Bankta oturmuş ayağında ki beyaz spor ayakkabıları ile yerde ki küçük taşlar ile oynuyordu. Hava diğer günlere nazaran daha sıcaktı. Parktan eve döndükten sonra bir dolu düşünceyi en ince detayına kadar incelemişti. Düşünmüştü her şeyi. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini. Susmak istemiyordu. Ya da beklemek. Nana hayatı boyunca deli cesaretine sahip, gururlu ve inatçı kız rolünü üstlenmişti ve şimdi de öyle yapacaktı. Ama bu konuda cesaretini toplaması oldukça zor olmuştu. Tüm gece uyumamıştı. Yatağında dönüp durmuş, her geçen dakikada daha fazla heyecanlanmıştı. Kararını vermişti sonuçta. Söyleyecekti. Duygularını inkar edecek veya gizleyecek değildi. Kollarını kavuşturdu ve banka yaslanarak oturmaya devam etti. Beklemek cesaretini kırıyordu ama dayanacaktı. Taşlar ile ayağının ucuyla oynamaya devam etti. Mavi kotunu tırtıkladı, tişörtünü çekiştirdi, çantasını karıştırdı. Eğer gelmezse bu konuyu unutmam gerekiyor. Aptal duygularımın kontrolü altına giremeyeceğim. Mantık Nana. Mantık. Elini yumruk yapıp, yavaşça şakağına vurdu. Yanaklarını şişirerek nefesini dışarıya verdi ve başını geriye banka yasladı. Çantasını bir kez daha karıştırdı ve telefonunu çıkarıp Jin Ho'ya attığı son mesaja baktı. Seninle çok önemli bir şey konuşmam gerekiyor. 2'de Judo salonunun yanında ki parka gel. SAKIN GEÇ KALMA! ÖLDÜRÜRÜM SENİ!! Uyarımı dikkate al. Mesaj iletilmişti. Telefonu yeniden çantasının dibine attı ve omuzlarını düştü. Boynunda ki kolye ile oynamaya başladı. Sahibini bulamamıştı. Zaten kimse de kayıp bir kolye hakkında bildirim vermemişti. Kolyeyi avuçlarının arasına sıkıştırdı. Hadi Jin Ho. Resmen bir vampir gibi enerjimi emiyorsun zaten. Belki de gitmeliyim. Ama resmen duygularım içimde patlayacak. "Jin Ho-sshi. Neredesin?"
2 posters
It’s A Good Thing To Like Someone
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°1
It’s A Good Thing To Like Someone
Bankta oturmuş ayağında ki beyaz spor ayakkabıları ile yerde ki küçük taşlar ile oynuyordu. Hava diğer günlere nazaran daha sıcaktı. Parktan eve döndükten sonra bir dolu düşünceyi en ince detayına kadar incelemişti. Düşünmüştü her şeyi. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini. Susmak istemiyordu. Ya da beklemek. Nana hayatı boyunca deli cesaretine sahip, gururlu ve inatçı kız rolünü üstlenmişti ve şimdi de öyle yapacaktı. Ama bu konuda cesaretini toplaması oldukça zor olmuştu. Tüm gece uyumamıştı. Yatağında dönüp durmuş, her geçen dakikada daha fazla heyecanlanmıştı. Kararını vermişti sonuçta. Söyleyecekti. Duygularını inkar edecek veya gizleyecek değildi. Kollarını kavuşturdu ve banka yaslanarak oturmaya devam etti. Beklemek cesaretini kırıyordu ama dayanacaktı. Taşlar ile ayağının ucuyla oynamaya devam etti. Mavi kotunu tırtıkladı, tişörtünü çekiştirdi, çantasını karıştırdı. Eğer gelmezse bu konuyu unutmam gerekiyor. Aptal duygularımın kontrolü altına giremeyeceğim. Mantık Nana. Mantık. Elini yumruk yapıp, yavaşça şakağına vurdu. Yanaklarını şişirerek nefesini dışarıya verdi ve başını geriye banka yasladı. Çantasını bir kez daha karıştırdı ve telefonunu çıkarıp Jin Ho'ya attığı son mesaja baktı. Seninle çok önemli bir şey konuşmam gerekiyor. 2'de Judo salonunun yanında ki parka gel. SAKIN GEÇ KALMA! ÖLDÜRÜRÜM SENİ!! Uyarımı dikkate al. Mesaj iletilmişti. Telefonu yeniden çantasının dibine attı ve omuzlarını düştü. Boynunda ki kolye ile oynamaya başladı. Sahibini bulamamıştı. Zaten kimse de kayıp bir kolye hakkında bildirim vermemişti. Kolyeyi avuçlarının arasına sıkıştırdı. Hadi Jin Ho. Resmen bir vampir gibi enerjimi emiyorsun zaten. Belki de gitmeliyim. Ama resmen duygularım içimde patlayacak. "Jin Ho-sshi. Neredesin?"
