October 18, 2013
Içimdeki Çocuk,
Sonbahar içimdeki minicik yaşama kırıntısını almak için hızla ilerliyor. Hayallerim gibi yavaşça yere süzülen yapraklar, ayaklar altında çıtırdıyor. Ne acı! İçimde hiçbir duygu kırıntısı kalmadığını sanırken, bu sabah bir şey oldu. Evlerinde kiralık minik odasında kaldığım ailenin ikizleri var, bunu daha önce yazdığıma eminim. İşte o ikizlerden kız olanı sabah odamın kapısını tıkladı. Seninde bildiğin gibi -artık- küçücük bir sese bile uyanabilen biri olduğum için küçük kızın parmaklarının yavaşça kapıma dokunmasını da duydum. Komidindeki eski saatime baktığımda sabahın beşi olduğunu fark ettim. Hemen yorganımın altından çıktım ve kilitli kapımı açtım. Minik kız korku dolu bakışlarla bana bakıyordu. Ne olduğuna ilk başta bir anlam veremesem de minik parmaklarıyla barbie bebekli pijamasının altıyla oymasıyla galiba bir şeyler anladım. Dizlerimi büküp ellerim ve gözlerimle minik kızın altına baktığımda işemiş olduğunu fark ettim. İşte o zaman içimde bir duygu kıpırtısı oldu; anne şefkati, koruyucu abla ya da geçmişi anımsama. Ben on yaşının içinde oynarken abim de on beş yaşında ergenlikle uğraşıyordu. Bir gece ikimiz de çok fazla vişneli meyve suyunu içince sabah yataklarımızda kocaman bir yuvarlak ıslaklık bulmuştuk. Şimdi bu küçük Sun Hye' de benim gibi olmuştu, altını ıslatmıştı. Ama garip olan bir şey vardı, annesi yerine neden bana gelmişti? Beş yaşındaki minik kızın parmaklarının işaret parmağıma dolanmasıyla hayata döndüm ve kızı tuvalete götürdüm, oradan sonra da üstünü değiştirmek için pembe ve mavinin birbirine karıştığı ikiziyle paylaştığı odasına. Onu kardeşinin yanına yatırıp yanından ayrılırken elimi tuttu ve yanağına sürdü. Minicik sesi elime dudakları değerken teşekkür etti. Bunca zaman sonra minik bir teşekkür içimde garip bir his uyandırdı. İçimde hala bir yaşam belirtisi olduğunu hissettim. Hala Makiro'yu sevdiğimi, özlediğimi, Japonya'yı. Makiro. Seni bir daha görebilecek miyim?
Yalnız Akiko.