2 posters
Does It Hurt?
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°2
Geri: Does It Hurt?
Bu işi gerçekten yaptığıma inanamıyorum. Şirket şoförü olmak için başvurmuştum. İyi iş Nana. Şimdi Adi Pisliğin özel şoförüsün. Gurur duymalısın. İnce, uzun beyaz parmakları ile direksiyonu sıkıca kavradı. Tamamen yola konsantre olduğu söylenemezdi. Üstelik Jin Ho'nun 'Siyah Giyen Adamlar' yargısından dolayı beyaz kısa bir elbise giymişti ve istemese de topukluları ayaklarına geçirmişti. İçten içe düşüncelerinde kendisine hakaret etmekle meşguldü. Azılı bir playboy'un özel şoförü Kim Na Na. Sıkıntıyla omuzları düştü. Teyzesi Soo Hea duysa muhtemelen kendisini eve kapatırdı. Hatta zorla yeniden teyzesinin evine gönderdi. İki küçük odaya beş kişi sığma çabaları içerisine girerlerdi. Otel odasının kapısı açılıp Jin Ho karşısında kalın otel bornozunun içinde arkasında yarı - çıplak bir kadın ile karşısında durduğunda bu işi bırakmalıydı. Bırakmış olmalıydı ama... Para için. Dikiz aynasına doğru kaydı gözleri. Otelde gördüğü kadından bambaşka bir kadın ile arka koltukta Jin Ho oturuyordu. Neden otele kadar dayanmıyorlar ki? Kahverengi saçları dalgalar halinde beline kadar uzanan, beyaz tenli genç bir kadındı bugünkü Jin Ho spesiyali. "Jin Ho-sshi." Kadının ince tiz sesi ile yüzünü buruşturdu. Resmen gözlerini dikiz aynasına dikmiş birbirlerini öpmekten çok yemekle meşgul gibi görünen Jin Ho ve kadına bakıyordu dik dik. Kaşlarını çatıp yeniden yola dönmeden önce dikiz aynasında gördüğü son şey kadının elini Jin Ho'nun açık yakasından içine daldırmasıydı. YETTİ ARTIK! Tüm çabasıyla frene ani bir şekilde bastı. Kadının tiz çığlığı ve Jin Ho'nun dudaklarından dökülen bariz küfürler eşliğinde sinsi bir tebessüm ince dudaklarına yayılmıştı. "OTELE KADAR DAYANAMAYACAKSINIZ BU ARABAYI SÜRMEYİ BURADA BIRAKIYORUM! HEM KATI KURALLARI VAR BUNLARIN! ŞOFÖRÜ RAHATSIZ EDİYORSUNUZ!" Arka koltuğa dönmeden, koltuğa yaslanarak avazı çıktığı kadar bağıra bağıra söylendi. "SEN KİM OLDUĞUNU SAN-" Tiz bağırış kulaklarını acıtmıştı. Ama söz tamamlanmadan Jin Ho tarafından kesintiye uğraşmıştı. Dikiz aynasından gözlerini üzerlerine dikti. Jin Ho'da kendisine dik dik bakıyordu. Kadın kedi gibi mırladı ve yeniden Jin Ho'nun koynuna girdi. Aynadan bakışlarını kaçırdı ve dudaklarını birbirlerine bastırarak arabayı sürmeye devam etti. Çirkef bir karı ve seksapel dolu bir araba sürüşü işkencesi çekiyorum. Belki de nehirden aşağı arabayı sürmeli ve son dakika atlayıp bu ikisinden kurtulmalıyım.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
- Post n°3
Geri: Does It Hurt?
