dead queen, |
the queen is dead,
seoul nights POSTED ON DATE (JAN 8, 2013) Ne demem gerektiğini bilemiyorum. Blog işlerinde iyi değilim. Sadece bugüne kadar yaşadığım ve yaşayacağım şeyleri anlatmak istiyorum. Bir ünlü sayıldığım için yaptığımın belki de şirket kurallarına aykırı olduğumun farkındayım. Ancak ben bir hayran olsam kesinlikle hayranı olduğum kişinin hayatını her açıdan bilmek isterdim. Umarım hayranlarıma kendimi anlatmayı başarabilirim. Soğuk kış günlerinden biriydi. Klasik bir başlangıç değil mi? Seul' un soğuğu hiçbir yere benzemez. Derini acıtacak kadar sert eser. Özellikle hayatta yapmak istediğin hiçbir şey kalmamışsa... Ailesinin ümidi kestiği köylü bir kızdan ibarettim. Aslında Busan doğumlu olmama rağmen liseyi daha iyi bir yerde okumak için babamı ikna ederek Seul' e gelmiştim. Busan' daki popüler ve zengin bir kız iken Seul'de fakir ve yalnız kız olmuştum. Bunun acısını içimde tuttuğum günlerden birisiydi. Cebimde ne kadar kalmıştı? 1-2 dolar mı ne... Metroya binip binemeyeceğim bile belli değildi. Yıl 2007. Ben ise 19 yaşımdaydım. Lise son sınıf öğrencisiydim ve her ayın ortasında cebimde beş kuruş kalmıyordu. Notları düşük bir öğrenci olduğum için ailemden para bile istemeye utanıyordum. İş bulmam lazımdı. İş bulup çalışmam ve para kazanıp okulu bitirmem. Aslında okulu bitirip iş bulmam gerekirken ben bu yolu seçmeyi tercih etmiştim. Saat 8' de yapılan Starlight Entertainment seçimlerine gittim. Üstümde 3 yıl önce aldığım siyah bir ceket, altımda ise pileli beyaz bir etek vardı. Çizgili tişörtümle de çok güzel göründüğüm söylenemezdi. O dönemlerde giyinimimden çok geçimimi düşünüyordum. Numaram 304' tu. Vay canına... Cidden 304 kişinin seçmelere katılmış olduğunu düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu. 304 güzel kişinin arasından şansım o kadar azdı ki... Numaramı söylüyordu kapıdaki kadın. " 304 numara!" İçeri girene kadar bacaklarımın titrediğini hissediyordum. İçeride -sanırım birisi CEO'ydu- 5 kişi yan yana oturuyordu. Önlerinde dosyalar ve içlerinde de kağıtlar vardı. Beni gözleriyle incelediler. Özel yeteneğimi sordular. Ne özel yeteneği? Ben hiçbir yeteneği olmayan bir kızdım. Saf ötesi bile sayılabilir olduğum için ne yapacağımı bilemedim ve şarkı söylemeyi düşündüm. Sesim güzel bile değildi, şarkının yarısında detone oldum. Öylesine canları sıkılmıştı ki yüzüme bile bakmadan beni postaladılar. Starlight entertainment ile işim net bir şekilde bitmişti. Seçmelerini geçememiştim. Beni aramayacaklardı. Bir hafta içerisinde ucuz kahveler satan kafelerden birisinde iş buldum. Maaş olarak 500 $ civarında bir para veriyorlardı. Benim yurt ve yemek masraflarımı çıkarıyordu. Orta sıranın son masasında oturan yakışıklı adamı hatırlıyorum. 19 yaşındaydım. Benim için o olgun görünümlü adam kesinlikle idealdi. Kim olduğunu bilmiyordum. Ancak o masaya servis yapacak garsonun elinden tepsiyi kaparak hızlıca onun önüne koştum. Yavaşça servis yaptım ve aegyomu kullandım. Onu tavlamaya çalışıyordum! Ben böyle bir kız değildim ve o an hiç tanımadığım bir adama kur yapıyordum. Adam yüzüme dik dik baktı, beni süzdü. Bakışları o kadar sabitti ki... Tek bir oynama bile yoktu. Bu yüzden yüzümün kızardığından emindim. Ancak beni inceleme sebebinin benden hoşlanmış olmasından dolayı olamayacağını beş dakika sonra anladım. Onu nasıl tanıyamadığımı anlayamıyorum, halbuki oldukça meşhur sayılabilirdi. Legend Entertainment CEO'su Park Dong Ju' dan başkası değildi. Bana kabartmalı kartvizitini uzattı. Eminim ki hayatımda aldığım en güzel kartvizitti. İşlemeler, sade ve özentili yapılmış grafikleri... O... Gerçek anlamda bir zengin gibi kokuyordu. O an nasıl bunlara dikkat edebildiğimi anlayamıyorum. Ama saniyeler içerisinde ona kur yapmış olduğum için utancımdan yerin dibine girdim. Bana şirkete gelip bu kartı göstermemi ve seçmelere katılmamı söylediğinde hayallerimin peşinden gidebileceğimi düşündüm. Onun için yol üstünden geçerken uğradığı kafedeki bir garson kızdan başka birşey olmayabilirdim. Ancak o benim için hayallerime giden kapıyı açan adamdı- ki bu onu benim gözümde oldukça değerli yapar-. Kesinlikle tanışılması gereken birisi olduğunu söyleyebilirim. Patronum diye söylemiyorum ama cidden etkileyici birisidir. Cidden. Patronumun inanılmaz karizmatik bir adam olduğu olayını atlarsak, çok şanslı bir kızdım. Belki de ona kur yapmak için o tepsiyi kapmasam hala iş arayan ve ailesinden para dilenen bir kız olabilirdim. Şans bana gülmüştü işte. O gün benim hayatımdaki en özel gündü. Beni ben yapan gün. #how to be a model, lol, nope. #never say never. | wanna know: Kadınlığa yeni adım atmış olan Busan' lı Park Soo Jin' in hikayesi. Masumiyetini kaybedişi, arkadaşları ve o şehir, Seul. "Seks, sadece seksi bir adamla yaparsan güzeldir." düşüncesini ortaya atmıştır. Ünlü olmaktan çok fikirlerini ortaya koymayı önemser. # just a regular woman |
En son Park Soo Jin tarafından Paz Nis. 21, 2013 11:09 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi