Mağazanın camına yüzünü yaklaştırarak yanağında ki küçük kırmızı yaraya baktı. Parmak ucu ile yaraya dokundu. Halen açıktı. Yanaklarını şişirip yüzüne bakmaya devam etti. Yüzünü bu hale nasıl getirebilmişti. Sabah ki Judo antremanında olması muhtemeldi. Eğitmenler birbirleri ile alıştırma yapmaya karar vermişti ve kendisine iri cüsseli baş eğitmen düşmüştü. Antreman fazla... Gerçekçi olmuştu. Gerçek bir dövüş. Bir savaş. İş görüşmesinden yeni çıkmıştı. Loveria Mağazı -giyim mağazası-'nın güvenlik görevlisi olmak için başvuru da bulunmuştu. 'Biz sizi arayacağız.' damgası ile karşılaşmış ve bitkin bir şekilde mağazadan çıkmıştı ve şimdi sabahtan beri fark etmediği yara izini fark ediyordu. Geriye çekildi. Resmi görünmek amacıyla takımını giymişti. Tabi siyah takımla tezat oluşturan açık mavi çantası da omzunda asılıydı. Çantasından yükselen telefonunu melodik zil sesi ile dikkati dağıldı ve çantasını karıştırmaya başladı. "Kim Na Na." Jin Ho'nun sesi ile dikkat kesildi. "Evet. Ne oldu Jin Ho-sshi? Bir sorun mu var? Ah. Kahve mi istiyorsun? Aslında... Şuan müsait değilim. Eve gitmek ve uyumak istiyorum." Boşta kalan elini beline yerleştirdi ve kalabalık kaldırımın ortasında öylece beklemeye devam etti. "Bende evde seni bekliyorum." BENİM EVİMDE Mİ? İÇERİ... Telefon suratına kapandı. Ayaklarını yere vurarak debelendi ve sokağın ortasında olduğunu fark ettiği gibi kendisine çeki düzen verip, telefonu yeniden çantasına tıktı. En azından Jin Ho-sshi bana yara bandı alacak kadar zaman ver! Sokakta hızla yürümeye başladı ve ilk gördüğü eczaneden sıradan küçük yara bantlarından alıp, aynada kendisine bakarak dikkatlice yapıştırdı. Tamamdır.
Evin dik yokuş yolunu çıkarken ileride Jin Ho'nun etrafa baktığını gördü. Elleri ceplerinde, kısık bakışlar ile etrafa göz atıyordu. Çantasının kolunu sıkıca kavrayıp hızlandı. "Geldim..." Evin içinde değilmiş. Neden boş boş öylece bekledi ki?