu.
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°6
Geri: It's A Long Time Ago
- Nana'nın kurduğu cümlelerden sonra kızın gerçekten değişmediğini anladı. Hemde hiç değişmemişti. Tamam belki biraz ama o da kişilik olarak değilde... Fiziksel olaraktı. Onu en son gördüğünden bu yana sanki daha da bir güzelleşmişti. Bunu inkar etmeye çalışsa da artık onun geçmişte bıraktığı küçük kız olmadığını biliyordu. Sonuçta kendisi de değişmişti. Giyimine özen gösteriyordu. Aslında bu bayanların dikkatini çekmek için yaptığı bir şey değildi daha çok kişisel bakım gibi bir şeydi. Yine de bir gün Nana ile karşılaşacağı umuduyla kendini değiştirmişti. Çok zeki değildi ama çalıştığında bir şeyleri başarabilen ve bir köşesinden tutup sonuna kadar götürebilen biriydi. Kendi kendine yaptığı itiraflar kısa süreliğine dalmasına neden olmuştu. Önünde ki porselen tabağına baktığında etlerin soğuduğunu ve pişen etlerden kalmadığını gördü. Anlaşılan Nana hala çok iyi yemek yiyor dedi içinden. Kıza bakıp gülümsedi ne söyleyip ne yapacağını bilemiyordu. Heyecanlıydı ve bunun sadece tek taraflı olup olmadığını bir an merak etti. Ne de olsa en son görüşmelerinin üzerinden 2 yıl geçmişti. Sonunda düşüncelerinden sıyrılmayı deneyip Nana'ya adam akıllı bir şeyler sorabildi. "Teyzenin durumu nasıl? Hastaneye gelip ziyaret etmeyi planlıyorum."
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°7
Geri: It's A Long Time Ago
"Ameliyattan sonra daha iyiye gitti. Doktorlar birkaç gün içerisinde uyanabileğini bile söylüyorlar. Yoğun bakımdan çıktı. Çocuklar... Ryu Su ve Ryu Kin'de çok mutlular. Kuzenlerim. Teyzemi de kaybetmediğim için çok mutluyum. Bir an o hastanede korktum." Teyzesini hayata bağlayan kablolar, çocukların ağlayışları, doktorların sadece paradan bahsetmesi. Her yerde karşıma çıkıyor. Şayet Jin Ho olmasaydı. O ameliyat gerçekleşmeyecekti. Teyzem göz göre göre o hastane odasında yitip gidecekti. "Bu konuda birine minnettarım." Durgunlaştı. Bu konuda konuşmak istemiyordu. Çünkü her fırsatta Jin Ho olmasaydı diyordu, diyordu ve diyordu. Aklını kaçıracak gibi hissediyordu. O zaman ne yapardı? Gerçekten ne yapardı onu bile bilmiyordu. Şoka girerdi ve kendisi de yataklara düşerdi. Olmazsa intihar edebileceğini bile düşünüyordu. Çocuklar... Çocuklar için dayanmıştı. Dayanmaya da devam ediyordu. Güçlü duracaktı. O zeki ve erkekleri dövmekten bezdiren güçlü Nana'ydı. Korkulara yer vermeyecekti içinde. Asla korkmaması gerekiyordu. Gücünü kaybetmemesi. Ayakta durması. Düşüncelerinden sıyrılmak pahasına yüzüne tebessüm oturttu ve Young Joo'nun tabağını işaret etti. "Etlerini yememişsin? Yoksa vejetaryen falan mı oldun? Etler gayet lezzetli. Hoşuna gitmediğine inanamam." Çocuksu bir tebessüm ile bir kez daha baktı Young Joo'ya. Ardından kızmış gibi bir tavır takınarak çubukları Young Joo'ya salladı. "Hep ben konuşuyorum! Neden hiç sen konuşmuyorsun? Dilini yuttun Savcı. Yoksa üzerinde çalıştığın gizemli bir dava mı var? Sherlock Holmes gibi dedektiflik olayları yapıyor musun?" İngilizce aksanının kötü olduğu bariz bir şekilde ortadaydı ama umursamazlıktan gelmeye çalışıyordu. "Onca yıl ne yaptın anlat? Sadece savcı olmak için çalışmadın herhalde. Aşk var mı? Evlilik olayları? Anlatabilirsin Oppa." Tek gözünü kırptı ve beklenti içerisinde bekledi.
