Bar kalabalıktı ama o insanların arasından cilalı tabure göz kırptı Dong Ju'ya. Dong Ju da tabureyi geri çevirmedi, loş ışık altında parıldayan ahşaba oturup yüzünü renkli şişelerin tarafına çevirdi. Saçlarını geriye tarayıp elini bar tezgahına koydu. Şirket partisi olanca enerjisi ile devam ederken Dong Ju kabuğuna çekiliyordu. Şirket çalışanları dans pistinde olağan para kokan eğlencelerine devam ediyordu. Barı parti için kiralamıştı. Teknik olarak kendisi kiralamamamıştı. Hatta hangi bar, kulüp olacağı da umurunda olmamıştı. Sadece menajerine söylemişti ve yıllardır yaptığı gibi Dong Ju'nun isteğini fazla çaba sarf ederek yerine getirmişti. Ama bu bile umurunda değildi Dong Ju'nun. Kore'nin en göz önünde olan eğlence şirketinin CEO'sunun hayatı son günlerde pek parlak geçmiyordu. Aslında en son ne zaman gerçekten hayatından keyif aldığını da hatırlamıyordu. Ama görevler, sorumluluklar ikileminde hareket etmek zorundaydı her koşulda. Arkasında ışıklandırılmış raflarda her türlü içki bulunmasına rağmen Dong Ju'nun vazgeçmeyeceği, vazgeçemeyeceği tek içki olan viski yine parmaklarının arasındaki kadehte, kadeh de Dong Ju'nun dudaklarının arasındaydı. İçini ısıtan yudumla beraber düşüncelere dalmamak için elinden geleni yapıyordu. Bilinçaltı, herkesinki gibi temel şeylere gereksinim duyuyordu. Eğlence, seks, yemek, para, şöhret… Ancak bunların hiçbiri, belki biraz para haricinde, onun gerçekten istediği şeyler olamazdı. İstediğin şeyleri kontrol edemezsin ve biraz kadın sikmek istiyorsan bunda ters bir şey yok. Peki ya aşk? Aşk yok mu? Küçük bir kız gibi düşünmeye başlamıştı, en iyisi içinde olup biten bu deliliğe son vermekti. Eskiden böyle değildi. Özellikle şirket partilerinde CEO olmasının getirisi ile öne çıkardı. Kendisinden arınmak, saflaşmak ve bu gösterişli dünyadan uzaklaşmayı sık sık düşünmezdi. İç çekti. Bir yudum daha aldı viskisinden.
2 posters
Friday Night
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°1
Friday Night
Bar kalabalıktı ama o insanların arasından cilalı tabure göz kırptı Dong Ju'ya. Dong Ju da tabureyi geri çevirmedi, loş ışık altında parıldayan ahşaba oturup yüzünü renkli şişelerin tarafına çevirdi. Saçlarını geriye tarayıp elini bar tezgahına koydu. Şirket partisi olanca enerjisi ile devam ederken Dong Ju kabuğuna çekiliyordu. Şirket çalışanları dans pistinde olağan para kokan eğlencelerine devam ediyordu. Barı parti için kiralamıştı. Teknik olarak kendisi kiralamamamıştı. Hatta hangi bar, kulüp olacağı da umurunda olmamıştı. Sadece menajerine söylemişti ve yıllardır yaptığı gibi Dong Ju'nun isteğini fazla çaba sarf ederek yerine getirmişti. Ama bu bile umurunda değildi Dong Ju'nun. Kore'nin en göz önünde olan eğlence şirketinin CEO'sunun hayatı son günlerde pek parlak geçmiyordu. Aslında en son ne zaman gerçekten hayatından keyif aldığını da hatırlamıyordu. Ama görevler, sorumluluklar ikileminde hareket etmek zorundaydı her koşulda. Arkasında ışıklandırılmış raflarda her türlü içki bulunmasına rağmen Dong Ju'nun vazgeçmeyeceği, vazgeçemeyeceği tek içki olan viski yine parmaklarının arasındaki kadehte, kadeh de Dong Ju'nun dudaklarının arasındaydı. İçini ısıtan yudumla beraber düşüncelere dalmamak için elinden geleni yapıyordu. Bilinçaltı, herkesinki gibi temel şeylere gereksinim duyuyordu. Eğlence, seks, yemek, para, şöhret… Ancak bunların hiçbiri, belki biraz para haricinde, onun gerçekten istediği şeyler olamazdı. İstediğin şeyleri kontrol edemezsin ve biraz kadın sikmek istiyorsan bunda ters bir şey yok. Peki ya aşk? Aşk yok mu? Küçük bir kız gibi düşünmeye başlamıştı, en iyisi içinde olup biten bu deliliğe son vermekti. Eskiden böyle değildi. Özellikle şirket partilerinde CEO olmasının getirisi ile öne çıkardı. Kendisinden arınmak, saflaşmak ve bu gösterişli dünyadan uzaklaşmayı sık sık düşünmezdi. İç çekti. Bir yudum daha aldı viskisinden.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°2
Geri: Friday Night
Aslında başlarda hiç istememişti bir şirket partisine gitmeyi. Ancak partileri severdi. Dansetmeyi de. İçmeyi de. Bedava içki gibi birşey hiç fena olmaz diye düşünmüştü. En sevdiği kıyafetlerinden birisini giyecekti elbette. Sonuçta tüm yüksek sosyete orada sayılırdı. Şirketin tüm ünlüleri orada olacaktı ve bir çoğuyla konuşma fırsatı bile bulamamıştı. Siyah düz bir elbise giymiş ve siyah saç bandıyla saçlarını toplamıştı. Bara girdiğinde karşılaştığı hoş tepkilerle kendini iyi hissetmişti. Seviliyordu işte. Beğeniliyordu üstelik. Şirketinin en çok para getiren modellerinden biri olduğu su götürmez bir gerçekti. Güzeldi, sevimliydi ve insanlara istediği tepkileri veriyordu. Erkek oyuncuların ve idollerin gözdesi olduğu söylenebilirdi. Buna rağmen onları istemiyordu. Onların içi boş bir kabuktan ibaret olduklarını biliyordu. İçki almak için barın tezgahına doğru yöneldiğinde onu gördü. Patronunu. Bay Park. İlk tanıştıklarında yazdığı adamı yani. İster istemez başını çevirmişti. Onunla konuşmayı bile düşünemiyordu. Aldığı vodkayı tek yudumda içerek yaptığı en kötü şeyi yaptı. Vodka zaafı olduğu bir içkiydi. Üstelik boğazına da pek iyi geldiği söylenemezdi. Görmek istemediği birçok kişi oradaydı işte. Eski sevgilisi ve asıldığı patronu. Which she has a crush on him. Ardından aldığı viski de pek iyi gelmiş değildi. On dakika içerisinde sarhoş olmak kesinlikle ona özgü bir durum olmalıydı. Güldü kendi kendine. Ayakları istemsizce Dong Ju' nun oturduğu masaya doğru gidiyordu. Onunla bir şekilde konuşmalıydı. Sarhoşken pek iyi kararlar verdiği de söylenemezdi ya. Masaya kollarını dayayarak gözlerini onun gözlerine dikti. " Tek sorunun ne biliyo musun? Ceo olmak için fazla yakışıklısın. Bu korkutucu bişey. " NE SORUNUM VAR BENİM?! Kendinden emin bir şekilde söylemişti üstelik bunları. Ne dediğinden kesinlikle emin değildi. Şirketinin ceosuyla böyle konuşmak... İşini kaybedecek gibi hissediyordu.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°3
Geri: Friday Night