Arabanın önüne koluna ahtapot gibi yapışmış kız ile geldiğinde Nana'ı şöyle bir süzdü. Smirk gülüşü dudaklarına yapışırken takım elbiseyle adam gibi gözükmesinden daha doğru seksi olmayan görünüşünden daha iyi. Biraz sevimli, biraz seksi. Dudaklarını yaladı ve arabaya oturdu. Yanındaki kızın dokunuşları çok yumuşaktı ve Jin Ho'ı tahrik ediyordu. Dudaklarında ve dilinin dolaşışını her şeyiyle kız bu işi çok iyi biliyordu, Jin Ho'ın yaptığı ise kıza ayak uydurmaktı. Normalde kontrolün kendisinde olmasından hoşlanırdı ama bu kız işini cidden iyi biliyordu. Dün önce toplantıda babasının anlaşma yaptığı şirketin sahibinin kızıydı ve ilk önce tuvalette işi pişirmiş sonra da bugünün erken saatlerinde tekrar buluşmuş ve otelde tekrar bir yatakta parti yapmışlardı. Kız güzel ve zengindi, tabi ki ancak böyleleri Jin Ho'ın menüsünde olabilirdi. Zeki, fakir ve çirkin kızlara sümüğünü bile sürmezdi. Ama şuanda arabayı kullanan kız ile arasında tuhaf bir elektrik vardı ve bunu nasıl tarif edeceğini bilemiyordu. Arada bir bakışları dikiz aynasına gidiyor ve Nana ile göz göze geliyordu, o zaman gülümsüyor ve yanındaki kızı daha çok sömürüyordu. Ta ki kendilerini ön koltuğa yapışmış bulunca. Ağzından savrulan küfürleri daha toparlayamadan Nana'ın söylenmesi ve yanındaki kızın tiz sesi arabanın camlarını zorladı. Gözlerini devirdi ve elini havaya kaldırıp işaret parmağını kızın dudaklarına koydu. Sikme işini sadece aletim için kullanalım, kulaklarımda hasar bırakma. Kızın şirketinin önüne geldiklerinde Jin Ho, Nana'ya dikiz aynasından dur işareti yaptı ve Nana yine ani bir frenle durdu. Jin Ho boynunu öpmekle meşgul olan kızı doğrulttu ve smirk gülüşüyle kızın önüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Bana güzel dakikalar yaşattın ama uzun süreli sıkıyor beni. Yani şimdi burada inersen çok iyi olur. Bir daha da bizim şirkete falan gelme, hatta seni hiç görmemeyeyim. Siktiğim kadınları sonradan görmek istemem prensibim bu. Hadi hoşçakal. Babana selamlarımı yolla." dedi ve kızı arabadan attı. Kendisine şaşkınca bakan Nana'a dönüp omzunu silkti ve "Ne?! Ayak perdesi vardı, baş parmağı ile yanındaki parmak arasında. İğrenç! Nasıl ona dayanabildim haberin var mı?" dedi ve koltukta düzgünce oturup üzerini düzeltti.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°4
Geri: Does It Hurt?
En azından otele gidip onu bir kez daha beklemedim. Jin Ho'nun iş görüşmeleri... Tabi kadını postalamış olması üzerinde şaşkınlık yaratmıştı. Arabayı yeniden ana yola soktu ve sürmeye devam etti. Sonunda kadının mırıltıları, tiz sesi ve birbirlerini yemenin ıslak sesinden kurtulduğu için mutluydu. Ve ilk karşılaşmalarında yaşadığı o garip galibiyet hissi yeniden içinde bir yerlerde kıpırdanıyordu. Sanki Jin Ho'ya sahip olan kendisi gibi hissediyordu. Düşüncelerini dağıtmak için içinden yapacaklarını sıralamaya çalışıyordu. Bu gecenin uzun geçeceğinden şüphe yoktu çünkü Jin Ho yeni avlarını bulmak için bara geçmek istemişti. Ya da zaten avı olanlar ile ilgilenecekti. İyi ki bu arabaya birkaç kızı alıp eğlenmiyor. Dikiz aynasında bakmaktan kaçınıyordu. Muhtemelen birkaç kez olduğu gibi gene onunla göz göze gelecek ve hızla gözlerini kaçıracaktı. Artık yanında o kız olmadığına göre kusma isteği de yok olmuştu. Her dikiz aynasına baktığında nedense Jin Ho'nun gözlerini ile karşılaşıyor, sonra tebessümünü görüyor ve kadını yemeye devam etmesini izliyordu. Kendisi mi? Daha bir kez bile öpüşmemişti. Zaten... İlgilenmiyordu. Erkekler ile ilgilenemeyecek kadar meşguldü. Paraya ihtiyacı vardı. Son kavşaktan döndü ve Korean Pub'a doğru arabayı sürmeye devam etti. İki arabanın arasında kalan alana arabayı park etti ve rahat bir nefes alarak arabanın moturunu kapattı. Belki Jin Ho barda eğlenirken arabada uyuyacak zaman bulabilirdi ama Jin Ho çoktan arabadan çıkmış camına vuruyordu çıkması için. Yanaklarını şişirip nefesini dışarıya verirken arabadan çıktı. Yukarıya çıkmış eteğini çekiştirerek