NOBLE BEAST

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

2 posters

    Do Not Love Anybody

    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Salı Mart 05, 2013 7:18 am

    Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo1_250Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo2_250
    Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo3_250Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo4_250
    Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo7_250Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo6_250
    Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo5_250Do Not Love Anybody Tumblr_md3h03rVCI1rcapomo8_250
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Salı Mart 05, 2013 7:46 am


      Saat öğlen on iki olmuştu. Ne kahvaltı etmiş ne de öğle yemeği yemeye fırsat bulabilmişti. Onlarca insana hasır sepete doldurduğu Jwie'nin son güzellik malzemelerini satmaya çalışıyordu. Onlarca insanın peşinden saatlerce koşturacaksın, üç kuruşu para alacaksın ve kimse bu yaptığını takdir etmeyecek, çünkü bu işi senin yapıyor olmanın tek nedeni en vasıfsız ve en paraya muhtaç kişi olman. Ama kafasının içindeki her şeyi olumsuz yanından anlayan yankı bile bu teklife atlamasına engel olamamıştı Nana'nın. Kısa sarı elbisenin üzerinde düz bir şekilde inen beyaz şeritler, geniş siyah bir yaka, bel kemeri ve kocaman kocaman siyah düğmeler vardı. Ayaklarına da kendisini uzun gösteren topuklu ayakkabılar giymişti. İnce ellerinde de elbisesinin renginde sarı eldivenler vardı ve koluna astığı hasır sepet ile fıskiyelerin hemen yanında kurulan masanın etrafında dört dönerek malzemeleri önünden geçen her kadına -aslında karşısına çıkan herkese- satmaya uğraşıyordu. Düz kahverengi saçları hafif esen rüzgarda yüzüne doğru rötar yapıyordu ve bir taraftan saçlarında hakimiyet kurmaya çalışırken bir taraftan tebessüm ediyor ve insanların ilgisini çekmeye çalışıyordu. Seul Sanat Üniversitesinde, resim okuyan ve 7/24 bulabildiği her ek işte çalışan bir kızdı. Her çağrıldığı yere çağrıldığı anda gidiyordu. Tüm gece oradan oraya koşuşturduktan sonra vadettikleri paranın yarısını veren kenarda köşede kalmış lokantalarda çalıştığı da oluyordu, servislere çıktığı da, kokteyllerde garsonluk yaptığı da. Mesaisi yoktu. Pazar günleri iki saat boyunca Seul Spor Merkezinde Judo eğitmenliği yapıyordu. Serbest meslek olarak tabir edilebilirdi ama metro arıza yapıp da on beş dakika geç kaldığında gözünün yaşına bakan da olmuyordu. Hem üniversite hem işi aynı anda götüremeyecek kadar yoğundu. Üniversiteye gidebilmek için yıllarca biriktirdiği parayı kullanmıştı. Ailesinden kalan küçücük evde de yaşam savaşı veriyordu. Bankaya olan borcuda ödemeye çalışıyordu. Evde ki tüm eşyaları almaları an meselesiydi. Üç gün önce kapısında haciz görevlileri geldiğinde yüzünde şaşkınlık ifadesi dahi yoktu. Er geç geleceklerini biliyordu. Annesi ve babası 10 yıl önce geçirdikleri kazada hayatlarını kaybettiklerinden beri hayat şartları Nana'yı fazla zorlamıştı. Hala yapılması gereken işlerin yarısı bile yapılamamış gibi bir his içindeydi. Güzellik malzemelerini denemek ücretsizdi ama buna karşın satış konusu her geçen dakika daha kötüye gidiyordu. Alacağı üç-beş kuruşta havaya uçup gidecekti ve boş boş eve dönecekti. Uyku problemleri de hayatını pek iyi etkilemiyordu. "Merhaba. Jwie'nin yeni ürünlerini denemek ister misiniz? Denemek bed-" Kadının ilginç saç kesimi ve uçuk renklerdeki makyajı ile kendisine bakan yüzü küçümser bir ifadeye büründü ve yanından uzaklaştı. Dudaklarını birbirine bastırarak, önüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Salı Mart 05, 2013 8:17 am

    Do Not Love Anybody Tumblr_lzlea2UvYc1qgjkxwo1_r1_250Do Not Love Anybody Tumblr_lzlea2UvYc1qgjkxwo2_r1_250
    Do Not Love Anybody Tumblr_lzlea2UvYc1qgjkxwo6_r1_250Do Not Love Anybody Tumblr_lzlea2UvYc1qgjkxwo7_r1_250

    Boş konuşarak vaktimi harcadığını ne zaman anlayacak? Yüzünü buruşturup başını pencereye doğru çevirdi. Güneş bütün ışıltısıyla gökyüzünü süslüyordu. Amerika'dan daha bugün gelmişti ve babasının kesin emriyle daha yorgunluğunu üzerinden atamadan şirkete geçmek zorunda kalmıştı. Babasını sevmiyordu, daha doğrusu kimseyi sevmiyordu. PARA dışında. Para ve eğlence. Kadınları da unutma, pahalı ve tadı güzel kadınları. Burayı, Kore'yi de sevmiyordu çünkü Kore, ailesi demekti. Ailesi ise otorite. Amerika'dayken tamamen özgürdü ve istediğini yapıyordu tabi babası bunu fark edince onu Kore'ye geri çağırmıştı. Mecburen buradaydı ve biran önce tekrardan Amerika'ya gitmek istiyordu. Babasına doğru döndü ve suratına minik bir tebessüm kondurdu. Adamın alnında şişmiş damarını izledi bir süre, nasıl da kabarıyor, boşalmaya hazır bir penis gibi. Her zaman böyleydi, dinler gibi davranırdı ama asla dinlemezdi. Ama şuna emindi ki babası şuanda oğlunun avukat olması için ve hukuk dersleriyle ilgili konuşuyor ve biraz da sinirini boşaltıyordu. Koltuğun koluna attığı ince pardesünü aldı ve ayağa kalktı. "Babalık tek oğlun var ve onu böyle yorgun görmeye nasıl dayanıyorsun? Dayanamıyorsun değil mi? Bak hemen senin için eve gideyim de dinleneyim. Yarın veya başka bir gün şirkete geldiğimde göz altlarımı mor görmek istemezsin değil mi? Hah tahmin etmiştim. Hadi ben kaçtım." Kelimeleri hızla babasına savurarak resmen odadan kaçtı. Gerektiğinde çok hızlı konuşabiliyordu. Dudakları ıslık çalmakla meşgulken elleri de siyah pardesüyü fit vücuduna giydiriyordu. Şirketin kapısından çıktığında gözlerini kısıp etrafa baktı. Bıraktığım gibi, SIKICIIIIII. Derin bir nefes aldı ve Tanrıyım havalarında yürümeye başladı. Arabaya binecekti ki telefonun yüksek melodisi dikkatini çekti. Telefonu eline alıp ekrana baktığında İbne Joo yazdığını gördü. Gözlerini devirdi ve telefonu açtı. Joo'ın yavşak ağızla onun Kore'ye döndüğünü duyması ve bunun üzerine Jin Ho adına özel bir barda parti verdiğini, gelmesi gerektiğini söyledi. Gelip beni alsaydın o zaman ibne. Bar şirkete yakın bir yerde olduğu için yürüyecekti. Telefonu kapattı ve caddeye çıktı. Karşıya geçerken elleri ceplerinde etrafında ki insanlara gelişi güzel bakıyordu. Geniş caddenin merkezinde ki fıskiyelere doğru ilerledi. Fıskiyelerin tam önüne geldiğinde geriye doğru döndü ve etrafından geçen insanlara kısa süreli baktı. Gözlerini kapattı ve şehrin sesini dinledi. Birazcık özlemiş olabilir miyim? Nah! O sırada arkasından gelen ince bir kız sesi dikkatini dağıttı. "Aish! Nasıl bir ses teli bu? diye mırıldandı ve arkasını döndü. Sarılara bürünmüş bir kızın elindeki sepeti insanların gözüne sokarcasına bir şeyler satmaya çalıştığını gördü. Gözlerini devirdi. Üç beş kuruş kazanmak için her şeyi yapan, milletin gözüne sokarcasına satış yapmaya çalışan fakir insanlardan hiç haz etmem. Aynen... Şu kız gibi.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Salı Mart 05, 2013 8:48 am