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°8
Geri: It's A Long Time Ago
- Biraz önce yanlış mı duymuştu. Yoksa gerçekten Nana ona OPPA mı demişti? Şimdi her şey mükemmeldi. Evet kızarmış olan etler değil tam kendisiydi. Sanki bir şeyler düzeliyor gibiydi. O resmi kelimeleri kullanmayı sevmiyordu. Özellikle de Nana'ya karşı. "Hayatımda değişen şeyler var tabi ki. Övünmek gibi olmasın arabam, evim, iş yerim ve güzel bir mesleğim olduğunu duyuyorum. Ama sanırım aşk bana gülmüyor. Hiç bir bayan beni sevmiyor sanırım. Eh, ne yapalım evde kalacakmışım gibi gözüküyor." Son cümlelerini espriye vurarak söylemişti ama içinde biraz da sitem vardı. "Birde artık babamla konuşmuyoruz. Şirketi battığından bu yana tam bir baş belası haline geldi. Kafayı resmen bana takmış diyebilirim. Her işime karışmaya çalışıyor ve tabi ki bende buna müsaade etmiyorum." dedi. Sonrasında yanlarında geçmekte olan garsona sıcak bir içecek getirmesini söyledi. Nana'ya döndüğünde tekrar konuşmaya başladı. "Vejetaryen değilim. Sadece bugün kendimi pek aç hissetmiyorum sıcak bir şeyler içsem sanırım kendimi daha iyi hissedeceğim" Oturduğu yerde biraz kıpırdayıp oturuşunu değiştirdi. Boyu uzun olduğu için bu tür sofra tarzı ayaklarının uyuşmasına neden oluyordu. Biraz daha bu pozisyonda kalsaydı sanırım bir kısa bir süreliğine ayağa kalkamayacaktı. Sipariş ettiği içecekler geldiğinde Nana'nın önüne birini koydu. Daha sonrasında kendisininkini önüne çekip küçük bir yudum aldı. Kıza bakıp gülümsedi. "Sanırım şimdiden iyi hissetmeye başladım."
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°9
Geri: It's A Long Time Ago
Sıcak çayın olduğu küçük bardağı ellerinin arasında kavradı ve birkaç küçük yudum aldı. Onca eti nasıl yediğini halen anlamıyordu ama karnı doymuştu. Tabi bunun yanında muhtemelen gece karın ağrısı ile baş etmesi gerekecekti. Çayın ağzında bıraktığı his ile tebessüm etti ve genişçe gülümsedi. Gözleri de gülümsemesinin etkisi ile eyesmile haline bürünmüştü. Bardağı yavaşça masaya bıraktı. Elini karnının üzerinde gezdirdi. "Aigoo! Aigoo! Çok yedim. Neredeyse patlayacak gibiyim." Rahat bir şekilde ellerini masanın üzerine koyup, ince uzun işaret parmağını bardağın çevresinde gezdirmeye başladı. "Oppa arabanı görmek isterim. Bir gün beni gezdirebilirsin. Evin nasıl? Şöyle kocaman - kocaman olan modern evlerden mi?" Sorularının cevabını beklemeden konuşmaya devam ediyordu. Sanırım fazla heyecanından olsa gerek. "Babanla konuşmadığına üzüldüm. Sonuçta baban. Birkaç yıl önce iflas haberini gazetede görmüştüm... Boşver boşver. İyi hissetmene sevindim. Zaten benim yanımda kötü hissetmen olanaksız Oppa." Beklenti içerisinde kıpırdandı. Aslında konu açmak konusunda fazla yetenekli biriydi Nana ama bugün neredeyse ağzını bıçak açmayacaktı. Neden bahsebileceklerini, ne hakkında konuşabilecekleri konusunda baş döndürücü bir şekilde düşünüyordu. Geçmişten bahsetmekten de yana değildi. Evet bir dolu anıları vardı ama tekrar tekrar onlar hakkında konuşmak. Evet. Rahatlatıcı ve eğlenceli olabilirdi ama... Kendisine pek iç açıcı gelmiyordu. Bardağı yeniden kavradı ve sıcak çaydan bir bak yudum daha aldı. Kuzuların Sessizliğine döndü bu ortam. Bir şeyler bul Nana. Bir şeyler düşün. Bir şeyler konuş. Çok beceriksizsin çok!