düzeltti ve düz kahverengi saçlarını geriye doğru attı. Bardan gelen gürültüyü açıkça duyabiliyordu. Güney Kore'nin normal kesiminin gelemeyeceği özel bir bardı. Bunu kapısında duran kocaman gövdelerini sergileyen siyah iki Koreli adamdan anlaşılıyordu. Sanki kaçak olarak girmek isteyen birini gözlerini kırpmadan öldürebilirlerdi. Jin Ho'nun peşinden sesini çıkartmadan yürümeye başladı. Adamlar kendisine kısa bir bakış attıktan sonra Jin Ho'nun tam olarak ne söylediğini duyamamıştı muhtemelen 'O da benimle!' demişti geçişine izin vermişlerdi. Karanlık koridordan geçerlerken bunu kokunun etkisi ile yanmıştı. Sigara mı yoksa pahalı eroin mi? Disko, bar olarak kullanılan bir mekandı elbet. 2007'de uyuştucu baskınında kapatılmıştı ama zengin bir iş adamı sayesinde yeniden zenginlerin hizmetine girmişti. Jin Ho'nun peşinden küçük bir kız çocuğu gibi ilerledi. Loş ortamda rengarenk ışıklar yanıp sönüyordu. Aşırı kalabalıktı ve bangır bangır gürültülü müzik Nana'nın parmaklarını kulaklarına bastırma ihtiyacı duymasına neden oluyordu. Dans pistinde çılgınca dans eden bir dolu insan vardı. Jin Ho'nun peşinden gitmeye devam ederek, ikinci kata çıktılar. Açık balkon imajı verilerek tüm dans pistini açıkta bırakan geniş bir açıklığa sahipti ikinci kat. Burası alt kata göre daha sakindi. Birkaç kişi geniş kırmızı koltuklarda birbirlerine sokulu vaziyette oturuyorlardı. Bazıları küçük yuvarlak masalarda oturuyordu. Jin Ho V.I.P kısmına doğru ilerlemeye devam etti. Muhtemelen kadınlarından biri orada onu bekliyordur ya da yeni bir kadın bulacak.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
- Post n°5
Geri: Does It Hurt?
Bara girdi ve her zamanki grubun yerli yerinde olduğunu biliyordu. Amerika'ya gitmeden önce hep burada aynı grupla takılırdı. İlk okul ikinci sınıfta ilk öpücüğünü almış ve liseye kadar neredeyse okuldaki bütün güzel kızlarla çıkmıştı, tabi bir günlük, bir haftalık gibi zamanlarla. Hiçbir zaman bir kadına aşık olmamıştı çünkü onları sadece eğlence ve zevk kaynağı olarak görüyordu. Hayatında sadece birine çok bağlanmıştı o da Jin Ho küçükken bu dünyadan ayrılmıştı; annesi. Lise iki de de ilk yatak deneyimini gerçekleştirmişti hemde son sınıf bir kızla. Ondan sonra Jin Ho'ı tutamamışlardı, iyice açılmış ve üniversite için yurtdışına gitmişti. Daha iki yıl orada kaldıktan sonra babasının emri üzerine tekrar vatanındaydı. Biran önce babasına kendisini kanıtlamalı ve Amerika'daki eğlenceli yaşantısına geri dönmeliydi ama biraz Nana ile eğlendikten sonra. Üst kata çıkıp kendileri için özel olarak ayrılmış yere doğru yaklaştı ve Joo'ı gördü. İki kızı çekmiş yanına, onlarla oynaşıyordu. En azından ben daha iyiyim. Birini mükemmel şekilde halledebiliyorum, böyle ikili olunca biri yarım kalıyor. Koltuğuna yerleşirken gruptan sonunda geldin, süpersin kardeşim gibi klişe ve salakça konuşmalar geldi ama Jin Ho hiç birine cevap vermeden masadaki sert içkinin son kalanını kendi bardağına koydu. Bardağı eline alıp arkasına yaslandığında yan tarafına baktı ve Nana'ın ayakta kocaman olmuş gözlerle etrafını izleyişine baktı. Önüne döndüğünde bardağı ağzına götürecekti ki yanına yerleşmiş bi kızın ince parmaklarını yanağında hissetti ve sonra ıslak dudaklarını dudaklarında. Yüzünü kadından çekip içkisinden yudum alırken kadını inceledi. Ağzındaki içeceği püskürtmemek için kendisini zor tuttu. "Bu noona bile değil, ajumma be!" diye fısıldadı. Kadının kulağına yaklaşıp "Ne dedin duyamadım aşkım? Sana geçen yıl ki gibi güzel bir gece yaşatacağım, hatırladın mı?" demesi üzerine bütün tüyleri diken diken olmuştu. Hangi kafayla ben bu kadınla ilişkiye girdim, maymun bile daha iyi. Konuşurken kulağımı bile yaladı lan. Iyk. Yaşlı lan bu! Joo'a sepetleyeyim ben bunu. Ay sepet diyince, ben Nana'dan aldığım kozmetik ürünlerini nereye koymuştum? Babam görmese bari, nonoş sanacak beni. Başını salladı ve düşünce bulutunu yok etmeye çalıştı. Azıcık yana kayarak kadından