Dudaklar kıvrıldı ve fena değilmiş diyen bir yüz ifadesi belirdi. Böyle giderse gecesinin çoğunluğunu ardı arkası kesilmeyen viskileri ile barın köşesinde ki masaya tünemiş halde geçirecekti ve eğlenen onca insanın arasında silikleşecek olmasından ötürü mutluydu. Kimseyi kontrol etmek istemiyordu. Herkesin ona olduğu gibi davranmasını istiyordu sadece. Ve belki tüm bu düşüncelerinin kaynağı birkaç ay sonra otuz yaşına basıp, erken orta yaş sendromunu yaşayacak olmasının ön izlenimiydi. Zihninde tamamen farklı bir adam hayatın anlamını kavramaya çalışırken, dudaklarındaki yabancı kadınlara tahrik edici sözler fısıldıyordu. Her şey viskinin etkisi de olabilirdi. İçkiden büyük bir yudum alırken kendisine yaklaşmakta olan genç kadını fark etti. Tek kaşı havaya doğru kalktı ve bekledi. Bardağı yeniden masaya bırakırken bu masanın yalnız kalmak için yeterli olmadığını düşünüyordu. Bilinçaltının zevkine göre hareket etmesini istemiyordu. Kendi kendiyle savaş halinde olmak, kimin aklına gelir ki? Eğlence, seks, yemek, para, şöhret… Genç kadının kim olduğunu anlamaması aptallık olurdu. Soo Jin. Şirketinin gözde modellerinden ve oyuncularından herhangi biriydi. Ama onlardan farklı olduğunu kartvizitini uzatırken anlamıştı. Onlardan biri gibiydi ama onlardan farklı bir kadındı. Güzel, sevimli... " Tek sorunun ne biliyo musun? Ceo olmak için fazla yakışıklısın. Bu korkutucu bişey. " diyordu gevşek bir ağız ve peltek bir tonla Soo Jin. Gözlerini gözlerine dikmiş Soo Jin'e baktı. Barmen ince camdan bir bardağı önüne sürüp içini mor bir içkiyle doldurdu. Dong Jun çamaşır deterjanını andıran renkteki içkiyi parmaklarının arasında kavradı. Bu süre zarfında sessizlik devam etmişti. Tek kaşını yani dercesine kaldırırdı. Hayatının bir amacı olmasını her şeyden çok isterdi… Ancak ne yazık ki yoktu. Tek istediği eve gidip saatlerce uyumaktı. Ya da. Aşık olmaya çaba sarf etmekti. Duygu yaşama çabası içine girmek. Aşk Dong Ju'ya göre.. Küçük kızlara göreydi. Karşısında genç kadın çalışanı olabilirdi. Ama sonuçta karşı cinsti. Ve. Ona şans verebilirdi. Ya da kolaylıkla ona kaşıt bir tepki gösterebilirdi. Sadece teşekkür etmekle de yetinebilirdi. Ona iltifat etmekle de. Geceyi yalnız geçirmeyi düşünmüştü ama artık bundan pek emin olamıyordu. Genç kadının masayı sıkıca kavrayan elini tuttu ve yanında ki sandalyeye oturmasını salladı. " Sende genç bir kadına göre oldukça açıksözlüsün. Bunun eksi yönleri de var. Artı yönleri de. Ama bana kalırsa bu hoş..bir şey. "
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°4
Geri: Friday Night
Karşısındaki oldukça yakışıklı ve o olgun karizmatikliğe sahip adamın yumuşak elleriyle yanındaki tabureye oturtulduğunda yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu. Oldukça tatminkar ve hoş bir gülümsemeydi bu. Zeki bir kızdı Soo Jin. Bunun ne anlama geldiğini oldukça iyi biliyordu. Okuduğu kitaplara ve gözlemlerine dayanarak bile bunu söyleyebilirdi. Alkolün etkisiyle daha da yakışıklı görünmeye başlamıştı gözüne. Bunun haricinde onun patronu oluşu gerçeği git gide siliniyordu ve yerini onun aslında bir erkek olduğu gerçeği alıyordu. Neden olmasın? Neden olmasın diye düşünmüştü bir saniyeliğine de olsa. Dong Ju' nun bakışlarındaki yeşil ışığı oldukça kolay bir şekilde alabiliyordu. Gözlerini kapattığında tek aklından geçen şey onun bakirece olan fantezileriydi. Onun dudaklarına dokunuşu, loş ışıklarla dolu bir odada sabaha kadar sevişmeleri... Evet, yirmi dört yaşındaki bir kızın alkolik fantezilerinden başka bir şey değildi bunlar. Yalnızlığını düşündükçe bu fanteziler daha da artıyordu üstelik. Hayır, kesinlikle bunları yapabilecek cesareti olduğunu düşündüğünden değildi. Sadece küçük ve masum hayallerden ibarettiler. Anlık gel-gitleri bıraktığında adamın az önce kendisine söylemiş olduğu şeye odaklandı. Açık sözlü olmasının hoş bir şey olduğunu söylemişti öyle değil mi? O zaman açık sözlü olacaktı. Soo Jin' in yapısı bundan oluşuyordu ya. " Yani evet patronumsun ve sana karşı açık sözlü olabilir miyim? Bilemiyorum. Bu benim işime mâl olur mu? Yoksa sadece seninle gerçekten konuşabilecek birini mi istiyorsun? " Esprili bir ses tonuyla bunları söylemişti. Evet. Yine kur yapıyordu. Patronuyla flört eder gibi konuşuyor olmak hoşuna gitmese de bunun yanında Dong Ju'yla bu şekilde konuşmak hoşuna gidiyordu. Güldü hafifçe. " O kadar kötü birisi olamazsın. Yani öyle görünmüyosun en azından. " Daha önce hiç konuşmadığı patronuyla şimdi nasıl böyle konuşabildiğini kendisi bile merak ediyordu. Ancak kendinden emin davranışları ve tatlı gülümsemesiyle bu tarz şeylerin altından kalkabiliyordu.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°5
Geri: Friday Night
Bardaktaki sıvıyı kafaya dikti. Tadını aldığı gibi yüzünü ekşitti, tadı ispirto gibiydi. İçkinin sıcak hissi ciğerlerinden aşağı inerken nefesini yakıp geçti. Çok daha kötü günler geçirdiğini biliyordu belki de bu yüzden içki üzerinde etkili olmamıştı. Sessizlik yeminimi? Kimin umurunda. Dong Ju'nun bütün ilgisini taburede oturmuş Soo Jin'e yöneltti. Tatlı bir gülümseyişle kıvrılmış ince dudakları, porselen bebeği andıran düzgün bir burnu vardı. Dong Ju kendi kendini tebrik etti. Kızların yüzlerine çok az dikkat ederdi. Öte yandan kendi kendisine verdiği iç savaşta düşünülecek olursa farklı davranışlarının sebebi ortaya çıkabilirdi. Saat daha erken sayılırdı. Partinin sabaha kadar süreceğine emindi. Her zaman sabaha kadar sürerdi bu tür partiler ve yeterince sarhoş değildi. Soo Jin'i incelemeye devam etti, elbette sapık gibi değil, kız çizgi filmlerde ki prenseslere benziyordu. Şirkette buna dair bir şeyler duyduğun anımsıyordu. Bir çeşit barbie bebek gibiydi. Hafifmeşrep ve makyaj delisi olanların haricindeydi. Sadece. Sevimli. Ve daha sevilesi. Üstüne kendinden emin tavırları ve alkolün etkisi ile yumuşamış hali eklenince gözüne daha hoş görünüyordu. Başka bir kız olsa manzarasını zenginleştirmek için hafifçe öne eğilir, iri gözlerini hafifçe kısıp seksi olduğunu düşündüğü bayağı bir ses tonuyla sorardı sorularını. Yalnız geçirmek istediği geceyi kadınlarla geçiştirirdi. Ama. Şuan. Bundan emin değildi. Sadece. Şu klişe örnek gibi. Doğallıktan yana olacaktı. Genellikle kızlar Dong Ju'ya dayanamaz ve dudaklarına yapışırlardı ama şu an durum tam tersiydi. Ama yanında başka garip duygular da vardı. " Burada biz bizeyiz. Neden şu patron ve çalışan muhabbetini bir kenara koymuyoruz. "