      Yorgun bir şekilde omuzları düştü ve koluna asılı sepeti tutarak fıskiyelerin önüne geldi. Etrafa göz atıyordu. Bakışlarını sepete kaydırdı. Sadece üç malzeme satabilmişti. Şişelerden birini ince, uzun parmakları ile kavradı ve yüzüne doğru yaklaştırdı. Jwie'nin ürünlerini hiç kullanmamıştı. Böyle malzemelere harcayacak ne zamanı ne parası vardı. Şişenin üzerinde yazan İngilizce kelimelere okumaya çalıştı. Yabancı dil konusunda acemi olduğu söylenebilirdi. En azından yabancılar ile karşılaştığında küçük çaplı bir sohbet açabilecek kadar İngilizce'si olduğuna güveniyordu. "Body Cream... Vücut Kremi." Tek kaşını havaya kaldırarak baktı ve şişenin kapağını açarak burnuna götürdü. Burunu kaşındıran kokunun etkisi ile yüzünü buruşturarak şişenin kapağını yeniden kapattı ve sepette ki eski yerine yerleştirdi. Yorgun bir şekilde başını geriye attı. Sabahtan beri ayağına geçirdiği topuklular ile bir sola, bir sağa hareket ediyordu. Elinde ki sepeti yere atmak ve garip kokusu olan şişeleri kırmak istiyordu. Hatta üzerinde ki elbiseyi de paramparça edebileceğinden emindi. Potansiyel bir deli olabilirdi şuan. Kendi kendine tebessüm etti düşüncelerinden dolayı. Bazen çığır (!) açıcı düşüncelerinden dolayı kendisine dahi gülüyordu. Spor merkezinde Judo eğitimi verirken dahi bu kadar yorulmuyordu. Sepeti parmaklarına doğru kaydırdı ve uzun süredir sepetin vurduğu kızarmış kolunu ovuşturdu. Ayrıca açtı ve merkezin kavşak noktasından gelen iştah açıcı kimchi kokusunu alabiliyordu. Güneşin altında bu kadar süre durmanın zaten bunaltıcı bir etkisi vardı. Elini yelpaze gibi yüzüne doğru salladı. Pamuklu elbise vücuduna yapışmıştı ve nefes almakta zorlandığı dahi söylenebilirdi. Sabahın beşinde kendisini arayan organizatör Ham Min Eun'un teklifine öylece atlarken düşünerek karar vermesi gerektiğinin farkına varıyordu. Gelecek sefer kendisini fazla zorlamayacaktı. Ama geçen sefer ki garsonluk görevinin sonunda da aynı şeyleri düşünmüştü. "Jwie'nin yeni ürünlerini deneyin. Denemeniz bedava." Bitkinleşmiş sesi ile etrafında ki insanların ilgisini çekmeye devam etti. En azından birkaç malzeme daha satmayı umut ediyordu.
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Salı Mart 05, 2013 9:24 am

    İngilizce konuşan sesi duyunca umutla tek gözünü açıp -çaktırmadan- yan tarafına baktı. Sarı elbiseli kızı görünce sıkkın bir nefes verdi. Aslında turist birini bekliyordu, güzelse tek gecelik bir turist. Kızın düzgün olmayan İngilizce aksanına hafifçe güldü. Sıradan Korelilerin İngilizce konuşmaya çalışmaları.. Cidden komik. "Ah tercüme de edebiliyormuş." diye mırıldandı, kızın vücut kremi demesinden sonra. Ellerini cebinden çıkardı ve vücudunun üst bölgesini yavaşça yanındaki kıza çevirdi. Kızın müşteri çekmek için seslenmelerini smirk gülümsemesiyle izledi. Kızın yüzündeki zoraki gülümsemeyi görebiliyordu, aynı ailesinin yanında yüzüne yapıştırmak zorunda olduğu gülümseme gibi. Kollarını göğsünde bağladı ve bu sefer bütün vücudunu kıza dönerek delici bakışlarını kıza yöneltti. Tabi kız etrafa ürün satmaya çalışmaktan Jin Ho'ı fark etmiyordu. "Bacakları düzgün, yüzü de.. Eh biraz gideri var. Imm gülümsemeyi yok edelim, onun yerine seksi bakışlar... Daha iyi." bunları sesli söylediğini fark etmiyordu. Her zaman ki gibi aslında düşünüyordu ama bir yandan da fark etmeden düşündüklerini mırıldanıyordu. Derin bir nefes çekti ve suratındaki smirk gülümsemeyi daha da büyüterek kıza bir adımda yaklaştı. Yemişim partiyi, burada daha büyük eğlence var. Zaten Joo'ı da sevmezdim.Kıza yaklaştı ve omzundan tutup -filmlerdeki gibi- kendine çevirdi.Yeminlen oyuncu olacağıma babalığın yüzünden hukuk ezberi yapıyorum. Banane adaletten ben zenginim yeee. Gözlerini kedi yavrusu gibi yapıp kıza baktı, aslında kız sevimli olması gerekirken kızgındı. Kaşlarını çattı. az önce yine mi düşüncelerime dublaj yaptım?? Boku yedim mi? Hafifçe öksürdü ve bozuntuya vermemeye çalışarak "Seksi olan sevgilim için krem gibi ıvır zıvır bakacaktım." durdu ve elini çenesine vurdu. "Ahh! Birincisi sevgilimin böyle ucuz şeylere alerjisi var. İkincisi bende ucuz şeyler almam. Kadının bile en pahalısını alırım." Kızın başına hafifçe okşama-vurma gibi bir hareket yaptı ve "Üzgünüm sarı kız. Benim gibi zengin bir müşteriye mal satamadın, daha çok çalışmalısın." dedi ve smirk gülümsemesiyle birlikte kıza arkasını döndü. Böyle eğlenmeyi seviyordu.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Salı Mart 05, 2013 9:45 am