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°10
Geri: It's A Long Time Ago
- Önündeki sıcak çayına uzanıp bir yudum aldı. Nana'nın karşısındayken kendisi gibi olamamak gittikçe sinir bozucu olmaya başlıyordu. Bileğinde ki saate baktığında geleli neredeyse bir saat olduğunu gördü. Young Joo'ya sanki bir saat değilde daha fazla sürmüş gibi gelmişti. Ceketinin sol iç cebindeki mendiline uzanıp alnından hafif sızmakta olan teri sildi. Sonrasında Nana'ya dönüp gülümsedi. Kız kendini asosyal ve insanlarla iletişim kuramayan biri olarak algılayacaktı. Böyle olsun istemiyordu ama konuşacak adam akıllı konuda bulamamıştı. Yine de aklını kullanıp bir şeylerden konuşmaya başlaması gerektiğini düşündü. "Keşke sana anlatabileceğim maceralarım olsaydı. Ama oldukça monoton bir hayatım var. İş-Büro-Ev bermuda üçgeni arasında koşuşturuyorum. Tabi bir de spora gidiyorum. Spor önemlidir değil mi?" Bir şeyler denemeye çalışsa da konu açmada gerçekten iyi olmadığını biliyordu. "Sen iyisin değil mi Nana'sshi? Bir sorun yok değil mi? Benimle eskiden olduğu gibi konuşabilirsin." Evet, eskilerden konuşmayı istemiyordu. Aslında Nana'ya itiraf etmediği küçük bir sırrı vardı, eskileri konuşmasını gerektirmediği. Nana teyzesi ile taşındıktan sonra onunla bir şekilde bağlantı kurup mektup arkadaşlığı kurmuştu. Tabi bunu kendi ismiyle değilde takma bir isimle yapıyordu. Onun hakkında her şeyi biliyordu. Ona ne kadar uzak olsada kendini hep yakın hissetmişti. Tabi şimdiki zamana kadar. Aslında kendini kandırmıştı. Nana tam karşısında duruyordu. Bu zamana kadar onunla ne kadar uzak olsa da yakın olduğunu düşünmesi kocaman bir yalandı.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°11
Geri: It's A Long Time Ago
Uzun süre boyunca hayatına gerçekten yakınlık duyabileceği biri girmemişti. Evet. Arkadaşları vardı. Her zaman sosyal olmaya ihtiyaç duymuştu ve bu yüzden çevresinde ki her insanla iletişim kurmaya çalışmıştı. Ama gerçek bir yakınlık. Dost. Her şeyi anlatabileceği biri. Hayır. Çocukken Young Joo bunu karşılıyordu. Şimdi ise yılların getirdiği uzaklıktan dolayı tam olarak yakınlık hissedemiyordu ve bu yüzden kendisine kızıyordu. Kendisine umutla ve dostça bakan adam şimdi diğer normal arkadaşları gibi hissettiriyordu. Tam olarak aynı değildi. Ama ramak kalmıştı. Sonra Jin Ho vardı. Ona yakınlık duyuyor muydu? Kesinlikle hayır. Herhangi bir şey anlatsa hemen alaya vuruyordu ve gün boyu dalga geçmeye devam ediyordu. Baş belasıydı ve gözlerini üzerinden ayırmazken kendisini çıplak kalmış gibi hissetmesine neden oluyordu. Azılı bir playboy'du üstelik. Birde... Yıllardır kimden geldiğini bilmediği mektupları yazan kişi var. Kim olduğunu bilmiyordu? Bell bir adresten gönderilmiyordu. Mektubun sokakta ki herhangi bir posta kutusuna atıldığından dolayı izini sürmek zordu. Sadece takma adı vardı. Sesama. Çocukluğundan beri ondan mektup alıyordu. İlk başlarda karacık burgacık yazılar olduğunu hatırlıyordu. Çocuktu zaten ve mektupta çocukça şeyler içeriyordu ama zamanla mektupta, kendisi de değişti. Aslında içten içe ona minnetardı. Her zaman bir öğüt verirdi ya da kütüphanede bulunan eski kitaplardan alıntılar, sözler. Mektuba elbet karşılık veremiyordu ama mektubu gönderen kişinin sanki onu izleyen biri olduğunu düşünüyordu. Hayalet gibi. Onca mektbunu halen saklıyordu. O kadar fazlaydılar ki. Bazen mektupları koyduğu kutuya bakmak, yeniden okumak hoşuna gidiyordu. Tabi son birkaç aydır mektuplardan eser yoktu. Yazan kişinin gittiğini daha kötüsü öldüğünü düşünmek istemiyordu. Her kimse sadece biraz meşguldü ve elbet yeniden mektup atacaktı. Garip bir alışkanlığa ve bağlılığa da dönüşmüştü bu olay. "Sen iyisin değil mi Nana'sshi? Bir sorun yok değil mi? Benimle eskiden olduğu gibi konuşabilirsin." Eskiden olduğu gibi. Eski. Hatta fazla eski. Ama gene de oradaydı. İçten bir şekilde tebessüm etti. "Elbette iyiyim. Seni yeniden görmek bir harika. Her zaman ki hayat mücadeleleri ile baş etmeye çalışıyorum sadece."