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°6
Geri: Friday Night
Patronunun net bir şekilde kendisine yeşil ışık yaktığını hissettiğinde " OHA." şeklinde bir tepki verdi içinden. Patronu resmen kendisine yazmıştı. Koskoca Park Dong Ju resmiyeti bir kenara bırakalım güzelim tribi yapmıştı. Hadi ama, şu an Soo Jin' in net bir şekilde kıçı gökyüzündeydi. Koskoca Park Dong Ju' nun bunu diyeceğini tahmin edemezdi ki. Sarhoş olmasına rağmen onun verdiği tepkileri ve mimikleri çok iyi anlayabiliyordu. Bunlar tabii ki deneyimiyle doğru orantılı değildi. Sonuçta kendisinin Kutsal Bakire olduğunu biliyordu. Sadece okuduğu kitaplar, fanficler ve bloglardan alıntıları iyi ezberlemişti. Güldü içten içe. Demek ki benim de çekici bir yanım varmış... Aslında Dong Ju için yeterli bulamamıştı kendini. O zengin, herşeyi olan ve etrafında yüzlerce kadın olduğundan emin olduğu bir CEO'ydu. Ayrıca yakışıklı ve karizmatikti. Yani bir Koreli kızın isteyeceği herşeye sahipti. Ancak kendisini sadece güzel bir kız olarak nitelendiriyordu. Başka iyi bir yönü yokmuş gibi... Dudakları bile uyuşuyordu şimdi. Aldığı vodkanın etkilerini görmeye başlamıştı yavaşça. Zihni bulanıklaşıyordu. Sarhoş oluyordu yavaştan. Neler yapacağını kendisi de bilemiyordu, sadece mantıklı olmaya çalışacaktı. " Madem öyle, özel sorular da sorabileceğimi düşünüyorum." Bu güveni nereden aldığını kendisi bile bilmiyordu. Ancak kötü bir şey olursa yarın " Ben sadece sarhoştum efendim. Çok özür dilerim..." şeklinde kıvırabilecekti. Kesinlikle o güven buradan geliyordu. " Çok büyük bir şirketin CEO'susun. Zenginsin, eminim herşeyin vardır. Yakışıklısın, karizmatiksin ve iyi bir kişiliğin de var gibi görünüyor. Gözde bir bekar olduğun da su götürmez bir gerçek. Yani yalnız kalmayı sen mi seçiyorsun? Can sıkıcı değil mi? " Soojin' e göre öyleydi. Kendisi onun yerinde olsa çoktan çok meşhur bir kadını kolları arasında tutuyor olurdu. Tek bir kadını da değil. Birçok kadını. Anlam verememişti bu duruma. Bu yüzden Kutsal Bakire olarak kalmaya devam edecekti.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°7
Geri: Friday Night
Kalan içkisini yudumlayıp bardağı masaya koydu. Dans pistinde dans etmesini bilmeyen tüm insanların doluştuğunu düşündü. Dans etmeye çalışırken kızları ellemeye çalışanlar, kıçını sallamayı beceremeyen mini etekli kızlar, ayağı takılıp yuvarlananlar, başı dönüp bayılanlar... Ve tüm bu insanlar Legend'in ya personelleri, ya yıldız ışığı ile parlayan tanıdık simalarıydı. Soo Jin'in yönelttiği soru ile yeniden kıza döndü. Karşısındaki hiçbir kıza benzemiyordu, en azından yatağa atmadığı cinsten. Güzeldi, sorduğu soruya bakılırsa zekiydi de. Öte yandan Soo Jin'in gözlerinde ki parıltıyı da fark edebiliyordu. Böyle cüretkar davranıyor oluşu onu şaşırtıyordu elbette. " Senin gibi bir bayan yanımdayken yalnız kalmayı tercih etmeyeceğim açık. " İlk defa. Bir kız hakkında seks dışında şeyler düşünüyordu. Sekste vardı ama daha farklı şeylerde belirgin bir şekilde seçiliyordu. Şirkette ki herkes bu gece istediği kadar eğlenebilirdi ama şuan kendisi Soo Jin'i kolundan tutup kaçırmayı düşünüyordu. Seul'ün tüm sokaklarını tek tek gezebilirlerdi. Han Nehrinde de yürüyüşe çıkabilirlerdi. Sabaha kadar gezebilirlerdi. Bunları yapabilirdi fakat duyguları buna izin vermedi. Ne hissettiğini kestiremiyordu. Konuştuğunda insanları kontrol ediyordu. Onları kontrol etmek istemiyordu. Şuan ne hissettiğini kestiremiyordu. Böyle değildi, gerçekten böyle değildi. Alkolün ve iç sıkıntısının ürünleriydi. Sadece. Tüm bunların yanında Soo Jin'in yanında olmasının hoş bir duygu olduğunu hissetmesinin kendisine göre normal olmadığını düşünüyordu.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°8
Geri: Friday Night
Adamın kemikli parmaklarıyla bardağı nasıl kavradığını izliyordu. Bardağı dudaklarına götürüşü ve adem elmasının kısa hareketine odaklanmıştı. Ara ara bakışlarını Soojin' den kaçırarak etrafa bakıyordu. Soojin ise onun yaptığının aksine sadece ona odaklanmıştı. En küçük hareketini bile izliyordu. Genelde odaklanma konusunda sıkıntıları olan bir kız olmasına rağmen alkollü oluşunun etkisiyle herşeye odaklanmaya başlamıştı. Güldü samimi bir şekilde. Onun flört dolu sözleri gururunu okşamayı başarmıştı. Senin gibi bir bayan... Bu sözün altındaki imayı çıkartamıyordu. Güzel? Sevimli? İyi kalpli? Seksi? Hepsi? Bilemiyordu. Belki de sadece onun kız kaldırma taktiklerinden birisi bile olabilirdi. Soojin' in bu geceden tek umudu birisini bulabilmek ve en azından kalbindeki yalnızlığı dindirebilmekti. Sadece platonik olmak bile ona yeterdi. Sadece aklını kurcalayıp meşgul edecek birşeyler lazımdı. Ve patronu bu kalıba bütünüyle uyuyordu. Bardağındaki viskinin dibine indiğinde çilek pembesi dudaklarını ısırdı. İyice sarhoş olması işine geliyordu aslında. " Ya, cidden, bu ortamı seviyor musun? Yani burası çok kalabalık değil mi? Buradan çıkmak ister misin? Bildiğim bi yer var. Burada geçireceğimizden daha iyi bir gece geçirebiliriz. " Onun cevap vermesini bile beklememişti. Bu geceyi onunla birlikte geçirmek ve eğlenmek istiyordu. Dongju' nun elini tutarak oturduğu yerden kaldırdı ve bara doğru yönelerek iki şişe içki aldı. Biri vodka ve diğeri de İskoç viskisiydi. Kesinlikle kafa yapacaklardı. Barın kapısına doğru yöneldi, onun elini bırakmışta değildi. Patronu olup olmaması o an zerre umrunda olmamıştı. İyi bir gece geçireceklerdi. Valeden arabasının anahtarlarını alarak arabaya yöneldi. Sallanarak gidiyordu elbette. Arabaya yaklaştığında anahtarları ona uzattı. " Araba kullanabiliyor musun? " Tabii ki de kullanabildiğini biliyordu. Bu bir sorudan çok bir istekti. " Han nehrinin batısına gidelim. İçkimiz var, arabamız var, müziğimiz var, ben varım. Kötü fikir değil sanırım. Sen ne dersin?" Give me love, love me.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°9