uzaklaştı ve diğer yanındaki kız ile ilgilenmeye başladı. Tabi azgın karı hala daha Jin Ho ile uğraşmaya devam ediyordu. Jin Ho elini penisine indirmiş kadının elini tuttu ve "Bak! Ben kendimi iyi hissetmiyorum tamam mı? Joo senin tadına daha iyi bakar. Menün beni pek memnun etmedi. Hadi gü-" güzelim diyemezdi ki. Eliyle kış kış işareti yaptı. Kadın onu dinlemiyor hala sırnaşıyordu ki bir de üstüne diğer yanındaki kız da eklenmişti. Hah' Bi kere yanımdakinden kurtulmak için öptüm diye sende katıl, rahat bırakın beni lan. Hayatımda ilk defa kadın istemiyorum. İki kadının arasına gömülmüştü resmen. Kadınların boğazlarından tutup hafifçe kendinden uzaklaştırdı ve ayağa kalktı. "Ben bi tuvalete gideyim." diyerek oradan sıvışma yollarından birini söyledi. Nana'a döndüğünde kız asık suratlı ve kollarını göğsünde bağlamış şekilde kendisini bakıyordu. Kızın yanına gidip hadi gidiyoruz işareti yaptı ve yürümeye başlamıştı ki o sırada kolunda bir el hissetti. Omzu üzerinden baktığında otuzlarındaki o bir türlü yakasından düşmeyen kadını gördü. Hala daha sırnaşıyordu. Kızın omzuna yapılan ellerini tek bir hareketle itti ve Nana'a dönüp "Nerede kaldın? Seni bekliyordum." dedi. Nana'ın daha da büyüyen ve şaşkınca açılan ağzını izledi.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°6
Geri: Does It Hurt?
Şaşkınca Jin Ho'ya bakmaya devam etti. Ardından eliyle ben mi? dercesine baktı. Merakla arkasına doğru yarım bir şekilde döndü ve arkasında biri olup olmadığına baktı ama kimse yoktu. Sadece ileride bir adamla beraber koyun koyuna yatan kadın vardı ama... Aniden Jin Ho'nun elini başının arkasına hissetti ve daha ne olduğunu anlayamadan Jin Ho'nun yüzüne fazla yakın duran yüzü ile karşı karşıya kaldı. Sonrası sanki yavaştılmış bir film gibi gerçekleşmişti. Jin Ho'nun bakışları dudaklarına kaymıştı, yavaşça başını eğmesi, yaklaşması ve yaklaşması. Gözleri bir balığın gözleri gibi pörtlemiş haldeyken Jin Ho'nun dudaklarını kendi dudakları üzerinde hissetti. Beyni infilak olmuştu. Düşünemiyordu. Sadece pörtlek donuk bakışları ve heykel gibi kaskatı kesilen vücudu ile kalmıştı. İnce dudaklarının üzerinde Jin Ho'nun dudaklarını hissediyordu. Nefes almayı dahi unutmuştu. Kalbinin atışı resmen kulaklarına vuruyordu. Buz kütlesi gibi soğuklaştığı da doğruydu. Bacaklarının kendisini tutumasından endişe ediyordu. Muhtemelen Jin Ho dudaklarını, dudaklarından ayırdığında yere düşebilirdi. Hatta bayılabilirdi. Zaman kavramı bile yok olmuştu o an. Ne kadar süredir beni öpmeye devam ediyor... Daha önce fark etmediği orta yaşlı kadının sinir küpü gibi kızaran yüzü ve Jin Ho'yu omzundan kavradığı gibi geri çekişi ile sanki hayata geri dönmüştü. Ama halen donuktu. Bakışları bile tek noktaya odaklıydı. Kadının Jin Ho'ya tokat attığını ve ağzından küfürler savurarak uzaklaştığını gördü. Ama tepki veremiyordu. Birkaç saniye, dakika daha geçti. Jin Ho'nun kendisine dönüşü. "Şşştt Kim Na Na!" Elini donuk bakışlarına karşılık sallayışı. "Kendinden geçmiş." Jin Ho yeniden dikleşip çarpık gülümsemesini etrafa gösterirken arka cebinden çıkardığı cüzdanını karıştırdı ve çeki çıkardı. "Öpücük için teşekkürler. Al bakalım. 200 kere şoförlük yapsan ancak alacağın maaş." Jin Ho çeki, elbisenin omuz kıvrımına sıkıştırdı. Geriye döndü ve elini geişi güzel sallayıp. "Sonra görüşürüz Nana-sshi." Ve yaşam fonskiyonları yeniden geri geldi. Kaşlarını çatarak Jin Ho'nun havada sallanmaya devam eden elini bileğinden yakaladı ve dönüş yaparak onu vücudunun gerisinde baskı yaratacak şekilde kaldırdı ve boylu boyunca yere postaladı. Jin Ho'nun acı homurularına karşılık hiddetle bakmakla yetindi. "Canın yandı mı?" Çeki elbisesinin kıvrımından çıkardı ve saçlarını öüne düşen saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı. "Hastane masraflarını karşılarsın." diyerek çeki yerde doğrulmaya çalışan Jin Ho'nun önüne attı.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
- Post n°7
Geri: Does It Hurt?