      Sepeti yeniden koluna kaydırdı ve tebessüm ederek yanından geçenleri selamlama ve konuşma çabası içine girmeye devam etti. "Bacakları düzgün, yüzü de.. Eh biraz gideri var. Imm gülümsemeyi yok edelim, onun yerine seksi bakışlar... Daha iyi." Yakınından gelen sözcükler ile kaşlarını çattı. Kendisine yöneltilip, yöneltilmediğinin farkında değildi ama en azından bu gibi düşüncelerin dile dökülmemesi gerektiğini düşünürdü. Sapık. İstemsizce eteğini çekiştirdi ve umursamaz davranmaya çalışarak işine devam etti. Yürümeye başlayacakken omzunda hissettiği güçlü el ile duraksadı ve sanki vücudu başkasının kontrolüne girmişçesine arkasına doğru döndü. Karşısında uzun boylu -topuklu ayakkabı giyiyor olmasına karşın haylice kısa görünüyordu ve gerçek boyunu düşünmemezlikten geldi- kedisi Bertie'nin açken etrafında dolaştığı, miyavladığı ve ilgi çekmeye çalıştığı o bakışların aynısı gözlerinde gördüğü bir erkek duruyordu. Giyimine bakılacak olursa da markaydı. Biraz önce sarf edilen sözcüklerin bu kişiden geldiğine emindi. Kaşlarını çattı. Anlaşılan o sözler kendisine yönelikti. Öksürmesini ve umursamaz tavırlarını gözlerini dikerek inceledi. "Seksi olan sevgilim için krem gibi ıvır zıvır bakacaktım." Ellerini kavuştururdu. "Ahh! Birincisi sevgilimin böyle ucuz şeylere alerjisi var. İkincisi bende ucuz şeyler almam. Kadının bile en pahalısını alırım." Kendisinden birkaç yaş büyük olduğunu düşündüğü adam elini saçlarına doğru götürüp başını okşar gibi geçtiğinde tıknaz bir şekilde donup kalmıştı. "Üzgünüm sarı kız. Benim gibi zengin bir müşteriye mal satamadın, daha çok çalışmalısın." Yüzünde çarpık bir gülümseme ile kendisine baktıktan sonra arkasını döndü. Ne? Yüzünde bariz bir soru işareti oluşmuştu. Zengin Adi Pislik. Gözlerini sıkıca kapattı. Aklında bin bir çeşit fikir cereyan ediyordu. Mesela elinde ki sepeti karşısında ki züppenin kafasına geçirmek. "O zaman krem bakma bahanesi ile beni rahatsız etme. Birkaç sokak ötede pahalı güzellik malzemeleri satan bir dolu mağaza bulabilirsin. İyi günler!" Gerisin geriye döndü ve derin bir nefes alarak birkaç adım uzaklaştı. Bu tip insanlardan oldu olası nefret ediyordu. İnsanların gözlerine paralarını sokmak isteyen, günlük güllistanlık yaşayan ve başkalarının sorunlarını umursamayan zengin adi pisliklerden. Omzundan aşağıya sarkan saçlarını geriye doğru attı. Muhtemelen eğlenecek birilerini arıyor. Ama ben onlardan biri olmayacağım. Evet.
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Çarş. Mart 06, 2013 8:23 am

    Kızın öylece uzaklaşmasını izlemezdi, izlememeliydi. Kimse bana sırtını dönemez Sarı cüce. Uzun bacaklarını iki kere hareket ettirmesiyle bile kızı geçmişti. Vücudunu kıza doğru döndü ve tam önünde durdu. Kesinlikle bu kızla uğraşacaktı, kim Jin Ho'ı pas geçip işine devam edebilirdi ki? Bu yüzü göremeyecek kadar mı kısa? Bu mükemmel yüzz!!! Başını eğdi ve yüzünü kızın yüzüne yaklaştırdı. "Gözlerin iyi görmüyor herhalde?" dedi ve doğruldu. Sinirlenmişti ve sinirlendiğinde küçük bir çocuk gibi olurdu. Ayrıca gıcıklığı da üç katına çıkardı. Elini sepete doğru uzattı ve "Vazgeçtim. Para benim değil mi? İstediğimi alacağım. Hatta hepsini bile alabilirim." dedikten sonra eline aldığı rujun kapağını açtı. Kırmızı ruj tüm parlaklığıyla kız ile arasında duruyordu. Smirk gülüşü dudaklarına yayıldığında bakışlarını kıza kaldırdı. Kızla uğraşabilmek için aklına şeytanca -onun şeytanca olmayan fikri yoktu- fikir gelmişti. "Sattığın ürünlerin kaliteli olduğunu nereden bileceğim? Ya o çok seksi kız arkadaşıma bir zarar verirse? O yüzden sen bu ruju bir dene bakalım. Sende güzel durursa bütün ürünlerini alacağım." dedi ve bakışlarını kızın dudaklarına indirdi.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Çarş. Mart 06, 2013 8:42 am


      Kırmızı ruja şüpheli bir bakış attı ardından bakışlarını karşısında çarpık bir gülümseme ile kendisine bakan oğlana yöneltti. Sinir bozucu bir şekilde nefesini dışarıya verdi ve boşta kalan elini ince beline yerleştirerek, dik bakışlarını gözlerinin içine yöneltti. Çevik bir hareket ile ruju karşısında duran oğlanın parmaklarının arasından kaptı ve kapağını kapattıktan sonra sepete yeniden yerleştirdi ve ağzına geleni söylememek için dudaklarını birbirine bastırarak bir süre bekledi. Meydanın ortasında çirkef davranmayacaktı ama sinirlenmişti. İşi başından aşkınken gerçekten böyle tipler ile uğraşmak istemiyordu. Üstelik kendisi ile eğlenmek istediğinden adım gibi emindi ve onun eğlencesi olmayacaktı. Ruju denememi istiyormuşmuş. Hepsini alacakmışmış. Derin bir nefes aldı. "Git... O seksi kız arkadaşını getir o zaman çünkü bu ruju deneyecek değilim. Ayrıca her Koreli bilir. Dağda mı yaşıyorsun?! Jwie, Güney Kore'nin en kaliteli markası. Ya da... Öyle bir şey. AĞĞĞHHH. Kendini kurnaz mı sanıyorsun? Neden gitmiyorsun? Yorgunum ve seninle uğraşacak zamanım yok." Ayağını birkaç kez yere vurdu. Beline yerleştirdiği elini tarak niyetine saçlarının arasından geçirdi. Arkasını dönüp sepetteki telefonunu çıkardı ve saati gösteren rakamlara baktı. 13:22. Omzundan geriye küçük çaplı bir bakış attı ama oğlanın kendisine yönelttiği çatık bakışları fark ettiğinde yeniden önüne döndü. Birkaç metre ötede kendisi gibi satış yapan kızı gördü. Daha fazla dayanamayacağını düşünüyordu. En azından sepeti kıza verir ve kuru temizlemeciye bıraktığı kıyafetlerini geri alırdı. Ardından metroya gider, tuvalette üzerini değiştirir kendisini eve atardı. Bu meydana gelmesi dahi iki saat sürmüştü. Hafifçe öksürdü ve düşüncelerinin gerisinde plan kurmaya devam etti. İzleniyormuş hissine kapılarak huzursuzlaşmıştı.
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Çarş. Mart 06, 2013 10:01 am