Geri: Friday Night
Dışarı çıkmayı teklif etmiş olması ve bir şey söylemesine fırsat kalmadan ayaklanmış olması onu şaşırmıştı. Aslına bakılırsa sadece birkaç dakika öncesine kadar düşündüklerini Soo Jin gerçekleştirecek gibi görünüyordu. Genç bir kadının peşinden öylece ilerliyordu. Bugün Dong Ju için bir şeyler normal seyrinden farklı ilerliyordu. Halinden memnundu. İşin sonunda iki şişe içki ve davranışlarıyla kendisini şaşırtan bir kadın vardı. Elini tutmaya devam eden kızın narin yürüyüşünü izledi, bacaklarını, sonra omzunu, saçlarını.. Biraz daha bakmaya devam ederse tanrının var olduğuna inanacaktı. Daha önce Soo Jin'i fark ettiğini anlamıyordu. Aslında fark etmişti. Aradan kaç yılın geçtiğinin önemi yoktu. Soo Jin o kafede ona kartını uzattığında da kendisini etkilemişti. Bunu şimdi daha iyi anlayabiliyordu. Arabaya yaklaştıklarında gözlerini Soo Jin'in siyah elbisesinin ortaya çıkardığı belirgin hatlarından çekti. Yüzüne küçük bir gülümseme koydu. Soo Jin'in kendisine doğru uzattığı arabanın anahtarlarını aldı ve kibar olma içgüdüsü içinde hareket etmeye başladı. Bir kolunu bitişiğinde duran genç kadının beline sardı ve arabaya doğru ilerledi. Arabanın yanına geldiklerine hızlı bir hareketle kolunu Soo Jin'in belinden çekti ve kızın önüne geçip kapıyı açtı, gülümsedi. Gözlerini Soo Jin'in üzerinden ayırmıyordu. Genç kadın arabaya bindiğinde kapıyı yavaşça kapattı ve hızla arabanın önünden geçerek kendisini sürücü kısmının koltuklarına bıraktı. Her şeyin düzeleceğini düşündü kısa bir an. Arabayı çalıştırdı. Şehrin ışıkları ilk defa bu kadar güzel görünüyordu. Bu geceye dair daha fazla ne isteyebileceğini düşündü. " Mükemmel bir fikir Soo Jin. " Yüzünde ki gülümsemeyi koruyarak kucağında iki içki şişesi, koltuğa yaslanmış Soo Jin'e baktı. Paranın ve seksin dibe vurduğu gün fazla şanslı olduğunu düşünmüştü. Zamanla bu düşünce değerini kaybetmişti ama. Ama şimdi yerini bir başkası alıyordu. Soo Jin ile birlikte geçirdiğim bir gün için şanslıyım.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°10
Geri: Friday Night
İlk görüşte aşk mı? İmkanı yok. Sadece etkilendiğini düşünüyordu. Tamam, Dongju gördüğü en yakışıklı erkek olmayabilirdi. Ancak olgun bir karizması vardı ve her kızın bu karizmadan hoşlanacağını söyleyebilirdi. Onun araba kullanışını izliyordu göz ucuyla. Dongju' nun yanında oturuyordu şimdi. Koltuğu arkaya yaslamıştı, biraz da olsa başını rahatlatıyordu. Telefonunu radyoya bağlayarak şarkı seçti ve çalmaya başladı. Ed Sheeran- Give me Love. Bu şarkıyı tartışmasız bir şekilde çok seviyordu. Camdan dışarı bakmak yerine daha önce neredeyse hiç konuşmadığı patronunu izlemeyi tercih ediyordu. Kafasına takmıştı bir kere. O, kendisinin olacaktı. Belki sadece yatacaklardı, belki sadece platonik olacaktı. Ancak kendisinin olmalıydı. Bir şekilde onu kendinin yapmalıydı. Onunla yatma fikri Soojin' i korkutmuyordu. Diğer erkeklerde kaybedeceği çok şey olduğunu düşünmesine rağmen... Bunu çok basit bir şekilde örnekleyebilirdi. Sana bir Volkswagen' in mi çarpmasını yoksa Lamborghini' nin çarpmasını mı tercih edersin? Elbette Lamborghini. Bu mantıkla aynı mantıktı Soojin' in ki. Standart bir adam yerine Ceo'suyla yatmayı tercih ederdi. En azından pişmanlığı olmazdı. Birden kıkırdadı. Kendi mantığına gülmüştü. Komik olduğunu düşündü. Onun arabayı hızlı sürmesi sayesinde gidecekleri yere çoktan varmışlardı bile. Araba durduğunda kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Arabasının kaportasına oturdu. Elindeki İskoç viskisini açtı ve büyük bir yudum aldı. Yutkunduğunda boğazı acımıştı. Buna rağmen tatminkar bir şekilde gülümseyerek şişeyi Dongju' ya uzattı. Arabada çalan müziğin seslerini işitiyordu. Mogwai' nin Take me somewhere nice' nı her zaman sevmişti. Vücudunu uyuşturan bir havası vardı. " Baş başa kalmamız iyi oldu. Sarhoş olmama dayanarak bir şey söylemek istiyorum. " GERÇEKÇİYDİ. Tamamen sarhoş olmasına dayanarak bu cüreti kendinde bulacak ve bunu söyleyecekti. " Patronuma asılmam hiçte etik olmaz, değil mi? " Başka bir model olsa çoktan patronunun kucağında olurdu. Buna rağmen Soojin saf bir kızdı. Komikti ve komik yollardan gidiyordu. " Tamam. Bu cidden utanç vericiydi. " Gözlerini kapatarak başını çevirdi ve tekrar açtı. Dudakları ve yanakları alkolün etkisiyle kırmızılaşmıştı. Nehirden gelen hafif rüzgar saçlarını okşuyordu. Patronuma asılıyorum ve bu gram umrumda değil.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°11
Geri: Friday Night
Arabadan indi ve Soo Jin'in yanında kaportaya yaslandı. Davetkar biçimde kendisine uzatılan şişeye dayanamadı ve şişeden büyük bir yudum aldı. Viski boğazını yakıp geçerken gevşemiş hissediyordu. Soo Jin'i dinlemekten keyif almak. Böyle bir şeyin gerçekleştiğine inanmak zordu ama kızın sesinden, davranışlarından, mimiklerinden her şeyinden keyif alıyordu. Şişeyi kafasına dikerken kıza kulak verdi. Soo Jin'in sözlerini etkisi ile gülümsedi ve kıza döndü. Başını çevirmişti. Şişeyi yere bıraktı ve Soo Jin'e yöneldi. Bir elini kızın beline koydu ve ani bir hareketle vücudunu onunkine yapıştırdı. Birden Cosette'e döndü ve sanki onu öpecekmiş gibi hızla yüzünü, yüzüne yaklaştırdı. " Etik olmayacaktır ama burada baş başayız. Ve şu patron - çalışan muhabbetini geride bıraktığımızı sanıyordum. " Dudakları, Soo Jin'in pembe dudaklarına yaklaşırken durmayı başardı. Ne kadar zor! Aslında bu hareketinden dolayı herhangi bir saldırganlık, bir tokat ya da tekme, bunun gibi bir şey beklemişti. Ama Soo Jin'in mayışmış bakışlarında sadece arzuyu görebiliyordu. Yakından daha güzel görünüyordu. Gözleri, dudakları... Soo Jin'i kollarına nasıl hızla aldıysa aynı şekilde geri bıraktı. Bu her şeyin ağır çekimde olduğu güzel bir anda dünyanın eski hızını geri kazanması ve kaçırdığı zamanı toparlamak için hızlanmasına benziyordu. Bilinçaltının zevklerine göre hareket etmeyecekti. Yavaş geçen, ağır bir hayat. Hayatı düşünmek belki klişeye kaçıyordu ama Dong Ju'nun zihnini fazlasıyla meşgul edebilecek bir klişeydi. Yere bıraktığı içki şişesini aldı ve kafasına dikti.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°12