Elini Nana'ın ensesine koyup kendine çekti ve dudaklarını kızın dudaklarına götürdü. Kızın dudaklarının hareket etmeyişinden ve birden soğumasından hazırlık yakaladığını anladı Jin Ho. Öpüşmeyi seviyordu, ama tarzı olmayan kızları öpmezdi. Üzgünüm dudacıklarım sizi böy... Aslında haksızlık etmemeliyim, kızın dudak şekli güzelmiş, tam dudağımın şekillerine uygun. Benim için yaratılmış gibi. Yanındaki kızın -ah pardon yaşlı kadının- kızgınç bağırışlarını arasında omzundan geri çekilince görev tamamlandı diye düşündü. Tabi görevin içinde o salak kadından tokat yemek yoktu ama bunu sonra halledecekti. Elbet Joo o kadının adını biliyordu, VİP bölümümüze aldığı her kadının adını bilirdi ve o kadını mahvedecekti. Bu güzel yüze tokat atmak. Ama önce önünde mumdan yapılmış heykel gibi dikilen Nana'a baktı. Elini kızın önünde salladı, ona seslendi ama cevap gelmeyince smirk gülüşü yine Jin Ho'ı sardı. "Bu kadar ateşli öpmemeliydim." diye mırıldandı ve cebinden çıkardığı çeki Nana'ın elbisesine sıkıştırdı, sonuçta üstün (!) oyunculuğuyla kendisini o yaşlı kadından kurtarmıştı, hem Nana parayı çok seviyordu bu yüzden ona para vermişti işte. Elini sallayarak Nana'dan uzaklaşacaktı ki daha ne olduğunu fark edemeden yavaş çekimde gittikçe yere yaklaştığını gördü. Kolunun fazlasıyla büyük bir acı ve yüzünün yere değmesi. Hemen yüzünü yerden uzaklaştırdı ve yere oturur hale geldi. Dudağını dişlerken içindeki bütün küfürleri sıraya koymuştu. Hele Nana'ın çeki yüzüne atışı, gerçekten rezil olmuştu. Para vermekte mi suç oldu? Ne yaptım ben şimdi ya? Az mı geldi para? Çeki eline aldı ve sinirli bir şekilde güldü. Cidden bu kız?! Hızlı bir şekilde ayağa kalktı ve işaret parmağını Nana'a doğru sallayarak "Bu yaptığın... Cidden..." kelimeleri toparlayamıyordu. Etrafa baktı, alt kattakiler hiçbir bokun farkında değildi ama , üst kattakiler de onlara şaşkınca bakıyordu ve Joo çoktan yanına gelmişti. Omzunda Joo'ın uzun parmaklarını hissettiğinde koluyla onları itti ve Joo'a dönüp "Sinirliyim şuan, git şu kadını mahvet Joo. Buradan attır hatta Kore'den." arkadaşının bu sinirli halini çok iyi bilen Joo yavaşça geri çekildi ve kendi köşesine sindi. Nana'a döndü ve "Hiçbir yere kıpırdamıyorsun, seni görebileceğim bir yerde benim işim bitene kadar bekleyeceksin. Kovulmak istemiyorsan patronuna düzgün davran. Şimdi yerine geç." çok resmi ve ciddi konuşmuştu ama daha önce hiç kimse onu rezil etmemişti bu bir ilkti.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°8
Geri: Does It Hurt?