    Kızın bu kadar çenesinin düşük olduğunu tahmin etmemişti. Kaşlarını çattı ve sırtını kendisine dönen kıza baktı. Kimse beni takmamazlık YAPAMAZ. Tanrıyım lan ben TANRI!!! Dudağının kenarını yukarı çekti ve tekrardan uzun bacaklarını kullanarak kızın önüne geçti. Daha Jin Ho eğlenmeyi bırakmamıştı ve kızda öylece çekip gidemezdi. Kollarını birbirine bağladı ve başını iki yana doğru sallarken -mahalle karısı görüntüsü çiziyor- "Ya! Ben nerden bilebilirim kozmetik ürünlerini. Doğal güzelim ben! İlgi alanımda değil bu salak ürünler. Ayrıca diğer sorduklarına cevap vermeme hakkımı kullanıyorum." dedi ve elini tekrardan sepete doğru uzattı. Sonra dikkatini kızın elindeki telefon çekince sinsice gülümsedi ve hızlıca kızın telefonunu aldı. Anında da telefonu yukarı -kızın uzanamayacağı yere- doğru kaldırdı ve başını azıcık geri çekerek -kızdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı- "Ya! Sarı cüce! O ruju deniyor musun yoksa denemiyor musun?" sinirlenmiş numarası yapıyordu. "Seni patronuna şikayet edeceğim, müşteriyi memnun edememekten dolayı."
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Çarş. Mart 06, 2013 10:26 am


      Şaşkınlıkla telefonun yukarıya doğru kalkışını izledi. Açık kalan ağzını yavaşça kapattı ve kaşlarını çatarak, yüzünü buruşturarak oğlana baktı. Kim olduğunu sanıyordu? Hangi hakla? Zengin bir züppe oluşu bunları yapmasına hak mı tanıyordu? Şuan kazanacağı üç-beş kuruşu dahi düşünmemezlik ederek sepeti kafasına geçirip, onu dövebilirdi. Gerçekten dövebilirdi. Boşuna Judo eğitmeni değildi. Koluna asılı olan sepeti yere bıraktı. Etraftaki onca insanı görmemezlikten geliyordu. Parmaklarını gerdi ve tebessüm ederek oğlanın yüzüne baktı. Muhtemelen bu tebessüm ile 'sarı cüce' olarak hitap ettiği kızın yola geldiğini düşünecekti. Oğlanın boşta sallanan elini kaptı ve bu sırada yüzünde ki ifade muhtemelen azılı bir katil ifadesine dönüştü. Deli deli gülümsüyor da olabilirdi. Oğlanın kolunu gererek çekti ve sırtına zımbaladı. Hareket ettiği her an omzuna tatlı (!) bir acı yayılacaktı. Evet. Boyu kısaydı ama Judo yeteneği de su götürmezdi. Bu konuda egoist bir tavır dahi sergileyebilirdi. Acıdan dolayı yüzünü buruşturan oğlana, kendisine defalarca yönelttiği çarpık gülümseme ile baktı. "Züppe Pislik. Rahat durmazsan omzunu yerinden çıkartabilirim ve bu acıya katlanamazsın. Şimdi telefonumu bana ver. BENİ ŞİKAYET EDİP ETMEMEN UMURUMDA DEĞİL!" Sesinin yükselmesi ile anlık bir duraksama yaşadı ve derin bir nefes alarak devam etti. Oğlanın telefonunu tutan eli aşağıya doğru kayınca telefonunu kaptı ve önüne düşen saçlarını geriye doğru atarken, oğlanın kolunu serbest bıraktı. Yerde ki sepeti yeniden aldı ve sanki hiç bir şey olmamış gibi tebessüm etti. Hatta hafifçe eğildi. Oğlanın yanından kayarcasına geçerken onun homurdanmalarından ayrı bir zevk almıştı. Siyah uzun saçlı ve kendisi ile eşdeğer sarı elbise giyen kızın yanına doğru yürüdü. "Ben biraz ara veriyorum. Sepet sana bıraksam sorun olmaz değil mi?" Genç kızın olumlu tepkisine karşılık içten bir şekilde gülümsedi ve sepeti ona doğru uzatırken, telefonunu, birkaç miktar parasını da aldı ve koşar adımlar ile meydanı geçerek sokak yolunda ki açık büfeye doğru ilerledi. Ellerini tezgaha birleştirerek koyarken ramen kokusunun etkisi ile başı dönmüştü. "Ahjussi! Ramen alabilir miyim?" Büfe meydandan fazla uzakta değildi. Zaten boylu boyunda kaldırımı kaplayan ağaçlar sokağın dahi parktan çıkmış bir görünüme bürünmesine neden oluyordu. Yaşlı adam küçük bir kasede dumanı tüten rameni kendisine uzatırken, bir çiftte çubuğu uzattı. Saygıyla eğilerek teşekkür ettikten sonra büfenin yanında ki küçük masaya yerleşti. Çubukları birbirlerinden ayırdı ve önüne düşen saçlarını boşta kalan eli göğsüne bastırırken, çubukları ramene daldırdı. Ağzına doldurduğu rameni yavaşa yedi. "Maşisso- !!" Sözü ağzına tıkandı. Masanın karşısında zengin züppe oturuyordu. Birkaç kez nefes alabilmek için öksürdü. Neredeyse boğulacaktı.

    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Perş. Mart 07, 2013 8:52 am

    Omzunu ovarak kızın peşinden yürümeye devam etti, tabi ona fark ettirmeden. Tanrı bunun boyundan alırken kaslara vermiş galiba, nasıl da acıttı canımı? Sarı cüce! Dudağını büktü ve kızın aynı kendisi gibi giyinmiş başka bir kıza elindeki sepeti vermesini izledi. İşim gücüm yok bu kızı takip ediyorum? Beni bekleyen azgın kızlarla donatılmış bir parti var. Tam arkasını dönüyordu ki göz ucuyla kızın koşuşturarak karşıdaki büfeye ilerlediğini gördü. Direk U dönüşü yaptı ve ellerini cebine soktu. Kızın olduğu yere doğru sinsice yaklaşırken "Nasıl yiyeceklerle beslendiğini görmeliyim ki o gücü nasıl kazandığını öğreneyim. Hı hı tabi." kendi yalanına kendini inandırmaya çalışıyordu. Hızlı adımlarla kızın peşinden gitti ve küçük büfeye baktı. Masalara oturmuş insanlara, kasadaki adama yüzünü buruşturarak baktı. Burada yemek mi yiyorlar? Evsiz mi bunlar? Yol ortasında yemek yemek? Agioo! Ne kadar ezik. Kızın tam karşısındaki masaya geçti. Tabi oturmadan önce tahta saldalyenin üzerinde toz var mı yok mu diye de ince bir araştırma yaptı. Herkesin poposunu koyduğu yere eşsiz popomu koyacak değilim. Sonunda cebindeki mendili çıkarıp serdi ve öyle oturdu. Bunun adı titizlik değildi, sadece iğrenmeydi, tüm insanlardan. Bakışlarını kıza dikti ve onun hızlıca yemek yemesini izlemeye başladı. Suratına da smirk gülüşü yayılmıştı. Kızın bakışlarını yakaladığında sarı cücenin öksürmesiyle hafifçe kıkırdadı. Elini hafifçe kaldırıp kıza selam verdi. "Oyun ben istediğimde biter." diye mırıldandı.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Perş. Mart 07, 2013 9:23 am