Geri: Friday Night
Patronunun nasıl birisi olduğunu daha önce hiç bilmiyordu. Kişiliğini, neler sevdiğini ve neler yapabileceğini. Aniden onun kolları arasında kaldığında tek düşündüğü şey o oldu. Hiçbir derdi veya endişesi değil, sadece o. Sarhoş olduğunda işleri kolayca oluruna bırakabiliyordu. Sadece onun nefesini dudaklarında hissedebildi. Vücudunun alev aldığını hissediyordu. Tüm kanı dudaklarında toplanmıştı. Santimler kalmıştı onun dudaklarıyla buluşmasına. Bedeninin onu arzuladığını hissetti. Tüm hücreleri onu arzuluyordu. Öp beni. Kanı alkole dönene kadar içmek istiyordu. Onu hissetmek istiyordu. Buna rağmen onun tereddütlü bir şekilde kollarından ayrılması hoşuna gitmemişti. Onun kendisinden hoşlanmasını istiyordu. Onun tarafından öpülmek, dokunulmak, sevilmek. Daha üç saat öncesine kadar belki de onunla hiç konuşmamıştı. Ancak konuştu ve sonuç olarak ondan bir tepki aldı. Bu tepkiler de kesinlikle kalbini etkilemeyi başarmıştı. Çok küçük şeylere bile aşık olabilen bir kızdı Soojin. Ve Dongju onu etkileyebilmeyi başarmıştı. Onu izledi viskisini içerken. Kollarından güç alarak arabanın üstünde tek adımlık emekledi ve yanına yaklaştı. Normalde asla yapmayacağı bir şeyi yapacaktı. Elini onun boynuna koyarak yavaşça kendine doğru çekti. Oldukça istekli bir şekilde dudaklarına ulaştı. Dudakları onunkilerle buluştuğunda vücudunun uyuştuğunu hissetti. Kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı. Onun ağır ve pahalı olan parfümünün kokusu üstüne sinsin istiyordu. Bu anı yarın unutmak istemiyordu. Herşeyi farklıydı karşısındaki adamın. Ciddi bir duruşu vardı. Dudaklarında bile farklı bir anı saklıydı. Kimlerle öpüşmüştü daha önce? Neler söylemişti? Bilemiyordu. Ancak Soojin' den daha tecrübeli olduğu bir gerçekti. Sonuçta Soojin kaç kişiyle öpüşmüştü ki? Bir mi? Sayılmazdı bile. Dongju için kalbinde ayırdığı yer git gide genişliyordu. Dudaklarından ayrılmak istemese bile bir saniyeliğine ayrıldı. " Ben... Şey... Özür dilerim... " Mantık çerçevesine girmişti. AZ ÖNCE PATRONUMLA ÖPÜŞTÜM. BEN EMBESİLİM.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°13
Geri: Friday Night
Dudaklarını kızın dudaklarından çekildi, gözlerine baktı. İşte o anda, beynini dinlemedi. Kızın özürleri de umurunda değildi. Özür dilemesini istemiyordu. Sadece içgüdülerine göre hareket etti. Sağ eliyle kızın dudaklarında gezindi. Sonra yavaşça kızın dudaklarını dudakları arasına aldı bir kez daha. Öpüşü gittikçe ısrarlı ve istekli bir hal almaya başlamıştı. Dudaklarını kızınkilerden ayırdı hafifçe, gözleri birbirine kilitliydi halen, birkaç santim uzaklaştı ondan, yine de fazla yakındılar. Konuşurken dudakları birbirine değebilirdi. Mantıklı olanı durmasıydı ama mantıksız olanı şuan daha ilgi çekiciydi. Soo Jin'le ilgili, onu bedenin altında görmekle ilgili düşünceler o anda beynine doluştu. Kıza ihtiyacı vardı. Uzun süredir hissetmediği böyle duyguları şu an bu kız içinde yaşatabiliyordu. Ama o da bunu istemediği sürece, onu sevişmek için zorlamayacaktı. Kollarını onun narin bedenine doladı. Daha uzun bir süre kızın dudaklarını hissetmek isterdi, çok isterdi hem de. Onu tam o an kollarının arasına çekebilir ve dudaklarını delicesine öpmeye devam edebilirdi. Alkolün etkisiyle mi bu hale gelmişti? Hayır ama sarhoşa yakın bir haldeyken her şeyi yapabilecek cesareti vardı. Soo Jin'nin de olduğu gibi. Dürtüleri bile tetikteydi ve içinde bir şeyler hareketlenmeye başlamıştı. Kızın üzerindekileri paramparça bile edebilirdi. Vahşi ve şehvet düşkünü biri gibi hissetmesine neden oluyordu ama bundan yakınmayacaktı. Şimdi yakınmayacaktı. Uzaklaşmayacaktı. Dudaklarını kızın saçlarına kaydı ve yavaşça kulaklarına. Boğuk bir ses. " Soo Jin. Seni İstiyorum. "
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°14
Geri: Friday Night
Dudaklarından çekilmiş olmasına rağmen tekrar öpülmüştü onun tarafından. Hayır, bunlar sırf yalnız ve bir erkek arayışında olduğu için değildi elbette. Soojin' de farkındaydı bunların. Onun etkisi altına girmişti. Ondan etkilenmişti. Kesinlikle ilginç bir cazibesi vardı ve ona kapılmıştı bir kere. Ten uyumu? Muhtemelen öyle olmalıydı. Ondan tekrar ayrıldığında dahi dudaklarına kaymıştı gözleri. Onları tekrar kaydırabildiğinde onun gözlerinin kendisine bakıyor olduğunu farketti. O an için kalbinin durduğuna yemin edebilirdi. Ne yapıyorsun Soojin? On yedi yaşındaki liseli bir kız değilsin! Bakiresin ama o kadar da olamazsın değil mi?! Yani ilk defa konuştuğun bir adamla sevişecek kadar ileri gidemezsin. Değil mi!? Bilemiyordu bunu. Yapabilirdi. Sarhoştu ve yarın tüm suçu sarhoş olmasına atabilirdi. Onun kolları arasındaydı. Bir erkeğin kollarında olmayalı... Hiç olmamıştı. İlk sevgilisi bile on dokuz yaşındayken olmuştu ki. Onunla da takılmamışlardı bile. Hissettiği duyguların tamamı en yeni olanlardandı. Sadece Dongju' ya özgü olanlardan. Onun kulağına eğilmesi ile tüm tüylerinin diken diken olduğuna yemin edebilirdi. O sıcak nefesini boynunda hissediyordu. Vücudu uyuşmaya başlamıştı. Onun kollarında tatmin olmak istiyordu. Vücudunun en gizli bölgelerinde o sıcak ellerini gezdirmesini, dudaklarında onun dudaklarını istiyordu. Bir kadın olmanın ne demek olduğunu şimdi anlıyordu. Doğruyu bulduğunda bu kadar arzulayacağını hiç tahmin etmemişti. " Arka koltuğun çok geniş olduğunu biliyor muydun? " Esprili bir teklif yapmıştı şimdi. Bir kadın olduğu için işleri kendiliğinden hızlı bir şekilde yapamıyordu. Onun üstünü çıkarmak için bir hamle yapamazdı, ona hızlı ol da diyemezdi. Bunun onu bir fahişe gibi göstereceğinden emindi. Üstelik bir bakireydi. En büyük sıkıntısı buydu. Bunu ona söylemeli miyim? Deneyimsiz olduğum için benimle yatmaktan vazgeçer mi? Kararsız kalmıştı. Söyleyemezdi şimdi. Kendisi görüp öğrenmeliydi bunu. Soojin' e göre bekaret bir erkeğin ruhunu okşamalıydı. Bir kadının ilki olduğunu bilmek özel birşeydi ona göre. Ancak okuduğu kitaplarda bazı erkeklerin bu durumdan hiç hoşnut olmadığını da öğrenmişti. Bilemiyordu. Dongju-ah. Beni gerçekten arzuluyor musun?