Kaşlarını çatmış halde Jin Ho'da bakmaya devam etti. Tamamen sinirini çıkarmıştı ve patlamıştı. Ama yerinde bir hareket yapmıştı. Kim Jin Ho'ya kendisini öpmesi gibi bir hak tanımıştı. Üstelik kendisini kullanmıştı! Üstelik üzerine çek veriyordu. Çeke baktığında kaç tane sıfır olduğunu önemi dahi yoktu. O çeki Jin Ho'nun ağzına sıkıştırmak daha iyi olurdu ama en azından onu yere bir çek (!) kağıdı gibi fırlatmıştı. Kendisine doğru salladığı işaret parmağına ve hiddetli yüzüne aldırış dahi etmeden öylece durdu. Zaten nefessiz kalmıştı ve sanki akciğerleri ilk kez oksijenle buluşuyormuş gibi derin derin nefes almaya çalışıyordu. "Hiçbir yere kıpırdamıyorsun, seni görebileceğim bir yerde benim işim bitene kadar bekleyeceksin. Kovulmak istemiyorsan patronuna düzgün davran. Şimdi yerine geç." Kendisine emirler veriyordu. Hangi hangi hak- Evet. Patronu olabilirdi ama böyle davranamazdı. Hem hangi patron şoförünü öperdi? Gözlerini devirdi ve elini tersi ile dudaklarını sildikten sonra Jin Ho'a arkasını dönerek yürümeye başladı. Sanki onun evcil hayvanıymışım gibi. Şuan para umurunda bile değildi. Dolgun maaş sözcükleri bile çekici gelmiyordu. Gururu... Ayaklar altına alınmıştı. Jin Ho'nun ayakları altına. Kendisini nasıl böyle kullanabilirdi? Merdivenlerden indi ve iki kata bakmadı bile. Jin Ho ile göz göze gelmek istemiyordu. Dans pistine fazla yaklaşmamaya özen göstererek insanların arasından sıyrılma gayreti içerisinde geçti ve bara yaklaştı. Oturaklardan birine oturdu ve ellerini başının arasına alarak dirseklerini tezgaha yasladı. Barmenin kendisini es geçmesinden hoşnuttu. Diğer taraftan derinlerde bir yerlde anlık bir sızı duyumsamaya başlamıştı. Vicdan azabı? Pişmanlık? Adı her neyse. Acaba onu öyle yere atmamalı mıydı? Kadının Jin Ho'nun yüzüne attığı tokat geldi. O kadın büyük bir hata yaptığının farkında bile değil. Tokat mı? Jin Ho'nun yüzüne mi? Ben sadece onu yere postaladım. En azından yüzüne bir şey olmadı. Narsist adi pisliğin yüzüne... O iri cüsseli korumaların kadını yaka paça sürüklediklerini gördü. Dudağının kenarını ısırdı ve eli ile barmeni çağırdı. "Sert aşırı sert bir içki." Barmen tezgahın gerisinde içkiyi hazırlarken kendisi de iki kata kısa bir bakış atmıştı. Jin Ho'u açık alanda görememişti. Muhtemelen V.I.P kısmındaydı. Barmen içki bardağını önüne koydu. "Teşekkürler." Bardağı ince, uzun parmakları ile kavradı ve oturaktan kalktı. Dudaklarını birbirlerine bastırırken yeniden merdivenlerden yukarıya çıktı. Birkaç kişi dakikalar önce yaşanan olayın şahıslarından biri olduğu için kendisine uzun uzun bakışlar atmışlardı. V.I.P odasına yaklaştıkça adımları yavaşlıyordu. İçeriden birkaç gürültü geliyordu. Tanımadığı bir adamın cılız sesi ve Jin Ho'nun gümdürdeyen sesi. Acaba bana mı yoksa kadına daha mı kızgın? Başını girişten içeriye uzattı. Tamamen zevkle döşenmiş geniş bir odaydı ve ana renk kırmızıydı. İleri de Jin Ho ayakta duruyordu. Bir adamda gergin bir şekilde koltukta kollarını açmış oturuyordu. İki kızda kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Adam onu gördü ve soru işaretleri ile kendisine baktı. "Kimsin sen?" Ama adamın bakışlarında kendisini anımsadığı seçiliyordu. Süklüm püklüm içeriye adım attı. "Kim Na Na. Jin Ho'nun şoförüyüm." Jin Ho kendisine dönmeye bile tenezzül etmemişti. Belki de kovuldum. Ama suç bende mi? Beni... Öpmemesi gerekiyordu. Gergin adımlar ile Jin Ho'ya doğru ilerlemeye başladı. Jin Ho'nun görebileceği şekilde önüne doğru içki bardağını uzattı. "Al. Barmene en en en sert içkiyi koymasını istedim. Sinirlerini... Yatışrırır." Aslında sinirlerini yatıştırması gereken benim.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
- Post n°9
Geri: Does It Hurt?
