- Oyuncular: Ryu Min Hwa, Shin Yuu Suzu
Yer: Etüt odaları, Seul Fen Lisesi.
Saat: Okul sonrası, etüt vakitleri.
Attığı her adım, boş koridorda yankılanıyordu. Okul bitmişti. Her zaman olduğu gibi sınıftan geç çıkmıştı. Soğuk bakışları, boş sınıfları süzüyordu her adımında. Çalışkanlık derecelerine göre dizilmiş sınıflarda en sonlara geldiğinde gözlerini tiksinircesine ayırıp koridora çevirdi. Gariptir ki, zayıf öğrencilerini etüt odalarına yakın yere koymuşlardı. Saçma. İyi öğrencileri koymalılardı ki kendilerini daha iyi geliştirebilsinler. Nefesini bıraktı umursamaz gibi. Gerçi... Kendisi gibi iyi öğrenciler daha ne kadar gelişebilirdi ki? Elindeki iki kalın kitap nedeniyle damarları çıkmaya başlamıştı. Test çözmeye gidiyordu. Boş evine gidip ne yapacaktı ki? En azından... Okulda vakit öldürüyordu. Başı ağrıyordu aslında. Akşam güneşi, en nefret ettiği şeydi, her gün baş ağrılarına neden oluyordu. Gözlerinin üstünden geishalara yapılan işkencelerdeki gibi iğne sokuyorlardı sanki. Uzun süre kapattı gözlerini yürürken. Koridorların bu kadar boş olmasına anlam verememişti. Çıkış zili çalalı otuz dakika bile olmamıştı halbuki. Bana ne. Kahverengi kapıya yaklaşınca duraksadı. Hemen yanındaki duyuru panosuna kaymıştı gözü. Yeni bir şeyler vardı. Sınav. Yine mi? Okulun neden boş olduğu anlaşıldı. Merhaba etüt odasına sıkışan Seul Fen Lisesi öğrencileri. Demir tokmağı kavrarken içinden alaycı bir şekilde konuşmuştu. Kapının açılmasıyla birlikte birkaç kişi kendisine dönüp bakmıştı. Bingo! Tam tahmin ettiği gibiydi. Küçük sınıflar, orta sınıflar... Hepsi doluşmuştu içeriye. Her yerden kağıt sesleri, kalem sesleri geliyordu. Basık bir hava hakimdi odaya. Üstelik lanet olası akşam güneşi tüm masaları aydınlatıyordu. Oturacak yer yok. Kendisine selam veren etüt görevlisine başını eğdi. Yapmacık bir gülümseme. Tamamdır. Mission complete. Gözleri teker teker masalarda kayıyordu. Hadi ama, tek istediği boş bir yerdi ve fanlarının yer vermesi gerektiğini biliyordu. Gerçi embesil fanlarının oturduğu yerlere oturmazdı ama... Nezaketen en azından. İki kişinin oturduğu kare masaya yöneldi. Birisi... Küçük sınıflardan olacaktı -galiba. Diğeri ise... Son sınıf mıydı? Tanımıyordu, hatırlamıyordu. Ama göz aşinalığı vardı kıza. Adımlarını o tarafa yönlendirirken sırtı güneşe dönük olacak şekilde oturdu masaya. Elindeki iki kitabı bırakırken kitap kapağına takılmış olan kalemini aldı. Pilot kalem. Diğerleri gibi kurşun kullanmıyordu. Hatayı affedemezdi. Hata yapması imkansızdı. Hadi ama... IQ'su 132 olan birisinden bahsediyoruz. 'Dahi' kategorisine giren birisinden. Kitabın kapağını açarken gözlerini kendisine kaydıran kızı fark etmesiyle birlikte soğuk bakışlarını çevirdi ona. Kitabın içine gömülmüştü ve Suzu'ya bakıyordu. Ufak bir bakışma. Ardından ise gözlerini devirerek kitabına döndü. Kalemin kapağını açıp ilk soruya baktı. Kimya. İğrenç. İşlem yapmadı, yalnızca şıkkı işaretledi. Ardından ikincisi: Yine aynı hareket. Üç, dört, beş... Dakikada on - on bir soru çözebilme kabiliyetine sahipti. Arada bir kızın kitabına kayıyordu gözü. Kimya. Aynı dersi mi çalışıyorlardı? Tsch...