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°15
Geri: Friday Night
Ona çekiliyordu ve buna karşı koyamıyordu. Dudakları, sanki kendi bilinçleri varmışçasına kızınkilerle buluştu. Hiçbir şey düşünmüyordu o an. Yalnızca istekleri vardı, mantığının sesini, düşünebilen her bir hücresini kapatmıştı. Dudakları birlikte hareket ediyordu. Sabit bir şekilde durdu ve gözlerini açtı. İçgüdülerine göre hareket edecekti. Ama bunun basit bir şey olmasını istemiyordu. Diğerleri gibi. Farklı olmasını istiyordu. Parmağını kızın dudaklarına gezdirdi, çenesinde dolaştı belli belirsiz. Arka koltuğun genişliğinin farkındaydı ama hayır. Orada olmayacaktı. " Daha özel bir yere gitmeye ne dersin? " Hiç bir kadına böyle bir hak tanımamıştı. İlk kez birini gizli sığınağına, yalnızlığının krallığı olan evine götürecekti. Ailesi bile o eve doğru düzgün adım atamamıştı. Bunun neden yapıyordu ki? Soo Jin'e neden böyle bir hak tanıyordu? Bilmiyordu. Onu, kalbine sokmak, orada sonsuza dek tutmak istiyordu sanki. Ama buna cesaret edebilecek miydi?.. Bunu gerçekten yapabilir miydi? Kendisinin seksten başka bir şey düşünmeyen erken orta yaş krizlerinde ki erkeklerden olduğunu düşünmesini istemiyordu. Aslına bakılırsa şuan beynini dinlemek istemiyordu. Yaklaşık 15 dakika sonra kızı kapıya yasladı. Bir taraftan da evin kapısını açmaya çalışıyordu. Soo Jin'in dudakları, dudaklarının arasındaydı. Kapıyı açmayı başardığında genç kadının hoyratça belinden kavradı ve kapıdan geçirdi. Bir an kıza baktı, sonra dudaklarını onunkilere bastırdı. Elbisenin siyah kumaşına rağmen hissettiği sıcak tene daha da yaklaşmasını sağlayacak şekilde kızın beline ve kalçalarına indi. Beyni onu şimdi yatağa götürmesinin yoksa yerde sevişmelerinin mi daha çok hoşuna gideceğini sorgulamaya başladı. Güçlü elleri bacaklarını sıkıca kavradı ve bir an olsun Soo Jin'in dudaklarından, dudaklarını ayırnadan kızı kucağına aldı. Loş evin koridorlarından geçerek, odasına ilerledi. Kızı yatağa doğru götürürken, aklında hızla Soo Jin'le şimdi sevişecekleri ancak sabah ne olacağını bilmediği düşüncesi belirdi. Bu gece onundu, sabah kız istediğini yapabilirdi.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°16
Geri: Friday Night
Ne olduğunu anlayamamıştı bile zaten. Bir anda onun tarafından arabaya çekilmiş ve fazla uzaklarda olmayan evine gitmişlerdi. Evinin bu kadar lüks olacağını düşünmüyordu bile. Parası olan yaptırıyor demek ki. Tabii bu halde takılacağı son konu onun evi olacaktı. Deneyimsiz bir kıza göre hiçte fena öpüşmüyordu. Ve buna takılmadan kafasındaki fanteziler yerlerini almaya başladı. Ne yapmalıydı? Onunla herhangi bir yerde bile yatabilirdi. Sadece onun kendisine nasıl dokunacağını düşünüyordu. Bir anlıkta olsa bu seks olayı onu korkutmuştu. Canı yanar mıydı? Gerçekten pişman olur muydu? Bunların hiçbirini bilemiyordu. Denemeden öğrenemeyecekti de. Yine de ister istemez bunlardan korkmuştu. Tamam, bunları kısacası bir kenara bırakıyordu. Onunla olacaktı. Patronuydu ve patronuyla delicesine öpüşüyordu. Onun kolları arasındaydı. Dudaklarının arasında onun viski tadıyla donatılmış dilini hissediyordu. Kesinlikle,tapılası,birşeydi. Nokta. Onun odasına götürülüyordu şimdi. Fazlasıyla lüks bir koridordan geçiyordu. Onun parfümü donatıyordu vücudunu. O an sadece onunla yatmak istedi. Sadece sabaha kadar sevişmek. Nasıl bir his olduğunu bile bilmiyordu. Buna rağmen güneşe uçan Ikarus gibi hissediyordu kendisini. Ucunda ne olduğunu bilmediği bir yere uçuyordu. Umrunda mıydı? Hayır. Onun odasına geldiğinde endişeleri biraz daha artmıştı. Yüz ifadesinden bile anlaşılabilecek durumda gelmişti. Yine de bunu saklayacaktı. Sadece onun kollarında olmak istiyordu. Her kız gibi ilk öpüştüğü kişiye bağlanabilecek bir konumdaydı. Üstelik karşısındaki kişi o'ydu. Aşık olmayacak bir kız tanımıyordu. " Benim olur musun? Yarın yalnız uyanmak istemiyorum. " Kısık bir sesle söylemişti bunları. Gözleri hafif kısılmıştı, utanıyordu. Bakışlarını sağa kaydırmıştı, ona bakmamaya çalışıyordu. Sözlerinin ardından fazlasıyla rahat gibi görünen yatağa kaydı gözleri. " Çünkü seni istiyorum." Yanaklarının kızarmasıyla iyice sevimli bir hal almıştı. Ancak vücudu seksiliğinden zerre bir şey kaybetmiyordu.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°17
Geri: Friday Night
Elbisesini paramparça edebilirdi. Ama aceleci davranmayacaktı, ya da kontrolsüz. Onu yatağın üzerine bırakmadan önce narin bedenini döndürdü. Kızın başını yana çevirdi ve açıkta kalan boynunda dudaklarını gezdirmeye başladı, bir eliyle de siyah elbisenin fermuarını açıyordu. Elbiseyi omuzlarından kaydırdı ve kızın narin bedeninden aşağı süzülmesini başardı. Onu yavaşça yatağa bıraktı. Saçlarını saran bantı çkeip çıkardı ve geri çekildi, kızı izledi birkaç saniye için. Kusursuzluğu canını yakıyordu Dong Ju'u. Bembeyaz porselen teni, kendine özgü bir tatla adamı müptelası yapmış dudakları, dağılmış saçlarıyla tam altındaydı Soo Jin. Kızın dudaklarını tekrar öpmek için üzerine eğildi. Önce saçlarına değdi dudakları ardından şakaklarına indi, ardından dudaklarının kenarı ve çene çizgisinde gezindi dudakları ve son olarak, oldukça yumuşak ve yavaş bir şekilde dudaklarına çıktı. Dudaklarını kızın boynuna indirdi bir kez daha, sütyenin kapatmadığı yerlerde gezindi. Daha önce hiç böyle davranmamıştı bir kadına karşı. Bir ilkti. Soo Jin'in dudaklarından ayrıldı ve hızla üzerinde ki ceketi ve kravatı çıkarıp yere postaladı. Soo Jin'in ince parmakları gömleğinin düğmeleri üzerinde geziniyordu. Yumuşak bir şekilde gülümsedi, bir kelime bile çıkmadı dudaklarından. Ama gözlerinin her şeyi anlattığından emindi. Kızın elleri, boynunu kavradığında gülümsemesi genişledi. Ve parmakları boynundan göğsüne indiğinde gözlerini kapattı. Soo Jin'in parmaklarının dokunduğu her noktada adeta kor alevleniyordu. Dudakları, tekrar kızın dudaklarını buldu ve bu kez daha sert bir biçimde bastırdı vücudunu kızınkine. Tutkunun verdiği ağırlık hissini her parçasında hissediyordu.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°18
Geri: Friday Night