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
Sırtını ağaca verdi. Ellerini cebine soktu ve Nana'ın sadece gözüken arkasına bakınmakla yetindi. Kızın biraz uzağında arkasındaki bir ağaca yaslanmıştı. Yeni gelmişti, ama cesaret edip Nana'ın yanına gidememişti. Sırtını biraz daha ağacın geniş gövdesine dayadı, normalde asla sıradan insanların kullandığı, dokunduğu şeyleri sevmez ve ilgilenmezdi ama şuanda bu umurunda değildi. Derin bir nefes bıraktı. Gerçekten dünden sonra daha da korkmaya başlamıştı, çünkü Nana'da eskisi gibi davranmıyordu. Eski Nana Jino'a her şey için kızan, cadı kaynana gibi biriydi ama şimdi Jino'a yakın ve sevecen davranan şapşal biri. Gözlerini sıkıca yumup başını ağaca vurdu. "Ne yapacağım? T.. Tanrı. Şey. Yardım. Tamam sana kötü bir kul olabilirim. Özür. YARDIMA İHTİYACIM VARRRR!" mırıldanması son bulunca elini kalbine bastırdı. "Ben hala aynı Jino'ım, burayı..." kalbine vurdu. "Burayı buz tutturmaya çalışırken çok uğraştım, şimdi erimesine izin vermeyeceğim." nefesini boşalttı ve ayaklarını sürüyerek bankta oturmaktan sıkılmış Nana'ın yanına geçti. Kollarını birbirine bağladı ve bacak bacak üstüne attı. Alaycı üslubunu takınarak "Aigoo! Beni bu kadar acil çağırdığına göre kahvemi hazırlamışsındır diye umut ediyorum, ama görünürlerde bir şey yok." dedi.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
Oturduğu yerde sıçradı ve hemen yanına bacak bacak üstüne atarak kurulmuş Jin Ho'u gördü. "Kah..Kahve?.. İstersen almaya gidebilirim. Hemde hemen şimdi. Dur! Dur! Almaya gidiyim ben. Burada bekle tamam mı?.." Gergin bir şekilde elini kolunu salladı ve hızla ayağa kalktı. Bir koşu spor salonunda ki kahve makinesine gidecekti ki Jin Ho bileğini yakaladı ve banka oturttu. Soğuk bir ifade ile oturuyordu. Cesaretin kırılmasın Nana. Söyleyeceksin. Kahve alma bahanesi ile kaçıyordun resmen. Gergin bir şekilde parmaklarını birbirlerine geçirdi ve Jin Ho'ya baktı. Kendisine bakmıyordu. Aslında bakmamasının daha iyi olduğunu düşünüyordu. Dili tutulabilirdi. Önüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ama nasıl başlayabilirdi ki? Ne söyleyecekti? Nasıl söyleyecekti? Evet cesaretli ve açık sözlü bir kızdı ama bugün çok farklı hissediyordu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki elini göğsüne bastırma ihtiyacı hissediyordu. Tam söze başlamak için dudaklarını aralamıştı ki Jin Ho ondan önce davrandı. "Senin akıllı sanıyordum. Küçük çocuklar gibisin. Aptalsın..." Nefesini tutmuş, gözlerini bile kırpmadan Jin Ho'ya bakıyordu. Dudağını dişledi. Karşısında Jin Ho vardı. Daha ne olabileceğini düşünüyordu ki? Ondan hoşlandığını söylediğinde -hoşlanmak ne kelime resmen aşık olmuştu- ona sarılacağını ya da onunda kendisini sevdiğini söyleyeceğini mi? Hayır. Hiç bir karşılık bile beklemeden konuşmak istemişti. Sadece.. Duygularını söylemek istiyordu. Belki de gözüne çok batmıştı davranışları ama kendisini tutamıyordu ki. Onun yanından gevşiyordu. Hamur yığınına dönüşüyordu resmen. Şuan bile yok olup gidecek gibiydi. Aslında yok olup gitmeyi diliyordu. Ortadan kaybolmayı. Çünkü... Jin Ho kendisine bakarken gözlerinde duygu yoktu. Ya da kendisi öyle görüyordu. Görmeye alışmıştı belki de. Küçümseyen ve alaya bakan ifade. Jin Ho'ya hastı. Ama... Bunu bile seviyordu. Derin bir nefes aldı. "Neden böyle davranıyorsun?" Neredeyse onu duyamayacaktı. Neden mi? Nedenini sana açıklayacağım. "Çünkü senden hoşlanıyorum."