Joo onu VİP odasına geçirdiğinde kolunu arkadaşının elleri arasından çekti. Joo kendini kızların arasına -koltuğa- atarken "Sakin olmanı beklemiyorum ama bu kadar da sinirli davranma dostum. Bak geçti gitti, özel odaya geçtik. Geri kalan zamanımızı güzel geçirelim." cümlesinin sonuna doğru yanındaki kısa saçlı kıza dönüp onu okşamaya ve dudaklarında gezinmeye başladı. Jin Ho sinirden seyiren gözünü kapattı ve işaret parmağını bastırdı. Bir yandan da odanın içinde bir kapıya bir Joo'a doğru yürüyordu. "Yüzümü vurdu! Yüzüme! Diğeri ne yaptı, beni yere attı?" Elini gözünden çekip saçları arasında sinirle gezdirdi. "Bu gün kadınların neyi var?" diye mırıldanırken Joo bir yandan yanındaki kızla öpüşüyorken "Yüzün hala çok iyi dostum, bi şeyin yok." bunları kızla öpüşürken boğuk boğuk söylemişti. Jin Ho başını olumsuz anlamda sallarken "Sekse yeni başlamış yeni yetmeler gibisin. Bi rahat dur be!" dediğinde Joo ellerini havaya kaldırarak tamammesajı verdi ve kollarını kızların arkasına -koltuğa- koydu. Bana nasıl zarar verebilirler? Gerçekten bu!Şöforüm ve ajumma tarafından hırpalandım. Bu hayatım boyunca en berbat şey! İlkinin işini bitirdim, sıra Nana~shi'de. Göründüğü gibi çocuk değilmiş. Eğlence bitti artık. Sıkıldım. Joo'ın sesi ile düşünmeyi bıraktı ve hemen ardından Nana'ın sesi Jin Ho'a ulaştı. Yürümeyi bıraktı ama Nana'a dönmedi. Önüne doğru gelen içki bardağına baktı ve sinirli bir şekilde sırıttı. Kendini tekli koltuğa attı ve Nana' delici bakışlarını yolladı. Elini uzattı ve içkiyi tam eline istedi. Kızın gözlerini devirişini izledi. Beni yere devirmekle iyi bok yedin sarı cüce. Yüzüne sahte bir alaylı gülümseme kondurdu. Kovacaktı kızı ama ilk önce az önceki donuk hareketleriyle dalga geçmeliydi.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°10
Geri: Does It Hurt?
Gözlerini devirdi. Onu yere attığı için acı bir pişmanlık duyuyordu elbet ama bu gibi davranışlara devam etmesi sinirlerine dokunuyordu. İçkiyi kafasından aşağı boşaltmak istemesine karşın teki koltuğa, Jin Ho'nun delici bakışları görmezlikten gelerek seğirtti. İçki bardağını tam (!) olarak eline verdi ve geri çekildi. İşte tam olarak şimdi bir emir kulu gibi gözüküyorsun. Majestelerinin başka isteği olup olmadığını sorma zamanıdır Nana. İnce, uzun parmakları ile gergince oynamaya başladı. Omzundan geriye adama baktı. İki yanında ki kadınlar ile oynaşıyordu. Yeniden önüne döndü ve dudağının kenarını ısırdı. Jin Ho'nun vücuduna elektrik akımı veren gözlerine baktı. "Jin Ho-sshi... Seni. Yere. Attığım için... Özür dilerim. Sinir... Boşalması." Önüne düşen kahverengi saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Kendi payıma düşeni yaptım. Peki o? Sıra Jin Ho'da. En azından... Onunda küçük çaplı bir özür dilemesi gerek. Sonuçta... Benden izinsiz... Beni öptü. "Jin Ho-sshi... Öpücük için özür dilemeyecek misin?" Jin Ho'nun yüzünü okuyamıyordu. Ama dudaklarının kenarında alaycı bir tebessümün gerçekliği de gözle görülüyordu. "Aaa o mu? Önemli değil. Sonuçta ilk öpücüğün değildi." Ama Jin Ho'nun gözlerinde ki kıvılcım muhtemel bir şekilde ilk öpücük konusuna baskı yapıyordu. Gözlerini kaçırdı ve dudaklarını birbirlerine bastırdı. "Yoksa? Tanrım! İlk öpücüğün müydü? Şaka yapıyorsun!" Kahkahalar, alaycı bakışlar. Arkasında ki adamın bile kıkırdağını duyar gibiydi. Yüzünde ki ifade donuklaştı. Bunu bekliyor muydu? Sanırım evet. Hangi aptal tarafım Jin Ho'nun iyi bir tarafı olduğunu düşünde ondan özür diletti bana. Günlerce onun bu alay dırdırını arabada dinleyeceğim ve sonunda kendimi köprüden atarım. Mutlu son. Ellerini kavuşturdu ve omzundan geriye kaşlarını çatarak adama ve yanında ki ultra model kızlara baktı. Jin Ho-sshi her gece böyle kızlar ile beraber mi? Gerçekten güzellermiş. Muhtemelen estetikten bozmalardır. Ben doğal güzel- Nana. Onlarla kendini mi kıyaslıyorsun? Jin Ho gibi doğal güzellik zırvalarına takmaya başlıyorsun. Uzak dur. Hızla başını çevirdi. Kırmızı odada git gide küçülüyor gibiydi. Ve şimdi etrafında bolca kahkaha atan Jin Ho, suratsız adam ve estetik bozmaları ultra modeller vardı.
Lee Jin Ho- Law | II. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 146
Kayıt tarihi : 24/02/13
- Post n°11
Geri: Does It Hurt?