İlk seksi için planladığı herşeyi yapıyor gibiydi. Ancak bunu planlı bir şekilde bile yapmıyordu. Olaylar kendiliğinden gelişiyordu hızla. Öpüşmelerini böyle hayal etmişti. Dokunuşlarını da. Bacaklarında kaydırıyordu sıcak parmaklarını. Heyecanı ve o herşeyden habersiz hareketlerinin kendisini nereye götüreceğini bilemiyordu. Hiçbir duygusal bağı olmayan bir adama bekaretini verme fikri git gide kötüymüş gibi gelmeye başlıyordu. Yine de bunları düşünemeyecek kadar onun etkisi altındaydı. O kötü fikri yok etmek için bir çözüm de bulmuştu üstelik. Ona sevgilisi gibi davranacaktı. Çok severek izlediği aşk filmlerindeki gibi. Utancını da bir kenara bırakacaktı. Empati kurmaya çalışıyordu onun gözünden. Kendisi bir erkek olsa yatakta utangaç bir kız istemezdi. Bunun yerine deneyimli gibi görünen ve sevimli iniltilere sahip bir kızı tercih ederdi. Öyle davranacaktı. Şu izlediği Japon pornoları ve romantik film karışımı. Evet, evet. İyi bir fikirdi. Onun gömleğini çıkarttı yatakta yatarken. Onun altında olmasına rağmen ona kolayca erişebiliyordu. Vücudunu fazlasıyla beğenmişti. Her ne kadar 2PM grubundaki herhangi bir üyede olduğu gibi aşırı kaslı bir vücutla sevişme planları kursa da, şu an altında olduğu adamın vücut yapısı oldukça farklıydı. Kaslı ve geniş omuzları, fazla kaslı olmayan bir karnı vardı. Kusursuzdu? En azından gördüğü ilk erkek vücuduna göre fazlasıyla iyiydi. Tam umduğu gibi orantılıydı vücudu. Dudaklarına hafif bir gülümseme yayıldı. Parmakları onun pantolonunun düğmesine kaydı onun göğsünden. Tık~ Demirden yapılmış olan düğmenin sesi ile iyice heyecanlanmıştı. Elleri titriyordu, baya da feci. Heyecan, endişe, arzu, korku herşeyi bir anda yaşıyor gibiydi. Acaba devamı da böyle olacak mı diye düşündü içinden. Her ayrıntıyı anlatacaktı Hana'ya. Vücudundaki alkolün etkisini atlatıp ona odaklanmaya çalışıyordu. Utanacağı bir şey yapmamaya. İlk defa bikini bölgesini sürekli olarak alıyor olması işe yaramıştı. Tanrı ağdayı korusun. Saçları yatağa dağılmıştı. Elini onun kolunda gezdirerek kendine doğru çekti. Bir şey söylemesine gerek bile yoktu ya. Buna rağmen içinde fazla tutamazdı. " Dongju-ah. " diye mırıldandı kısık ve ince bir sesle. " Ben bakireyim. Yani... Nazik olabilir misin? " Sonlara doğru kaçırmıştı yine gözlerini. Bu kadar gerçekçilik zoruna gidiyordu. Utanmıştı besbelli. Üstelik vücudunun en özel yerlerini görüyordu o. Utanmaması için hiçbir sebep yoktu. Avuç dolduran dolgun göğüsleri, hoş olan bir kalça-bel kıvrımı vardı. Utanmalıydı.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°19
Geri: Friday Night
Duyduklarına nasıl tepki vereceğini bilemedi bir an. Bakire mi? Şaşırmıştı. Bu konuyu hiç düşünmemişti. Aklına bile gelmemişti ki. Tamam daha önce de zamanında bakire olan kızlar ile beraber olmuştu ama.. Şimdi garip bir his göğsüne çöreklenmişti. Neden bu kadar önem verdiğini bilmiyordu? Soo Jin'in çenesini parmaklarının arasına aldı ve kendisine bakmaya zorladı. Bedenini hissetmek, onun içinde olmak, onu bırakmamak istiyordu. Soo Jin'e doğru eğildi ve dudaklarından nazikçe öptü. Dudaklarını çenesine, yanaklarına ve kulağına doğru ilerletti. “ Bunu istediğinden emin misin? ” Bu noktadan sonra, tam şu anda durmazsa büyük ihtimalle bir daha duramayacağını biliyordu. Soo Jin'in bunu istediğinden emin olmak istedi. Evet, aşk da bir yanılgıydı, tanrı gibi. Sevişmek aşkın hararetini alırdı sadece. Geçmişi düşünürse, düşünceleri hep bu doğrultu üzerindeydi. Kendisini inandırmıştı. Ama o inancın sarsıldığını hissedebiliyordu. Bu hızlı değişime ayak uyduramamaktan korkuyordu. Günlerce çektiği o ağırlık hafifliyor gibiydi. Peki sonra ne olacaktı? Bunun farkını daha sonra idrak edecekti ama sevişmek, aşkın başlangıç alevi olacaktı onlar için. Geri çekildi yavaşça kızın yüzüne baktı. Teninden yayılan kokuyu anlatmanın imkanı yoktu. Kadın onu uyuşturuyordu. Adeta bir uyuşturucu gibi. Kıza seçim şansı verecek şekilde yapıyordu hareketlerini. Kız itiraz etmediğinde biraz daha ileri gidiyor, onu biraz daha kendi bedenine yapıştırıyordu. Soo Jin'in kokusunu içine doldurmak için burnunu kızın çene çizgisinde, boynunda ve gerdanında gezdirdi. Burnunun değdiği her noktaya dudaklarını da değdiriyordu. Ellerini kızın sırtına getirdi. Gözlerini bir saniyeliğine dahi olsa Soo Jin'in gözlerinden ayırmıyordu. Sütyenin kopçasını açmak için sırtında ki zarif dokunuşlara sahip ilerleyişine devam etti ve kopçayı bulduğunda tek bir hareketle açtı. Kızın kollarından sütyeni sıyırdı ve derin bir nefes alarak Soo Jin'in dolgun göğüslerine baktı. Parmakları kendiliğinden kızın göğüslerinde usulca gezinmeye başladı, dokunuşları varla yok arasındaydı. Dudakları, tekrar kızın dudaklarını buldu ve bu kez daha sert bir biçimde bastırdı vücudunu kızınkine.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°20
Geri: Friday Night
İstiyor muydu? Onun için kıvranıyordu. Tüm vücudu onu arzularken nasıl istemezdi ki? Dudaklarından sıcak bir his akıp giderken vücudunun soğuyan kısımlarını onun ısıtmasını istiyordu. İlk defa hissettiği bu yoğun ve erotik his git gide artıyordu. Her dakika daha çok kıvranıyordu şehvetle. Hiç böyle hissetmemişti kendisini. Git gide daha da cazip görünüyordu herşey gözüne. Yanıyordu her noktası. Kalbinin atışları tarif bile edilemezdi. Sütyeni onun tarafından çıkarıldığında hayatında daha önce hiç bu kadar utanmadığını farketti. İlk defa bir erkek tarafından çıplak görülüyordu ve bu daha sadece başlangıçtı. En gizlediği yerlerini görecekti şimdi. Onun göğsüne dokunması ile dudaklarını ısırdı. İçinden gelen derin bir inleme odanın içerisinde kaybolmuştu. Odanın genişliğine dikkat bile etmemişti ya. Aah... Bir CEO'yla yattığımı unutmuşum. Bir anlığına gerçekten onu sevgilisi sanmıştı. Alkolün etkilerini seviyordu gerçekten. " Seni istiyorum..." diye mırıldandı ona yalvarırmışçasına. Kaşları tatlı bir şekilde kıvrılmıştı. Göğsünü kabartmıştı onun dokunmasını istercesine. Kalbi onun için çırpınıyordu. Şimdi sevişeceğiz... Peki ya sonra? Beklentilerimi karşılayacak mı? Bu bir korkuydu onun için. Yirmidört yaşındaydı ve bunu düşünüyordu. Ya yattıktan sonra başkalarıyla da yatmak istersem? Ya çok açgözlü olursam? İç sesleri birbiriyle çekişiyordu gerçek anlamda. En fazla ne olabilir ki? Seni görmezden gelir ve işine devam edersin. Bacaklarını onun beline doladı yavaşça. Onu kasıklarında hissedebiliyordu ve bu yasak his daha da hoş görünüyordu gözüne. Beş-on dakika sonra tamamen onun olacaktı. Bekaretini ona vermiş olacaktı. Bunu bilmesine rağmen o kadar sabretmek bile istemiyordu. Kalbindeki yalnızlık hissinden dolayı daha çok bağlanmak istiyordu ona. Kalbini ona vermek üzereydi ve üstelik seks bile yapmamışlardı. Buna rağmen Dongju sadece kendisinin olsun istemişti. Sadece kendi kollarının arasında böylesine çekici görünmeliydi. Sadece kendisine öyle bakmalıydı. Dongju sadece Soojin' in erkeği olmalıydı.