      Birkaç kez daha öksürdü ve aksi aksi karşısında pişkin bir şekilde oturan adama baktı. Sonunda konuşabilecek hale geldiğinde işaret parmağını adama doğru uzattı ve birkaç kez salladı. "Bu bir oyun değil. İnsanları yemek yerken rahatsız etmekten mi hoşlanıyorsun? Senin yüzünden neredeyse boğuluyordum." Ramen kasesine kenara doğru sürükledi ve çubukları da içine bıraktı. Sandalyeyi masaya yaklaştırdı ve kollarının kavuşturarak sandalyeye yaslandı. Karının doyurmuş sayılmazdı ve ramenine bakmamak için kendisini zorluyordu. Ama karşısında çözmesi gereken küçük çaplı bir problem vardı. O da karşısında her sözüne karşın pişkince gülümseye devam eden adamdı. Nasıl böyle gülümsemeye devam ediyor? Sapık! Ayrıca kendisini beğenmiş bir züppe olduğu aşikar. Belki de onu dövmem gerekiyor. Son düşünceleri ile gözlerini devirdi. Sokak ortasında bir adamı dövecek değildi ama düşüncesi itiraf etmek istemese de hoş görünüyordu. Karnından acı bir guruldama yükseldiğinde yaslandığı sandalyede hafifçe zıpladı. "En azından yemek yememe müsaade edersin." Yeniden kasesini önüne çekti ve çubuklarını yemeğe daldırdı. Arada sırada kaçamak bakışlar ile ona bakıyordu ama bakışları buluştuğunda yeniden gözlerini yemeğine götürüyordu. Bir taraftan da düşünceleri cirit atıyordu. Maşissoyo!... Kaba varlık. Hangi insan biri yemek yerken gözlerini ona diker ki?!Boş kaseyi öne doğru sürükledi ve yüzünde hafif tebessüm sol elini karnında usulca gezdirdi. "Maşissoyo! Maşissoyo!" Adamın yönelttiği bakışları fark ettiğinde tebessümü buruklaştı ve soldu. Dudağını kıvırarak masaya doğru eğildi. "Benden ne istiyorsun bunu açıkça söyle."

    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Cuma Mart 08, 2013 7:13 am

    Kızın her cümlesine karşılık pişkince gülümsüyor ve cevap vermiyordu. Gıcıklığını gayet iyi gösteriyordu. Ama kızın kaseyi önüne çekip yemeğine dönmesi Jin Ho'ı şaşırtmıştı. Karşısında ben varım. Lee Jin Ho! Nasıl yemek yer? Hemde hiç umursamadan, sanki evinde yercesine. Nasıl bir kız bu? Balık gibi açılmış bakışlarını kızın üzerinde gezdirdikten sonra başını azıcık kaseye doğru uzattı. Suda yüzen makarnalar. Ne kadar basitçe. Nasıl doyuyor bu kız bununla? O kadar gücü bundan mı karşılıyor? Aigoo kolumu nasıl da acıtmıştı? Bu iğrenç yemek sayesinde mi? Biliyordu bu yemeği tabi ki ama daha önce hiç yememişti, gerek duymamıştı. Zaten Jin Ho öyle her yemeği, herkesin yaptığı yemeği yemezdi. Özel yemekleri ve özel aşçısı vardı. Yüzünü midesi ağrıyormuş gibi buruşturdu ve geriye yaslandı. Kız -Jin Ho'a bile sevimli gelebilecek derecede- tebessüm edince, seslice yutkundu ve karnını sıktı. Aslında uçaktan indiğinden beri yemek yememişti ve biraz da açtı. Ama tabi ki de buradaki yemeklerden asla yemezdi. Ellerini cebinbe soktu ve ayaklarını uzattı. Tabi ayakları kızın ayaklarını bile geçmişti. Kızın sorusuna karşılık başını yana yatırıp hafifçe güldü. Biraz alaylı bir şekilde "Bana verebileceğin bir şeyin var mı ki?" durdu ve gözlerini kızın vücudunun üst bölgesinde gezdirdi. Başını düzleştirdi ve ellerini de cebinden çıkarıp masaya koydu. Alaycı ses tonu daha da ağır gelmeye başlamıştı. "Aslında bir şeyler var ama... Pek tipim değilsin." Çoğu zaman böyleydi kaba ve açık sözlü.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Cuma Mart 08, 2013 7:35 am


      Masaya dayadığı dirseği masadan kaydı ve şaşkınca gözlerini kırpıştırarak toparlanmaya çalıştı. Böyle kaba ve açık sözlü bir şekilde ifade edişi Nana'yı dehşete düşürmüştü. Tipi değilmişim! Sanki o benim tipim! KABA! SAPIK! ZÜPPE! Düşüncelerinde resmen çığlık atıyordu. Dudaklarını sıkıca birbirlerine bastırdı çünkü gerçekten kendini tutamayıp bağırmaya başlayabilirdi. Hafifçe öksürdü ve kendini tutabileceğinden emin olduğu bir an sandalyesinde hafifçe kıpırdandı ve çarpık bir gülümseme ile oğlana baktı. "Güzel. O zaman bu konuşma burada bitti. Benimle uğraşmanı gerektirecek bir sebep olduğunu göremiyorum." Sağ gözü seğirdi. Gergin olduğu zamanlarda sağ gözü seğirmeye başlıyordu. İnce, uzun beyaz parmaklarını gözüne bastırdı ve ovuşturdu. "Evet... Ben... Gidiyorum." Derken masadan kalktı ve gözünü ovuşturmaya devam etti ama bir adım dahi atamadan karşısında ki adamın uzun bacaklarına takıldı ve yere düştü. Bir kediyi andırır şekilde sanki dört ayağının üzerine düşmüştü. Kötü tarafı dizlerinin üst kısımlarından küçük acı yansımaları hissediyor olmasıydı. Oğlanın bacaklarına dolanan ayaklarını çekti ve dizlerinden yayılan zonklamaya karşı hızla ayağa kalktı. "AĞĞĞHHHH! AYAKLARINI NE DİYE UZATIYORSUN!? SENİN YÜZÜNDEN... SE-SENİ..." Dudaklarını birbirlerine bastırdı ve öfkeyle sıktığı yumruklarını gevşetti. Masada ki kaseyi kaptı ve büfeye götürüp sertçe tezgaha bıraktı. "KAMSAHAMNIDA AHJUSSI!" dedi. Yaşlı adamın bile tepkilerinden dolayı şaşkınlık duyduğu aşikardı. Elbisesini çekiştirdi ve yapabildiği kadarı ile koşar adımlar ile meydana doğru yeniden ilerlemeye başladı. Saçlarını yolacak kadar sinirlenmişti. Fıskiyelere yakın banklardan birine oturdu ve bacaklarını uzatarak dizlerine baktı. Sadece birkaç küçük kırmızı çizgiden ibaretti ve birkaç dakika öncesine kıyaslanacak olsa zonklamaları da hissedilmeyecek kadar azalmıştı. Parmağının ucunu kanlanmış çizgilerden geçirdi. Düşmenin etkisi ile sinirleri boşalmıştı ve bağırıp çağırmıştı. Parmakları bankın tahtalarına geçirdi. "Anlaşılan kötü günümdeyim."
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Cuma Mart 08, 2013 8:19 am