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
HOŞLANIYORUM. Sen kelimesi vardı önünde. Benden hoşlandığını söyledi. Otorite kraliçesi Nana bana aşık oldu? Benim ona olduğum gibi o da bana? Gözleri istemsizce kıpraştı. Ağzında biriken tükürük kendini boğazdan aşağı attı. Nana'a bakan gözleri gevşeyip ellerine düştü. Düşünceleri kaos halinde beyninin duvarlarına çarpmaya başladı. Kalbi at yarışına girerek dışarı çıkmaya çalıştı. Bütün vücudu değişiyordu ama Jino konuşamıyordu. Tepki vermiyordu. Son iki gündür olduğu gibi. Nana ve kendisi de değişmişti ama Jino'da bu değişiklikten korkuyordu. Bu değişikler bağlanma, birine ihtiyaç duyma değişiklikleriydi. Sonunda ciğeri yanmaya başladığında nefes çekti içine ve gözlerini zorlayarak göz yaşlarını geri yolladı. Şimdi her şey Jino'ın dudaklarından çıkacak şeylere bağlıydı ve canı yanacaktı. Her iki ihtimalle de. Her iki ihtimalde Jino'ı korkutuyordu ve her ikisi de Nana'ı kaybetmeye yol açıyordu. Biri uzun yoldan diğer kısa. Ama en azından kısası daha az acı verici olacaktı. Hiç başlamadan bitmek. Bakışlarını hala kendisine pür dikkat bakan Nana'a kaldırdı. Yüzüne -zorlukla- alaycı gülümsemesini yerleştirdi ve kolunu kızın arkasında uzanan bankın ucuna koydu. "Nana~shi!!! Cık cık cık şaka yapmıyorsun değil mi?" dedi ve yüzünü eğip kıza yaklaştırdı. Kızın nefsini son nefesiymiş gibi içine çekerken usta oyunculuğuyla alaycı bakışlarını daha da büyüttü. Kızın daha da heyecanlandığını fark ettiğinde başını arkaya doğru atarak büyük bir kahkaha attı. "İnanamıyorum diğer kadınlardan hiçbir farkın yok! Sende bana aşık oldun, tıpkı DİĞERLERİ gibi." kolunu çekti ve kollarını göğsünde bağlayıp önüne döndü. Sararmaya yüz tutmuş çimenlerin sonbahar rüzgarıyla savruluşunu izlerken "Aigoo! Artık sende benim için diğer kadınlar gibi oldun," bu sözler kendi canını bile acıtıyordu. Özür dilerim Nana! Sana böyle davranmak istemiyorum. "Artık kendi evime dönme düşüncelerimi ciddileştirebilirim." dedi umursamaz tutmaya çalıştığı ses tonuyla. Göz yaşlarını akıtmamak için gerçekten kendini mükemmel şekilde sıkıyordu.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
Bekliyordun zaten Nana. O seni sevmiyor. Sevmez. Ama... Söyledin işte. Rahatladın mı?.. Hayır. Derin bir nefes aldı. "Senden... Karşılık beklemiyorum... Bunlar benim duygularım. Beni her dakika küçümsemene, alay etmene, burnu havada züppe bir zengin asalak olmana rağmen hoşlanıyorum. Bunu DİĞERLERİ yapabiliyor mu?.. San- Sanmıyorum." Gözleri doluyordu ve bundan nefret ediyordu. Sulu gözlülük yapmayacaktı. Ağlaması gereken bir durum yoktu. Karşılık beklememişti. Karşısında fıskiyelerin yanında tanıştığı