Gerçekten komikti. Tahmin etmeliydim. Kahkahası artık o kadar hat safhaya gelmişti ki içki bardağından içki azıcık yere dökülmüştü. Dünyada hala böyle kızlar kaldı mı? Nefes alması için gülmesini kesmesi gerekiyordu ama ne zaman gözlerini aralayıp Nana'a baksa az önceki mimikleri ve ilk öpücüğü olduğunu söyleyemeyişi geliyordu. Koluyla karnını bastırdı ve içkiyi bir dikişte bitirip bardağı hafifçe yere attı. Tabi bardak kırılmadı ama yüksek bir ses çıkardı. Bardağı minik sehpaya koyacak kadar bile yoramazdı kendisini. Arkasına yaslandı ve kıkırdamasını durdurmaya çalıştı. Gözünden gelen yaşı sildi ve derin bir nefes verdi. Anlaşılan bu durum sadece kendisine fazla komik gelmiş olmalıydı ki Joo ve haremi işlerine kaldığı yerden devam ediyordu, Nana ise başını eğmiş yerdeki lüks halıyı inceliyordu. Yüzünde gülümsemeye dair bütün iz silindi ve üzerine ciddiyet oturdu. Hafifçe öksürdü ve "Nana~shi, aslında öpücükteki toyluğunda anlamalıydım ilkin olduğunu. Her neyse konumuz bu değil. Hiçbir çalışan patronuna senin davrandığın gibi davranmaz hele ki bu patron bensem. O yüzden senin işine son veriyorum." dedi ve ani bir şekilde kalkan Nana'ın yüzüne dikkatle baktı. Artık eğlence bitti. Bu yüzü son görüşüm. "Kovuldun Kim Nana." dedi ve elini uzattı. "Arabamın anahtarlarını rica ediyim. Haa bak! Arabamın direksiyonuna ilk dokunan kızsın, bunun kıymetini bil." dedi ve göz kırptı. Evet, birini işten kovmak sineği yakınından kovmak kadar kolaydı Jin Ho için.
Kim Na Na- Visual Arts | I. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 158
Kayıt tarihi : 02/03/13
- Post n°12
Geri: Does It Hurt?
Korean Pub'ın dışında iri cüsseli adamlardan birkaç metre uzaklıkta duvara yaslanmış halde öylece duruyordu. Ayaklarında ki topukluluları çıkarmıştı. Katlanılmaz bir hale gelmiş onlar ile yürümesi. Bunu hak ettin Nana. Sıkıntıyla nefesini dışarı verdi ve umursamazca etrafına baktı. Uzun cadde bomboştu ama tüm caddeye yetecek kadar gürültü hızını kesmeden bardan yankılanıyordu. Ellerini kavuşturdu. Öylece sokakta boş boş durmasının manasını bilmiyordu. Bahane ederek taksi beklediğini düşünüyordu ama... Birkaç dakika önce boş bir taksi caddeden öylece geçmişti ve hiç bir şekilde kıpırdamıştı. Düşündüğünde onca şeye karşın sonunda Jin Ho'dan kurtulmuştu ama bu kez de o eksiklik hissi hoşuna gitmiyordu. Şimdi halen şoförü olarak onun iğnelemelerine maruz kalıyor olmalıydı. Dışarıda bir sokak lambası gibi beyaz elbisesi ile durmamalıydı. Boşta kalan elini uzun parmaklarını dudaklarına doğru götürdü ve dokundu. Birkaç dakika öncesinde hiddetle Jin Ho'ya bakarken elinin tersi ile dudaklarını silmişti. Yarım saat önce on dört - on beş yaşındayken hayali bin bir kez kurduğun ilk öpücüğünü aldın Nana-sshi. Yarım saat önce Jin Ho-sshi seni öptü. Barın çıkışından gelen gürültüyle elini dudaklarından çekti ve toparlandı. V.I.P odasında ki adam bu kez kollarının altında yeni kızlar ile beraber kahkaha atarak dışarıya çıkıyordu. Ardından... Evet. Beklendiği üzere hiç bir şey olmamış gibi kahkahalar atan ikinci kişi Bay Lee Jin Ho kolunun altına doladığı bir kızla beraber dışarı çıktı. Jin Ho'nun kızı öpüşünü izledi gözlerini bile kırpmadan. O her kızı kolaylıkla öpüyor. Düşünmeden. Adi Pislik. En azından bana saygın olsaydı. Dudaklarım edebi bir kirliliğe mahkum oldu. Jin Ho'nun kızdan ayrılışı, tebessüm etmesi ve arabalarına yönelmesi. Nana'yı hiç fark etmeye- Bakışlarını kaldırdığında Nana ile göz göze geldi. İfadesiz yüzü ile bakmakla yetindi. Ardından elinde topukluları Jin Ho'ya arkasını dönerek cadde boyunca yürümeye başladı.
RP SON.