    Kızın gözünü ovarak masadan kalkışını izledi ve sonra GÜM. Kızı öyle kedi gibi yere düşmüş görünce kahkahayı bastı ama hemen toparlanıp elleriyle ağzını kapatıp kıkırdamasına devam etti. Böyle komik durumlarda asla kendini durduramazdı ve eğer bu kız arkadaşı olsaydı -fakirlerle takılmıyorum-onunla bütün gün dalga geçerdi. Kızın sinirli bir şekilde kalkıp bağırmasıyla olduğu yere pıstı Jin Ho. Ellerini ağzından çekip birbirine kenetledi ve dizlerine koydu, bacaklarını da düzeltip öylece masum bakışlarla kıza bakmaya başladı ama içinde kocaman bir tüy onu gıdıklıyor gibiydi. Hala gülmek istiyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı ve kaseyi kasaya bırakan kızı izledi. Kızın arkasından ayağa kalktı ama onun meydana doğru koşarak ilerlemesini olduğu yerde izledi. Arkasından hemen gitmedi. Yan tarafında bulunan ağaca dayandı, tabi sadece omzunun kenarından. Gözlerini kısıp kızın dizleriyle ilgilenmesini izledi. İki saniye ciddiyete bağladı ve kendine sordu; "Neden hala kızın peşindeyim? Neredeyse bir saat oldu, sıkılmadım mı?" Durdu, düşündü. Omzunu ağaçtan çekti ve meydanın karşısına geçerken sinsice sırıttı. Bu eğlenceden asla sıkılmam. Kızın yanına oturdu ve ayaklarını uzatıp ellerini göğsünde bağladı. Kızın ani bir şekilde ona dönüp bakmasına karşılık, gözleri karşıdaki fıskiyedeyken "Ne?! Düşmen benim suçum değildi? Boyun kadar olan bacaklarımı nasıl göremedin?" kesinlikle kızın düşmesi hakkında vicdan azabı duymuyordu, zaten Jin Ho'ın vicdanı yoktu. Sırıttı.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Cuma Mart 08, 2013 9:46 am


      Sırıtışına karşılık kendisi de yapay bir şekilde sırıttı. Ama saniye geçmeden gülümsemesi yok oldu ve kaşlarını çattı. Ellerini kavuşturdu ve dik bir şekilde öylece sessizce karşıya bakarak oturdu. Sepeti verdiği kızın kendisini bu halde, muhtemelen onu dinleniyor olarak görebileceği şekilde oturmuş vaziyette görmesi eksi puanları arttıracaktı. Belki de umurunda dahi olmazdı kim bilir. Resmen şu bir saat içerisinde sinirleri türlü türlü değişimler geçirmişti ve alacağı parayı dahi düşünmüyordu. Aslında kesinlikle düşünmesi gerekiyordu ama yapamıyordu. Uzattığı bacaklarını çekti. Zaten topuklu ayakkabılar ayaklarına vuruyordu ve yürümekte zorlanıyordu. En azından karnını doyurmuştu. Dirseklerini bacaklarına dayadı ve başını ellerinin arasına alarak öne doğru eğilerek düşünmeye başladı. Kafasının içinde her zaman planlar ve programlar vardı. Bu sayede yapacağı her şeyi düzene koyuyordu. Tüm gününü satışla geçirmişti ve işin sonu pekte iyi görünmüyordu. Ayrıca lise yıllarından sonra ilk kez bu kadar azılı bir sapık ile karşılaşmıştı ve sakız gibi kendisine yapışmıştı. Bugünün sonunda bir çok sefer ertelediği teyzesine gidebilirdi ya da LeeWa Şirketinde ki yedek şoför olmak için kaydını sunabilirdi. Şayet yetişirse spor merkezinde 17.00'da başlayan Judo eğitimine katılabilir ve oradan da üç-beş kuruş para alabilirdi. JUDO! Başını yavaşça çevirdi ve uzun bacaklarını üst üste atmış rahat bir şekilde oturan oğlana baktı. Keyfi oldukça yerinde görünüyor. SAPIK! Yavaşça doğruldu ve gurur duyarcasına konuşmaya başladı. "Aslına bakarsan siyah kuşak bir Judocu olduğumu söylemeyi sana unuttum. Eğitmenlik bile yapıyorum. Ve... Senin için bir tehdit unsuru olduğumu kabul etmelisin. Biraz önce kolunun acısından inliyor gibiydin." Kendisinden dahi beklemeyeceği şekilde içten bir şekilde tebessüm etti. Bakışları buluştuğunda ise tebessümünün farkına vararak olduğu yerde kıpırdandı ve öksürdü. Nana! Topla kendini! Sağ elinin parmakları ile yaptığı yumruğu yavaşça başına vurdu. "Aish!" Sözlerinin etkisi adamın üzerinde görebilmek için başını çevirirken meydanın diğer tarafından sepetini bıraktığı kızın geldiğini fark etti. Dudağının kenarını ısırdı. Genç kız sepeti kucağına bıraktı ve elini beline koyarak alaycı bir tebessüm ile kendisine baktı. Tabi bakışlarının çoğu yanında oturan adama yönelikti. Anlık bir şekilde her ikisine baktı ardından dudaklarını birbirine bastırarak sepetini kavradı. "Nana-sshi yarım saat içinde iş bitecek. Bugün benim için oldukça karlıydı ama... Sana bakılırsa pek iyi değil. Annyeonghaseyo!" Genç kız bakışlarını, yanında oturan oğlana çevirip cilveli cilveli merhaba derken sadece her ikisine kısık gözler ile bakmakla yetindi. Kusmak istiyorum. Bakışlarını sepetine kaydırdı. Daha bir dolu ruj, vücut kremi, yüz losyonu sepetin içinde gelişi güzel duruyordu. Yanaklarını şişerek nefesini dışarıya verdi. "Nana-sshi sonra görüşürüz." Adını dahi bilmiyorum! Şu... Şu bakışlara bak. Yürüyüşe. Resmen kendisini sergiliyor! Neden ona dadanmadı ve bana dadandı!? Kıza bakılırsa bu sapığın istediği her şeyi verebilir. "Neden onunla beraber gitmiyorsun? Birbirinizden hoşlanmışa benziyorsunuz." Nana... Sen kafayı mı yedin? Ne biçim konuşuyorsun?! Resmen... Kıskan- Sakin. Sakin. Git ve biraz daha malzeme sat. Rahatlayacaksın. Gözlerini kapattı ve gevşemeye çalıştı. Gözlerini açtığında daha iyi- O KIZ HALEN BURAYA MI BAKIYOR?! "AISH! BEN GİDİYO-" Ayağa kalkmıştı ama ilerleyemedi. Başını çevirdi ve öfkeyle kaşlarını çattı. "YAAAA! ŞİMDİ TACİZ ETMEYE DE Mİ BAŞLADIN!? ETEĞİMİ BIRAK!" Züppe Sapık sarı elbisenin ucunu tutmuş çekiyordu, bir nevi gitmesini engelliyordu. "YAAAA! BIRAK!" Aslında elinden kolay kurtulabilirdi ama elbiseye gelecek bir zarar koşulunda zaten kazanacağı üç-beş kuruş parayı da kaybedebilme riski vardı. Elinden kurtulmayı bıraktı ve sıkıntıyla nefesini dışarı verdi.