Kim Young Joo- Seul Savcılık B. | Savcı
- Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 12/03/13
- Post n°12
Geri: It's A Long Time Ago
- Nana'nın yaşadığı olaylar kurduğu her bir cümleden anlaşılıyordu. Kurduğu her cümlede ki ufakta olsa hüzün parçaları bulunuyordu. Elini uzatıp kızın elinin üzerine getirdi. "Unutma bundan sonra ben hep buradayım. Ne zaman istersen benimle konuşabilirsin." Destek veren elini çekip tekrar oturduğu yerde konumunu düzeltti. Onunla bir yabancıyla konuşuyor gibi hissetmek istemiyordu. Sonuçta o Nana'ydı. Bir başkası değil. Sevdiği kız tam karşısında ona bakıyordu. Uzun zamandır ona mektup atamıyor ve haber alamıoyrdu. Son zamanlarda önündeki dosyaların sayısı oldukça fazlaydı. Bu zamanlarda suç oranları oldukça fazlaydı. Nana'nın böyle bir dünya da olmasını istemezdi. O daha güzel bir dünyayı hakediyordu. Daha güvenli bir dünyayı. Ama her şey istenildiği gibi olmuyordu. Hayat insanların üzerinde oyunlar kuruyor kimisini öldürüyor kimisini fakir bir hale getiriyor vs vs. Dünya böyleyken Nana gibi bir genç kızın korunması gerekiyordu. Ellerini önünde birleştirdi ve biraz daha düzgün oturmaya çalıştı. Telefonu çalmaya başladığında ortamın sessizliğinden dolayı irkildi. Cebinden çıkardığı telefonunun ekranında kendisi gibi savcı olan Busan'da ki akadaşı Kim Jang Do'nun numarasını gördü. Yakın bir zamanda sürdürdüğü soruşturma ile ilgili arıyor olmalıydı. Nana'ya bakıp izin istedi. Önemli bir konuşma olmasaydı telefonunu sessize alabilirdi. Masadan kalkıp biraz ileride ki lavobaya gitti. Telefonu açıp kısa bir konuşmadan sonra notlar aldı. Sonrasında telefonu kapatıp lavaboda kendine çeki düzen verdi. Takım elbisesinin kırışan kısımlarını düzeltip masaya geri döndü. Nana'yı bir an masada göremeyince panikledi daha sonrasında onunda lavabodan çıktığını görünce rahatladı. Onunlayken oluşan bu endişe duygusuna engel olmak istiyordu. Ama şimdilik elinden hiç bir şey gelmiyordu.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°13
Geri: It's A Long Time Ago
Young Joo lavaboya doğru ilerlediğinde kendisi de ayaklandı ve lavaboya gitti. İçerisi boştu bu yüzden daha rahat bir şekilde aynanın karşısında geçip kendisine çeki düzen verdi. İnce, uzun beyaz parmaklarını saçlarının arasından geçirerek tarak niyetine kullandı ve saçlarını düzeltti. Kıyafetlerini düzeltti. Çantasından telefonunu çıkardı ve mesajlara baktı. Bir dolu mesaj Jin Ho'dan gelmişti. Dudaklarının kenarları yavaşça yukarıya kıvrıldı. Bunca mesaj. Jin Ho'ya kısa bir cevap yazdı ve telefonu yeniden çantasına tıktı. Derin bir nefes alıp lavabodan çıktı. Young Joo'nun tereddütlü bir şekilde birkaç dakika önce oturdukları masaya baktığını fark etti ardından bakışları kendisine kaydı ve rahatladığını fark etti. İçten bir şekilde tebessüm etti ve hızla Young Joo'nun yanına gitti. "Oppa. Gerçekten çok güzel bir gün geçirdim. Yemekte harikaydı. Seninle yeniden konuşmak. Karşılaşmak. Daha fazla zaman geçirmeliyiz... Şimdi. Gitmem gerekiyor. Yapmam gereken işler var. Hastaneye de uğrayacağım." Dudağının kenarını ısırdı. Masanın üzerinde ki peçetelerden birini kaptı ardından Young Joo'nun ceketinden tükenmez kalem kaptı ve cep telefonunun numarasını karaladı. "Al bakalım. Bu numaram." Peçeteyi katladı ve kalemi Young Joo'nun ceketine sıkıştırdı. Ardından parmaklarının üzerine basarak Young Joo'nun yanağına küçük bir öpücük koydu ve sarıldı. "Sonra görüşürüz Young Joo-sshi!" Hızla geri döndü ve koşarak lokantadan dışarıya çıktı.
RP SONU.