playboy, züppe ve kendisine sarı cüce diye hitap eden adam vardı. Ama... O adam teyzesine yardım etmişti, borçlarını ödeyebilmesi için ona her gün çek yazıyordu. Para Nana. Aklında sadece parasal örnekler var. Jin Ho'da derinlerde yatan bir kalp olduğuna kendisini fazla inandırmıştı belki de. Yüzünü aşağı eğdi. "Duygularım yüzünden evden çıkma. Gerçekten istiyorsan çık. Sonuçta bunlar benim duygularım. İstediğini yapabilirsin." Sesi çatlıyordu. Yutkundu. Gözleri yanıyordu. İçten içe orada ağlamak istiyordu. Durmadan, durmadan ağlamak. Dudaklarını birbirlerine bastırdı. Çocukluğundan beri en canını yakan özelliği. İnsanlara kolay bağlanırdı. Kolay güvenirdi. Fazla iyimserdi ve bu her defasında canını yakıyordu. Belki de bir daha yüzümü görmek istemez. Bu yüzden son fırsatı kaçırma Nana. Muhtemelen aylarca göğsünde acı bir sancı hissedeceksin. Ama zaman. Zaman geçirecektir. Yüzünü kaldırdı ve Jin Ho'ya baktı. Tanrı'ya aşık olan aptal kız. Ama... Birinden hoşlanmak iyi bir şey... Güzel. Saf.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
Dayan Jino. Kendini zayıf hissetme. Güçlüsün. Kızın karşısında güçlü dur. Kendini telkin ediyordu ama daha fazla dayanamadı ve ayağa kalktı. Kıza arkasını döndü ve gözlerinden akan yaşları daha fazla bastıramadı. Uzun bir aradan sonra ilk defa ağlıyordu, en son ergenliğinde ağlamıştı neden olduğunu şimdi hatırlamıyordu bile. Sertçe yutkunup ağlama isteğini geri tepti. Damn! Bir kadın için ağladığıma inanamıyorum. Eski piç Jino kesinlikle benimle dalga geçiyordur. Kız gibiyim şuan resmen. Duygularını böyle salakça şeyler düşünerek bastırmaya çalışıyordu. Ellerini pantolonun cebine soktu ve ayağının ucuyla yerdeki bir taşa vururken "Nana~shi. Bu durum benim için o kadar sıradanlaştı artık sıkıcı bile oldu. O yüzden artık görüşmeyelim. Çünkü sıkılacağımı biliyorum. Seni de daha fazla üzmek istemem, iyi bir arkadaştın sonuçta. Hem borçta bitti." durdu ve omzundan hafifçe Nana'a bakar gibi yapıp önüne döndü tekrar. Kadınları terk ederken kullandığı buz gibi sesiyle "Borç biter, Jino gider. Hoşçakal." dedi ve elini havada bir kere salladı ve yürümeye başladı. Bir eli hala pantolonun cebindeydi ve yumruk haline gelmişti. Arabasına doğru ilerlerken bir kere bile dönüp Nana'a bakmadı, eğer bakarsa geri döneceğini biliyordu. İkimiz içinde en kısa acı bu Nana. ALIŞALIM YOKLUĞUMUZA OLUR MU? Derin bir nefes çekti ve arabasına bindi. Artık bir daha Nana'ın semtine bile uğramayacaktı. Büyük ihtimalle bu akşam babasına Amerika'ya dönmek istediğini söyleyecekti. Eğlence buraya kadar. Umarım savcı Nana'a yaklaşmaz. Bu durumda bile savcı aklına gelmişti ve sinirini kusmuştu ona.
RP SON.
RP SON.