    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho C.tesi Mart 09, 2013 10:25 am

    Kızın yanında eğleniyordu ve bu da Jin Ho'a ya şimdilik yeterdi. Kızın tehditlerini dinlemiyordu bile, evet aslında -hala daha kolu sızladığı için- ondan korkuyordu ama şuanda havalı çocuğu sergiliyordu. Bakışları ara ara kızın dizine gittiğinde vicdan azabı değildi ama başka bir acı hissetti kalbinin derinliklerinden, çoook çok derinliklerinden. Derin bir nefes çekti. Kendisi düştü, benim suçum değil, niye dikkatimi dağıtıyor ki?!Bunları düşünürken kızın yaptığı hareketlerini göz ucuyla görüyordu ve bakışlarını meydana doğru yönelttiğinde yanındaki sarı cüce ile aynı giyinmiş ama daha çirkin bir kızın kendilerine doğru geldiğini gördü. Aman Tanrım! Sarı rengi bu kadar itici hale gelir?! Gözlerime yazık. Bakışlarını anında kızdan çekti ve kızın açıkta kalmış bacaklarına indirdi. Yüzünden daha iyi. Sarıyı mahveden kızın -ona bunu layık görmüştü- konuşmaya başlamasıyla yüzünü buruşturdu. Bakışlarını -çaktırmadan- yanında ki sarı cüceye çevirince delici bakışlarını hem kendi hemde karşılarındaki çirkinin üzerinde gezdirdiğini gördü. Bu bakışları çok iyi tanıyorum, her kadının benim için yaptığı aciz bakışlar. KISKANÇLIK.İçinden koca bir kahkaha attı ve bakışlarını karşısındaki çirkine çevirdi. Gözlerim şimdi çekeceğiniz azap için cehennemde çekeceğiniz azaptan düşüyorum, Tanrı bunu yapmalı. Böylelerini yaratırken ne düşünüyordu acaba? Acı çekerek çirkin kıza bakmaya sürdürdü bir yandan da yanında hala adını bilmediği -aslında gerek duymuyordu, sarı cüce iyiydi onun için- kıza bakış atıyordu. Durumu eğlenceli bulmuştu. Sonunda diğer kız götünü -Jin Ho'ın bile kabullendiği- güzel bir şekilde kıvırta kıvırta gitmesiyle tüm dikkatini kızın götüne vermişti. Yanındaki hareketliliği anladığında kıvrak refleksleriyle kızın eteğinden yakaladı ve bakışları hala uzaklaşan kızın götündeydi. O kocaman güzel göt görüş alanından silinince bakışlarını yanında tepinmeyi bırakmış kıza döndü. Ayağa ani bir şekilde kalktı ve kızın bileğinden tuttu. Yüzünü aşağı eğip hemen dibindeki kıza baktı. Şuanda fazlasıyla etkileyici olduğunu biliyordu. Lee Jin Ho'ım sonuçta. Tanrıyla bile yarışabilirim. Kesinlikle kendisine tapan biriydi. Kızın bileğinden tuttuğu gibi yürümeye başladı. Kıza minik yara bantlarından alacaktı çünkü kızdan daha fazla tehdit almak istemiyordu. Ama kabul etmesi gereken asıl şey kız ile daha fazla vakit geçirmek istediği ve bunu bir türlü kabul etmediğiydi.
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na C.tesi Mart 09, 2013 11:02 am


      "BİLEĞİMİ BIRAK!" Aslında kolaylıkla bileğinden kurtulabilirdi ve sonuç olarak düşündüğü hayalleri de gerçekleştirebilirdi. Koluna asılı olan sepeti bu adamın kafasına geçirmek gibi. Ama yapmıyordu. Yapamıyordu. Bitkindi. Yorgundu ve daha fazla karşı çıkabileceğini sanmıyordu. En azından istediklerini -büfede bahsettiği isteksel kısımlar hariç zaten... tipi olmadığını söylemişti- gerçekleştirip işten sıyrılacaktı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve sessizce kim olduğunu dahi bilmediği ama zihninin derinliklerinde Adi Pislik, Zengin Züppe -aslında zengin olduğundan şüphe ediyordu belki de sadece havalıydı ama giydiklerine bakılırsa zengin sıfatını da hak ediyordu-, Sapık olarak kodlanmıştı. Tabi diğer taraftan bir önce kendini sergileme çabası içine girmiş kızın yanından geçerlerken garip bir şekilde gururlanmıştı ve istemsizce yüzüne adeta olimpiyatları altın madalya ile kazanmış bir sporcunun kendini beğenmiş ifadesi ile -o altın madalya bu adam mıydı? bunu sonra düşünecekti- kıza baktı. Meydanı boylu boyunca geçtiler. Fazla uzun boylu. Soru işaretleri ile sadece arkasını görebildiği adama bakıyordu. Garip bir şekilde kendisini ilk kez gerçekten kısa olduğunu düşünürken buluyordu. Boyu ile fazla uğraşmazdı. Sonuçta boydu. Önemli bir etkisi yoktu pek. Ama bunu adını sanını bilmediği uzun boylu adamın yanındayken fazlasıyla fark ediyordu. Üstelik ayaklarımda topuklular var. Meydanın diğer yakası gibi bu yakada boylu boyunda uzanan sıralı ağaçlar ile kaplıydı. Aralarından geçtiler. Ne yapmaya çalışıyor merak ediyorum. Acaba beni kaçıracak mı? Görgü tanıklarına göre de kendi rızası ile gidiyor gibi olacağım. Ama sesini çıkarmada sokak boyunca adamın peşinden ilerlemeye devam etti. Ta ki geniş tabelasında Omae Eczanesi yazan beyaz küçük binaya kadar. Tek kaşını havaya kaldırdı. Halen anlamış değildi. Adeta bir kukla gibi uzun siyah taburelerden birine adam tarafından oturtuldu. Kolunda ki sepeti hemen yanında ki masaya yerleştirdi ve bileğini ovuşturdu. Bir taraftan da şüpheli gözler ile adamı izliyordu. Kendisine doğru yaklaştığını fark ettiğinde hızla umursamaz bir ifade takınarak gözlerini etrafa çevirdi. Adam tam karşında çömeldiğinde vücudu da gerilmişti. "Ne yapıyo-?" Pororo desenli küçük yara bantlarından birini fark ettiğinde hiç beklemediği bir şeyin gerçekleştiğini düşünüyordu elbet. "Ben yapıştırım. Ge-" Banta uzanan eline yediği hafif vuruş işe afalladı. Sanki önemli bir deneyi gerçekleştirecekmiş gibi konsantre olan adamın bakışlarını ve bantı yavaşça dizinin üzerinde ki yaraya yapıştırışını izledi. "Aa.. Teşekkürler."
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Paz Mart 10, 2013 1:30 am