Park Dong Ju- Legend Entertainment | CEO
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°21
Geri: Friday Night
Sol eliyle pürüzsüz tende gittikçe genişleyen daireler çizmekle meşguldü ve parmakları Soo Jin'in külotunun kumaşına değdiğinde, aşağı bakarak sinsice gülümsedi. Bel çizgisinde dolandı parmakları. Dudaklarını kızın göğüslerinin arasından, göbek deliğine indirdi ve kasıklarıyla arasında bulunan teni emip, hafifçe ısırdı. Sinsi gülüşü yüzüne yayılırken yataktan kalktı. Pantolonunun kemerini açarken gözlerini Soo Jin'in üzerinde gezdiriyordu. Pantolonunu kolaylıkla çıkardı. Soo Jin'in külotunu sıyırdı ve bedenlerinden uzağa fırlattı hızlıca. Aynı hareketleri kendi boxerı için de tekrarladı ve kızın üzerine eğildi. Bedenin açıkta olan her yerine minik öpücüklerini kondurdu. Erkekliğinin beklentiyle sızladığını hissettiği anda hareketleri sertleşmeye başladı. Kendisini dizginlemeye çalışmadı. İkisi de bunun gerçekleşmesini istiyorlardı. İçine girdiğinde bu kez eş zamanlı olarak inledi ikisi de. Soo Jin'i zorlamamaya çalışıyordu. Yavaşça hareket ediyordu ve hareketlerinin büyük kısmında Soo Jin'în dudaklarını öpüyor, onu rahatlatmaya çalışıyordu. Şuan Soo Jin'den başka hiç bir şey önemli gelmiyordu kendisine. Yalnızca ikisi vardı. Ve bu his, mükemmeldi. Her şeyin kontrolü kendisindeydi. Aslında bu durumdan sadece birkaç saat önce şikayet etmesine karşın sahip olduğu kontrolü seviyordu. Şu anda ritmi belirleyen oydu. Altında zevkle kıvranan Soo Jin'i gördükçe ruhunun derinlikleri alevleniyordu. Gittikçe hızlandı. Bir saniye bile yavaşlamak istemedi. Aldığı zevk öyle büyüktü ki, sonsuza dek böyle devam edecebileceğini düşünüyordu. Boşalmak üzere olduğunu hissettiğinde son bir kez öpmeye başladı onu. Kelimelerle anlatamayacağı her şeyi barındırmasını istiyordu bu öpücüğün. Son kez zevkle inledi ve bu ses kızın dudaklarında kaybolurken dudaklarını geri çekti ve gözleri kapattı. Kızın dudaklarından bir inleme olarak dökülen ismini duyduğunda tüm bedeni zevkle titredi. Ona bunu yaşatan Dong Ju'ydu işte. Ona sahip olan. Her şey bittiğinde, bedenini kontrol edebilecek tek bir güç kırıntısı dahi kalmamıştı. O ana dek Soo Jin'i ezmemek için kullandığı kollarını daha fazla gergin tutamadı ve kızın üzerine bu kez tüm ağırlığıyla uzanmak zorunda kaldı. Başını kızın kalbinin hemen üstüne koydu. Nefesi düzenli bir hale girdiğinde sırtüstü yuvarlandı ve Soo Jin'i üzerine çekti. Soo Jin'in kafası çenesinin altına yerleşmişti, sağ eliyle kızın belini kavradı ve sol eliyle de kızın yüzünde terden koyulaşmış saç tutamlarını çekti. Hareketsizce yattılar. Gözlerini kapattı ve dudaklarında az çok belli olan bir gülümseme oluştu. Kafasının içinde belli belirsiz düşünceler oluştu. Daha önce hiçbir kadının zevklerini, isteklerini kendininkilerden önde tutmamıştı. Daha önce bu kadar yumuşak ve dikkatli dokunmamıştı bir kadına. Kızı yatağa yatırdı ve bedenini kendi bedeninin her santimiyle örttü. Kollarını onu ezmemek adına kızın narin bedeninin iki yanına yerleştirdi ve güç aldı. Kızın kokusu ve teninin sıcaklığı Dong Ju'u sarhoş etmişti. Ve kızın ona hissettirdikleri. Daha önce buna benzer duygular yaşamamıştı. Soo Jin'in dolgun dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu.
Park Soo Jin- Model | Oyuncu
- Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 12/04/13
- Post n°22
Geri: Friday Night
Tamamen onun altındaydı. Çıplak bedeni onunkine değiyordu ve bu hissi anlatması mümkün bile değildi. Bedenindeki soğuk noktalarına dokunduğunda onun tarafından yakılıyormuş gibi hissediyordu. Daha önce kimseyi böylesine yoğun arzulamadığını farketti. Onun her hareketiyle kasılıyordu. Başka birisine göre sadece basit bir seks olabilirdi. Ancak bununla birlikte Soojin o çok güvendiği masumiyetini yitirmişti. Artık bir kız değildi, bir kadındı. Ve bu çok farklı bir histi. Tek yapması gereken sevişmelerinin tadını çıkarmaktı ve bunu yapıyordu da. Nefesini vererek inliyordu istemsizce. Bunun tek nedeni aldığı saf zevkti. Her hareketinde daha da kasılıyordu vücudu. Şehvetle inlemeye devam ederken sakinliği onun dudları arasında buldu. Evet, ilk içine girdiğinde canı fazlasıyla acımıştı. Bu hissi tarif etmesi bile imkansızdı. Daha çok işaret ve orta parmağını ortadan ikiye ayırmak gibi bir şeydi. Ancak daha fazla zevk veriyordu ve kesinlikle çok daha farklı bir histi. Sevmişti. Bu hissi sevmişti ve bir daha böyle bir şeyi hissedebileceğini düşünmüyordu. Bunların tamamının Dongju yüzünden olduğunu düşünüyordu. Bir yerde haklıydı; o deneyimli bir erkekti ve kendisinden daha çok şey biliyordu. Onun çene hattına dokundu nazikçe. Gözlerini açmakta zorlanmış olsa da ona bakmak istiyordu. Elini onun çenesinden saçlarına doğru kaydırdı ve yavaşça kendine çekti. Dayanamıyordu daha fazla. İnlemeleri daha da derinleşmişti. " Dong...ju-ah..." Sözlerini inlemesi kesmişti. Hayatında hissettiği en iyi şeydi bu. Utanmasını bir kenara bırakırsak kesinlikle bir daha yapmak bile isteyebilirdi. Başını döndürmüştü kısacası. Onun ağırlığını bile hissedemiyordu. Bacaklarının tutmadığından emindi. Onun bakışlarıyla karşılaştı bir saniyeliğine. Fazlasıyla utanmış, olgunlaşmış ve iyi hissediyordu kendisini. Tamam, bir tabuyu yıkarak patronuyla yatmıştı, ancak bunu iyi bir maaş veya iyi bir yer için yapmamıştı. Dongju fazlasıyla yakışıklı ve çekici olan, her iyi özelliğe sahip bir adamdı. Her kızın arzulayacağı türden. Onu elde edemeyeceğini düşünüyordu. Sadece seksten ibaret olduğunu. Buna rağmen onun sevgilisiymişçesine uzandı yanına. Onun kolları arasına aldı kendini. Hiç bu kadar güvende hissetmemişti. Bir anda ısınan vücudu yeni sakinleşiyordu. Yarın kesinlikle doğum kontrol hapı alması gerekecekti. Hayatında hiç almamıştı ki. Sabah ilk işi Hana' ya mesaj atmak ve ona doğum kontrol haplarından ne kadar alması gerektiğini sormak olacaktı. Şimdi sadece onun kolları arasında dinlenmek istiyordu. Başını onun göğsüyle boynu arasına yasladı. İyi ki o salak partiye gittim. Şimdi Ceo' mun kollarındayım, az önce bekaretimi kaybettim ve kafam hala güzel. Bravo Park Soo Jin. Gurur duyulacak bir kızsın. Masumiyet mi? Gereksizdi artık. Çünkü o bir kadın olmuştu bile. Şimdi tek ihtiyacı olan o kadınsı aurasıydı. Bir de Dongju.
RP SONU.
RP SONU.