    Yolda yürürken iç sesi veya düşünceleri faaliyete geçmemişti, kızın bileğinden gelen nabız ile yalnız kalmıştı resmen. Hiç bu kadar uzun yalnız kalmamıştı, etrafı onca insan doluydu, geceleri de yalnız uyumazdı, korkardı tek başına uyumaktan. Annesi öldüğünden beri yalnız uyuyamıyordu, yani yanında insan olmasa bile iç sesi veya düşünceleri hep çınlardı içinde. Şimdi ise arkasından gelen kızın topuklu ayakkabısının sesi, arabaların ve konuşan insanların uğultusu. Kızın garip bir çekimi vardı yoksa Jin Ho hala daha burada durmuyor olurdu. Sonunda aradığı eczaneye geldiklerinde kızı oturttu ve yara bandı almak için tezgaha yaklaştı. "Yara bandı lazım." dedi ve adamın uzattığı yara bandına baktı. Yüzünü buruştururken "Aish! Böyle sade ve çirkinlerden değil," arkada taburede oturan kızı gösterdi. "Şunun gibi küçük kızlar için olan yara bantlarından." yüzünü adama doğru döndü ve adamın o bayan çocuk değil diyecekmiş gibi açılmış ağzı ve suratını görünce elini havaya kaldırdı ve "Tamam başka yerden alırım ben yara bandını." hiç kimseye açıklama yapmaktan hoşlanmazdı. Kollarını tezgahtan çektiği sırada adam ona Pororo'lu yara bantlarını uzattı. Şöyle yola gel KÖLE. Parayı uzattı ve sırf inat olsun diye büyük bir para verip ucuz şey için o parayı bozdurdu. -Ki zaten parasında değeri az olan para yoktu-. Zavallı adamın minik bir yara bantı için o kadar parayı bozamayacağı için iki seçenek arasında kaldığını izledi keyifle. Bilyordu, ya parayı geri verecek ve bizim minik jestimiz olsundiyecekti, ya da parayı bozacak ve hiç bozukları kalmayacaktı. Adam ilk şıkkı seçmiş olacak ki bütün parayı Jin Ho'a geri verdi. Jin Ho'ın da elinde sıkıca tuttuğu yara bandını da geri alamazdı, Jin Ho güldü ve adama teşekkür etmeden -ne zaman birine teşekkür ettiği duyulmuş ki- kızın yanına gitti. Eğilmeden ya da yere çömelmeden bantı nasıl takacağını düşündü. Aish! Niye bu kadar kısa ki? Mecbur çömeleceğim, agioo! İlk defa!!!! Yüzünü buruştura buruştura kızın önünde çömeldi ve yara bantı takarken de kızın kurtulma çabaları sonuç vermedi ve bant takıldı. Jin Ho bakışlarını kızın yüzüne getirip "Agio! Bu yüz hiç bu kadar alçağa inmemişti. Fazla alçak burası." dedi ve hemen ayağa kalkıp eliyle yüzüne hava verdi. "Kendi seviyeme çıktım. Oh!"
    Kim Na Na
    Kim Na Na
    Visual Arts | I. Sınıf
    Visual Arts | I. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 158
    Kayıt tarihi : 02/03/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Kim Na Na Paz Mart 10, 2013 2:02 am


      Hiç bir şey söylemedi yorumu karşısında çünkü evet farkındaydı kısaydı. Bu topuklu ayakkabılar bile pek yardım olmuyordu. Ama adamda fazla uzun boyluydu. Fazla. Böyle devam ederse gerçekten cüce olduğumu düşüneceğim. Parmaklarının dizinin üzerinde ki Pororo desenli yara bandında gezdirdi. Aslında gerek yoktu idare edebileceğinden emindi ama... Kendisini şimdi daha iyi hissediyordu ve bunu Pororo'nun mu yoksa bu adamın mı sağladığından emin olamıyordu. Oturaktan kalktı ve sepeti yeniden koluna geçirdi. Bu sessizlik hoşuna gitmemişti. Aralarında bir laf dalaşının olması gerektiğini düşünüyordu ama dudakları sanki hızlı yapıştırıcı sürülmüş ve birbirlerine yapışmış gibi açılmıyorlardı. Önüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve ne zaman sepetin içine koyduğunu anımsayamadığı sarı eldivenleri kollarına geçirdi. Eczane görevlilerinde de onlara garip garip baktığını fark ettiğinde vücudu sonunda hareket etmeyi başarmıştı. Peşinde Züppe Sapık ile ile eczaneden dışarıya çıktı. Ağaçların arasından görebildiği kadarı ile kendisi ile eşdeğer sarı elbiseler içinde ki kızlar toparlanıyorlardı. Hepsinin yüzünde satışlarından dolayı mutlu bir ifade olduğu aşikardı. Bir dolu malzemeyi ve satış kuponlarını satmış olmalıydı hepsi. Hayal kırıklığı ile sepetine baktı. Hiç başarılı bir reklam olmadı. Acaba üç malzeme için ödeme yaparlar mı? Hiç sanmıyorum. Başını yukarıya adamın yüzüne doğru kaldırdı. Bu gerçekten küçük düşürücü. "Nana-sshi!" Kendisini sergi malzemesi gibi kullanan kız elini sallıyordu. Adımı nereden biliyor? Onun adı neydi? Eun Jin? Sun Ji? Her neyse. Zoraki bir tebessüm ile elini kıza doğru salladı. O kızların arasında alay malzemesi olmasına birkaç dakika kalmıştı. Yeniden adama döndü. Adını bile bilmiyorum ama o muhtemelen şu ciyaklayan kız yüzünden adımın Nana olduğunu çıkartmıştır. Bugün şans benden yana olmadığını açıkça belli ediyor. "Artık gitmem gerekiyor. Satışlar tamamlandı. Bant için teşekkürler... Ayrıca. HİÇ SATIŞ YAPAMAMAMI SAĞLADIĞIN İÇİN DE." Zoraki bir şekilde tebessüm etti ve bitkin adımlar ile meydana doğru ilerledi. Sarı kızların mutluluk ciyaklamaları artık sepeti onların kafasına geçirme isteği uyandırıyordu kendisinde.
    Lee Jin Ho
    Lee Jin Ho
    Law | II. Sınıf
    Law | II. Sınıf


    Mesaj Sayısı : 146
    Kayıt tarihi : 24/02/13

    Do Not Love Anybody Empty Geri: Do Not Love Anybody

    Mesaj tarafından Lee Jin Ho Paz Mart 10, 2013 2:45 am

    Sessizlik aralarında tuhaf bir elektrik yayıyordu ve Jin Ho bu elektrikle çarpılmak hoşuna gitmişti. Bakışlarını sessizce kızın üzerinde gezdiriyordu, sepeti sıkıca tutan parmakları, sabırsızca yere ritimsizce vuran ayağı, saçlarının minik bir rüzgarda dalgalanışı, bakışlarının bi sarılardan küme oluşturan kızlara bide elindeki sepet arasında kayışı... İç çekti, biraz sonra yapacağı davranış içinden geliyordu ama neden öyle bir davranış sergileyeceğini bilemiyordu. Hoş neden kıza yara bantı aldığını -yani tam almak olmasa da aldı- ya da önünde eğilip yara bantı dizine yapıştırmasını da bilmiyordu. Daha önce hiç bir kızın önünde eğilmemişti, yüzü onun için çok önemliydi ve yatarken bile yüzünü yanındaki kızdan yüksek tutardı. Kendisi en önemli insandı çünkü. Basit insanlarla aynı seviyede olamazdı. Kızın konuşmasını dinledi, içindeki biraz sonra rezil olacağım, sayende mesajını o kadar iyi anlamıştı ki! Elini uzattı ve kızın elinden sepeti aldı. Cebindeki bütün parayı kızın avucuna koydu ve "Günün en iyi satışı senin artık." dedi ve gülümsedi. Arkasını döndü ve kızı öylece orada bırakarak yürümeye başladı. Elinde -çok çirkin- bir sepet taşıdığına inanmıyordu, bu halde sadece eve gidebilirdi, parti işi sonraya kalmıştı. Cebinden telefonu çıkardı ve kapattı, Joo ile uğraşamayacaktı. Çöp kutusunun yanından geçerken sapeti kutuya doğru atacakken durdu, sepete baktı ve üzerinde kızın yüzünü gördü. Olduğu yerde kahkaha atıp bakışını iki yana doğru salladı. Sepeti kolları arasına alıp, ilk taksiye kendini atarken "Deliriyorum." diye söylendi şuan ki haline.

    RP SON.
    Do Not Love Anybody Tumblr_lr3avdRAtN1qa7enqo1_r1_500

      Similar topics

      -

      Forum Saati C.tesi Kas. 23, 2024 8:55 am